Translation of "ليست" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "ليست" in a sentence and their turkish translations:

ليست جديدة، ليست جديدة بالنسبة لنا.

bunu başaramayız.

- إنها ليست طبيبة.
- هي ليست طبيبة.

O bir doktor değildir.

ليست مشكلتنا.

bizim değil.

‫ليست وحيدة.‬

Yalnız da değil.

ليست جديدة.

O yeni değil.

ليست طويلة.

O uzun boylu değil.

ليست طفلة.

O bir çocuk değil.

- تلك السيارة ليست ملكي
- تلك ليست سيارتي

- Bu benim arabam değil.
- Şu benim arabam değil.

الوحدة ليست اختيارًا.

Yalnızlık bir seçim değildir.

ليست أساس الخدعة.

bu numaranın baş rolü değil.

لا، ليست كذلك

Hayır.

هذه ليست لعبة.

Bu, bir oyun değil.

ولكنها ليست كذلك.

Öyle değil.

‫المساحة ليست كبيرة.‬

Çok alan yok.

الحقيقة ليست بيانات

Bilgi veri değildir,

هي ليست كذلك.

Ama bilmeliyiz.

ليست رائعة فقط،

sadece harika değil,

‫وهي ليست وحيدة.‬

Yalnız da değil.

الحياة ليست هكذا

hayat da öyle değil mi

لكنها ليست حرام

Fakat haram sayılmaz

ليست لديّ شهية.

Hiç iştahım yok.

حالتُُك ليست سيئة.

Durumunuz ciddi değil.

هذه ليست سمكة.

Bu bir balık değil.

انها ليست كافيه

O yeterli değil.

هىَ ليست أختي.

O benim kız kardeşim değil.

ماري ليست حسودة.

Mary kıskanç değil.

هذه ليست زوجتي.

O benim karım değil.

هذه ليست فرنسية

Bu Fransızca değil.

عائلتي ليست كبيرة.

Ailem çok büyük değildir.

ماري ليست بطوله.

Mary onun kadar uzun değildir.

التفاصيل ليست مهمة.

Ayrıntılar gerekli değil.

المدرسة ليست لي.

Okul benim için değil.

إنها ليست مكسورة

Kırık değil.

هذه ليست مشكلتنا.

Bu bizim sorunumuz değil.

انها ليست غلطتي!

Benim hatam değil!

إيران ليست العراق.

İran Irak değildir.

السكين ليست حادة.

Bıçak keskin değil.

هي ليست هنا

- O, burada değildir.
- O, burada değil.

هذه ليست جملةً.

Bu bir cümle değil.

ماري ليست غيورة.

Mary kıskanç değil.

ليست سيئة ولا سلبية

ama bunlar kötü ve negatif değildir.

"ليست ذات بشرة فاتحة."

"Açık tenli bile değil."

لكنّ الرأسمالية ليست الجواب.

Ama çözüm, kapitalizmde değil.

‫ليست سامة، ولكنها عاصرة.‬

Zehirli değil, bir boa yılanı.

قلت إنها ليست بهدية.

Bunun hediye olmadığını söyledim.

المنطقة ليست مريضة فحسب.

bölge sadece hasta değil,

ليست مخاطرة في الروح.

ruhsal bir macera değil.

إنها ليست مجرد صدفة.

Bu yalnızca bir tesadüf değil.

الثقافة ليست صوراً تعلّقها،

Kültür, sadece duvara asılmış resimler

هذه ليست سوى البداية

bu sadece başlangıç

إنها ليست مشكلة أيضًا

ya bunlar çokta problem değil

ليست حالة غير طبيعية

anormal bir durum değil

هذه ليست أهدافنا الرئيسية.

yahu bizim asıl amacımız bunlar değil.

كيوتو ليست كبيرة كأوساكا.

- Kyoto Osaka kadar büyük değildir.
- Kyoto, Osaka kadar büyük değildir.

الألمانية ليست لغة سهلة.

Almanca kolay bir dil değildir.

تلك الإشاعة ليست صحيحة.

Söylenti doğru değildir.

هذه الفكرة ليست منطقية.

Bu fikir mantıklı değil.

هذه السيارة ليست ملكي

Bu benim arabam değil.

الإنغليزية ليست لغتي الأم.

İngilizce benim ana dilim değil.

ليست اليابان بحجم كندا.

Japonya Kanada kadar büyük değildir.

الإنجليزية ليست لغتي الأم.

İngilizce ana dilim değildir.

ليست هذه شمعة بيضاء.

Bu mum beyaz değil.

العربية ليست لغة صعبة.

Arapça zor bir dil değil.

اللغة العربية ليست صعبة.

Arapça zor bir dil değil.

الانجليزية ليست لغتي الأم.

İngilizce benim ana dilim değil.

ليست صغيرة ،أليس كذلك ؟

O, genç değil, değil mi?

اصابه توم ليست خطيره

- Tom'un sakatlığı ciddi değil.
- Tom hafif yaralı.

ولكن ليست كل الثقافات كذلك.

Fakat bütün kültürler öyle değil.

ليست كل الثقافات بتلك الصرامة.

Bütün kültürler böyle sabit değil.

و كلها ليست مثل بعض

Ve bunların hepsi aynı değil.

هذه ليست مهمة العلماء فقط،

Bu sadece bilim insanlarına özgü bir yolculuk değil,

ر.ه: إنّها ليست عادلة تمامًا.

RH: Tamamen haksızca değil.

‫المقابر ليست مكانًا للموتى فقط.‬

...mezarlıklarda sadece ölümle karşılaşılmaz.

وهي ليست منظمات غير حكومية.

ki bunlar hiç de sivil değil,

ليست مشكلة جميلة يا أخي

sıkıntı değil güzel kardeşim

هذه المرة النملة ليست فريسة

bu sefer karınca av değil

ليست كل الأيام يوم الأحد.

Her gün Pazar değildir.

إنها ليست مستحيلة على الإطلاق.

Bu hiç imkansız değil.

للصراحة هذه ليست بالادق صحيحة

Aslında bu oldukça doğru değil.

انها ليست الفتاة المناسبة لك.

O sizin için doğru kız değil.

ليست قاعدة أساسية لاختيار وظيفة.

meslek seçmek için sağlam bir temel değil.

الحياة ليست بسيطة كالقصص الخيالية.

Hayat bir peri masalı gibi değildir.

هذه الكلمات ليست على القافية.

O kelimeler kafiyeli değil.

ليلى ليست من ثانويّة سامي.

Leyla, Sami'nin lisesinden değildir.

لكنها ليست آلات طيران ميكانيكية فحسب.

Onlar uçan mekanik makinelerden çok daha fazlası.

أمي تقول، "قوتنا ليست كافية لذلك،

Annem de diyor ki, "Bizim gücümüz ona yetmez,

‫فإنه يعلم أنها ليست قاتلة بالفطرة.‬

ve katil doğmadıklarını biliyor.

إنّ إعادة الإحياء ليست حلًا سحريًا.

Restorasyon sihirli bir çözüm değil.

ليست شديدة الحرارة ولا شديدة البرودة.

ne çok sıcak, ne de çok soğuk.

هذه المشاريع ليست متقدمة بشكل كبير،

Bu projeler aşırı gelişmiş değil.

ليست الحرية محيطاً تريد السباحة فيه،

Bağımsızlık yüzmek isteyeceğiniz bir okyanus değil,

لكنّ هذه المرشّحات ليست دقيقةً للغاية،

Fakat bu filtreler de hata yapabiliyor.

لكنها في الواقع ليست ملكًا لي.

ama aslında bana ait değil.

والمستعمرات داخل المجرة ليست بالأمر الصعب،

Galaksiler arası kolonileşme çok daha zor değil,