Translation of "لكنها" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "لكنها" in a sentence and their turkish translations:

لكنها ليس ثابتة.

Ancak yalnızca sabit değil.

لكنها ليست حرام

Fakat haram sayılmaz

لكنها قصائد جيدة.

Ama iyi şiirler.

لكنها القدرة على التحكم.

Kontrol.

لكنها لم تكن سهلة.

Ancak yine de kolay değildi.

لكنها أيضاً فرصةٌ كبيرة.

Ayrıca büyük bir fırsat da.

لكنها لا تعمل كصورة.

Tabii her şey fotoğraf olmuyor.

أنتاركتيكا تختبئ لكنها تختبئ

Antartika saklanıyor saklanmasına ama

لكنها لن تبقى معك

Ama sende kalmayacak işte

لكنها ميزة رائعة حقًا.

Ama gerçekten çok güzel bir özellik.

لكنها تُنجز عملاً جيدًا.

iyi bir iş çıkarıyor.

لكنها تشبه قليلًا تسلق الجبال.

aslında biraz dağa tırmanmaya benziyor.

لكنها أحياناً كثيرة، تتحرك بسرعة.

Ancak çoğu zaman hızlı hareket ederler.

لكنها ماتت منذ ثلاثة أسابيع.

ama üç hafta önce ölmüştü.

لكنها تشمل ثلاثة عناصر رئيسية:

Üç ana elementten oluşuyor:

لكنها مدينة مؤقتة وسريعة الزوال.

fakat geçici olarak kısa süreliğine mega şehir olan bir şehir.

‫لكنها كانت الجولة الـ1 فحسب.‬

Ama bu daha birinci turdu.

لكنها نظيفة بشكل مثير للريبة

ama şüphelendirici seviyede fazla temiz

لكنها تتجه نحو سيبيريا الآن

fakat Sibirya'ya doğru ilerliyor artık

‫لكنها استمرّت في القدوم نحوي.‬

Gelmeye devam etti.

لكنها فشلت في استغلال انتصارها.

ama kazancını değerlendirmeyi beceremedi.

السيارة قديمة و لكنها جيدة.

Araba eski ama iyi.

لكنها ليست آلات طيران ميكانيكية فحسب.

Onlar uçan mekanik makinelerden çok daha fazlası.

كانت حزينة، بالطبع، لكنها مستسلمة للقدر.

Hastam üzgündü tabii ama kabullendi de.

لكنها في الواقع ليست ملكًا لي.

ama aslında bana ait değil.

لكنها لا تزال تهيمن على حياتنا.

Ama hâlâ hayatımızı domine ediyor.

لكنها هياكل السرد القصصي بحد ذاته.

belli anlatı yapıları için de geçerli.

‫لكنها مشغولة ولا وقت لديها للعبث.‬

Ama dişinin gönül eğlendirmeye vakti yok.

لكنها جلبت على الأقل 100 كيلومتر

fakat en az 100 kilometre uzaklıktan getiriliyor

لكنها تتحرك إلى ارتفاع عدة أمتار

fakat metrelerce yüksekliğe taşınıyor

لكنها ليست مثل الورق المسطح ، هذا

Ama dümdüz kağıt gibi değil ki bu

لكنها لا تشع ولا تمتص الضوء،

Ama ışık yaymıyor ya da soğurmuyor

لكنها قادرة على تشكيل مصير عالمنا.

ama gezegenimizin kaderini şekillendirecek güce sahip.

تقاعدت سيسيل، لكنها وجدت هدفًا جديدًا لحياتها،

Cecile emekli oldu ancak Kongo mültecilerini

هي صغيرة، لكنها تُظهر أنها بدأت تفهم.

O hâlde, onun genç olduğunu ama anlamaya başladığını gösteriyor.

لكنها ببساطة تتعلق بانتمائنا للأطياف السياسية المختلفة.

siyasi yelpazede hangi noktada olduğumuzla alakalı.

انظرو الى هذا، لكنها في اتجاه واحد

Şuna bakın ama sadece tek bir istikamette böyle oluyor.

‫لكنها لم تُظهر له أي بادرة تقبّل.‬

Ama onu kabul edeceğe benzemiyorlar.

كل يوم لديها تحدي جديد، لكنها في المدرسة.

Her gün farklı bir meydan okuma var fakat o okula devam ediyor.

‫لكنها لم تأكل منذ أيام.‬ ‫على الأم الصيد.‬

Fakat günlerdir bir şey yemediler. Annenin avlanması gerek.

لكنها كانت الرياح التي لم نتوقعها من الأساس.

Ancak bu rüzgarlar ilk etapta beklemediğimiz rüzgarlardı.

‫مهتمة وفضولية جدًا،‬ ‫لكنها لا تقم بمجازفات غبية.‬

Çok ilgili ve çok meraklıydı ama aptalca risklere girmiyordu.

اللغة الإنجليزية ليست سهلة و لكنها مثيرة للإهتمام.

İngilizce kolay değil ama enteresan.

هي مشهورة كمغنية و لكنها ليست معروفةً كشاعرة.

O bir şair olarak değil, bir şarkıcı olarak ünlüdür.

انتظر توم ماري وقتا طويلا، لكنها لم تأتِ.

Tom uzun süre Mary'yi bekledi ama o asla gelmedi.

‫لكنها مثل كل شيء في الطبيعة،‬ ‫لديها مكانتها الخاصة.‬

fakat doğadaki her şey gibi bir yere sahiptir.

لكنها مكنت محاميه من التوجه إلى المحكمة العليا والقول:

Ama bu, avukatlarının Yüksek Mahkemeye gidip

يا له من أمر سخيف ، لكنها كانت ممتعة للغاية

ne saçma bir şeydi ama çok zevkliydi be

- وهي صفة يحتاجها بشدة ، لكنها وجدت نقصًا في المعروض.

- çaresizce ihtiyaç duyduğu, ancak yetersiz kalan bir nitelik.

شركةٍ ايطالية قامت بوضع المخطط والتصاميم الكاملة للمشروع لكنها

projenin tam planını ve tasarımlarını geliştiren bir İtalyan şirketine

أمي لديها رخصة قيادة و لكنها لا تقود سيارة.

Annemin ehliyeti var, ama o araba sürmez.

بالتأكيد ساعدت هذه البرامج الفقراء لكنها ساعدت تشافيز أيضاً

Bu programlar açıkça fakirlere yardım etti, ama Chavez için de bir amaca hizmet ediyordu

لكنها فعلت ذلك، مما قادها إلى مسرًى مخيف من الإدمان،

ve bu durum onu eroin bağımlılığına giden

لكنها كانت المرة الأولى التي أتحدث فيها الفرنسية في حياتي.

fakat bu hayatımda Fransızca konuştuğum ilk andı.

‫إنها تريد إبعادك عنها فحسب،‬ ‫لكنها لا تريد تدميرك كشخص‬

Yollarından çekilmeni istiyorlar ama sizi yok etmek istemiyorlar,

نعم، تبدو ال(سوريمي) كلحم سلطعون، لكنها في الحقيقة بلوق.

Evet, surimi yengeç etine benzer ama aslında mezgittir.

‫ربما تكون قريبة لفقمات الفراء‬ ‫لكنها أكبر منها بـ7 مرات.‬

Kürklü foklarla yakından akraba olsalar da onlardan yedi kat büyüktürler.

‫نادرًا ما تستخدم عينيها،‬ ‫لكنها تستدل بحاسة الشمّ عبر الظلام.‬

Gözlerini pek kullanmaz. Onun yerine karanlıkta yolunu koklayarak bulur.

لقد كانت كارثة للنرويجيين ، لكنها كانت كارثة على الإنجليز أيضًا ،

Norveçliler için bir felaketti ama İngilizler için de bir felaketti,

لكنها باءت بالفشل في كل مرة. حكومة الوفاق الاخوانية سارعت

birkaç savaşla karşılaştı . Ama her seferinde başarısız oldu. Bundan sonra,

مواضيع تفعيل دور المرأة بالمجتمع لكنها بقيت في الظل مع

isimler almış ama gölgede kalan

لا أدرى متى بدأت جين بعلاج نفسها بنفسها، لكنها فعلت ذلك

Janie ne zaman kendi kendine ilaç kullanmaya başladı bilmiyorum ama yapmış.

‫إنها وحوش ولدت لتكون متوحشة،‬ ‫قاسية لكنها حيوانات مفترسة متفردة جميلة.‬

Vahşi doğmuş, acımasız hayvanlar fakat güzel ve müstesna yırtıcılar.

لكنها لم تكن قادرة على مشاهدتها بشكل كامل لمدة 13 عام

ancak 13 yıldır, görüş kaybından dolayı

شهدت شرارات من التألق ، لكنها أهدرت أيضًا فرصًا ، وبخلًا صادمًا ، وترددًا

Parlaklık kıvılcımlarının görüldüğü, ancak aynı zamanda şansların kaçırıldığı, şok edici açgözlülüğün ve

‫لكنها لم تبتعد.‬ ‫ظلّت فوق يدي حتى طفوت إلى سطح الماء.‬

Ama bırakmadı. Elimin üstünde yüzeye geldi.

تلك الفترة كان يوجد مصاعدٌ فعلاً لكنها غير قادرةٍ على تحمل

o zamanlar gerçekten asansörler vardı, ancak tasarımcı ve mühendis Alicia Otis gelip

لكنها في الحقيقة نفذت منذ سنواتٍ طويلة حينها لم يكن يعرف

ama aslında uzun yıllar uygulanıyorlar. O zamanlar gökdelenlerin dünyasını, büyük caddeleri bile

‫لكنها سمها الذي تطور عبر آلاف السنين،‬ ‫هو سر هذه الآثار المُدمرة.‬

fakat binlerce yıl içinde evrilen zehri yıkıcı etkilerinin anahtarıdır.

‫لكنها ستواجه نفس الخطر ليلة تلو الأخرى‬ ‫إلى أن تغادر القروش البلدة.‬

Ama her gece aynı tehlikeyle karşılaşacaklar. Köpek balıkları gidene kadar.

‫قال الخبراء‬ ‫إنه ربما تكون هذه الحريشة عدوانية،‬ ‫لكنها لا تعتبر البشر فريسة.‬

Agresif olmasına rağmen, uzmanlara göre bu sürüngen katil insanları av olarak görmez.

هاجم لانز قوة روسية أكبر في بوتوسك ، لكنها كانت عملية دموية وغير حاسمة.

Lannes, Pułtusk'ta daha büyük bir Rus gücüne saldırdı, ancak bu kanlı ve kararsız bir olaydı.

كلمة 'gnyðja' ، تعني النخر ، لكنها أيضًا تبدو نوعًا ما مثل الناخر ، وأعتقد أنه

'Gnyðja' kelimesi homurdanma anlamına gelir, ama aynı zamanda homurtu gibi geliyor ve sanırım

لكنها كانت أيضا قادرة على القيادة حازمة: في تحالف مع فرنسا والنمسا، حيث

Ama Elizabeth aynı zamanda liderlik yetisine de sahipti.

- قالت أن عمرها عشرين سنة لكنها كانت تكذب.
- قالت أن عمرها عشرين سنة لكن هذا غير صحيح.

O, yirmi yaşında olduğunu söyledi, gerçek değildi.

‫قد تكون حريشة الغابة الأسيوية سيئة،‬ ‫لكنها ليست شريرة تماماً.‬ ‫يُستخدم سمها في الطب الصيني‬ ‫لعلاج النويات وتقرحات الجلد.‬

Asya orman kırkayağı zararlı olabilir, ama hepten kötü değildir. Zehri, Çin tıbbında nöbetleri ve cilt yaralarını iyileştirmek için kullanılır.

- طعن سامي في إدانته ثلاث مرّات لكنّ كلّ طعونه رُفِضت.
- قدم سامي ثلاث طعون ضد إدانته لكنها كلها قوبلت بالرفض.

Sami, mahkumiyetine karşı üç itirazda bulundu. Her biri reddedildi.