Translation of "التحدث" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "التحدث" in a sentence and their turkish translations:

التحدث ببطئ

yavaş konuşmak.

يمكنك التحدث.

Konuşabilirsin.

التحدث عن الحيض،

tecavüz ve cinsel istismar hakkında

- أود التحدث إلى رئيسة الممرضات.
- أود التحدث إلى رئيس الممرضين.

Baş hemşire ile konuşmak istiyorum.

وبوسعنا التحدث عنه للأبد.

sonsuza dek konuşacağımız bir şeyler.

التحدث إليها كان صعبًا.

Onunla konuşmak çok zordu.

مع من تريد التحدث؟

Kimle konuşmak istiyorsun?

توتر التحدث أمام الحشود.

topluluk karşısında konuşma heyecanı geliyor.

رفض توم التحدث معي.

Tom benimle konuşmayı reddetti.

أود التحدث مع المدير.

Müdürle konuşmak istiyorum.

هل تستطيع التحدث باللغة الفرنسية ؟ لا . لكني استطيع التحدث باللغتين الانجليزية والألمانية

"Fransızca konuşmayı biliyor musun?" "Hayır, ama İngilizce ve Almanca konuşabiliyorum."

يمكنني التحدث عن نظرية الألوان،

Renk teorisinden bahsedebilirim;

التحدث بالإنجليزية ليس أمراً سهلاً.

İngilizce konuşmak kolay değildir.

اريد التحدث معها على انفراد.

Onunla yalnız konuşmak istiyorum.

يستطيع كل أصدقائي التحدث بالفرنسية.

Tüm arkadaşlarım Fransızca konuşabilir.

لماذا يريد توم التحدث معي؟

Tom neden benim ile konuşmak istiyor?

لذا، هل أنا بصدد التحدث في علم الأحياء!؟ أم أنني بصدد التحدث في الجيولوجيا!؟

Öyleyse biyoloji hakkında mı konuşuyorum yoksa jeoloji hakkında mı?

التحدث مع والدي كان الجزء الأسوأ.

Annemlerle konuşmak en kötü kısımdı.

الطريقة الأخرى هي التحدث مع النفس.

Diğeriyse iç-konuşma.

أوقف التحدث مع النفس، السلبي منه.

Olumsuz olan öz-konuşmayı bırakın.

التحدث عن الجنس مع الآباء والمدرسين،

seks ve vücut bölümleri hakkında konuşmayı öğretirsek,

بدلاً من التحدث بالإنكليزية عن الفرنسية.

fiilen Fransızca işlendiğine bağlı.

كان منفتحًا ومن الشيق التحدث معه،

Sohbeti güzel biriydi,

لا يمكننا التحدث ... على أي حال ...

de konuşamıyoruz... neyse...

المعذرة، لا أريد التحدث عن الموضوع.

Üzgünüm ama o konuda konuşmak istemiyorum.

أريد شخصا يمكنه التحدث باللغة الفرنسية.

Fransızca konuşabilen birini istiyorum.

أحتاج التحدث معك عن أمر طارئ

Acil bir konu hakkında seninle konuşmam gerek.

أريد التحدث اليك عن شيء آخر.

Seninle başka bir şey hakkında konuşmak istiyorum.

لا يحب توم التحدث عن نفسه.

Tom kendisi hakkında konuşmayı sevmiyor.

أواجه صعوبةً في التحدث عن مشاعري.

Hislerim hakkında konuşmakta sıkıntı yaşıyorum.

أود التحدث معك للحظة لو سمحت.

Affedersiniz, sizinle kısa bir süre konuşmak istiyorum.

- هل أنتِ تريد حقاً التحدث بشأن هذا الأن؟
- هل أنتِ حقاً تريدين التحدث عن هذا الأن؟

Şimdi gerçekten onun hakkında konuşmak istiyor musun?

كلنا يعاني من التحدث مع النفس السلبي.

Hepimizin kafasında bu olumsuz iç-konuşma var.

في وسعهم التحدث للناس في كل مرة،

herkesle konuşabilirler, konuşurlar da,

عندما عرض علي التحدث في TEDx بورصا،

Bursa'da bir Tedx konuşması bana teklif edildiğinde,

حسنا، في عملية التحدث لكل هؤلاء المستثمرين

Tüm bu yatırımcılarla konuşma sürecinde,

هنا ايضا استطيع التحدث عن تجربة شخصية

Burada da kişisel deneyimlerime dayanarak konuşabilirim.

أخشى أن توم لا يريد التحدث معك.

Korkarım ki Tom seninle konuşmak istemiyor.

"توم" ليس مجبرا على إعادة التحدث عنه.

Tom onu tekrar tekrar söylemek zorunda değildi.

سامي أمازيغي لكن لا يستطيع التحدث بالأمازيغية.

Sami, Berberidir ama Berberice konuşamaz.

إن كنت ترغب في التحدث إلى شخص ما،

Biriyle konuşmak istiyorsanız

عِوَض التحدث عن المشروع، ما أظن أني سأفعله،

Programla alakalı her şeyi söylemektense, ki söyleyeceğim,

علينا التحدث مع أكبر قدر ممكن من الناس

mümkün olduğu kadar çok sayıda insanla

وهذا يعني أني تعلمت التحدث باللغة الخميرية بطلاقة.

"Kimer dilini akıcı olarak konuşmayı öğrendim" dedim.

إنها مشغولة الآن, لذا لا تستطيع التحدث معك.

Şimdi meşgul, bu yüzden seninle konuşamaz.

هي لا تريد مني التحدث عن هذه المسألة.

O bu konuda konuşmamı istemiyor.

- هل تتكلم الإنجليزية؟
- هل تستطيع التحدث باللغة الانجليزية؟

- İngilizce konuşabiliyor musun?
- İngilizce konuşabilir misin?
- İngilizce konuşur musun?

- إن التحدث بالإنجليزية أمر ممتع.
- تحدث الإنجليزية ممتع.

İngilizce konuşmak eğlenceli.

قلت لابد من دورة لتعلم التحدث أمام الجمهور،

Topluluk karşısında konuşmanın bir eğitimi olmalı dedim

حاول توم إيقاف ماري عن التحدث مع جون.

Tom Mary'yi John'la konuşmaktan vazgeçirmeye çalıştı.

هل هناك أي شخص آخر تريد التحدث إليه؟

Konuşmak istediğin başka biri var mı?

السيناريو الأسوأ، هو أننا نستطيع التحدث عن مدوناتنا الصوتية.

en kötü ihtimalle podkastlarımız hakkında konuşurduk.

توم لا يريد مني التحدث عن ما ناقشناه بالأمس.

Tom dün tartıştığımız hakkında konuşmamı istemiyor.

قال لي: أصلًا الشعور بالتوتر عند التحدث أمام الجمهور

Dedi ki ''Zaten topluluk karşısında konuşma heyecanı duymanın

لا بد لي من التحدث معها حول الخطة الجديدة.

Yeni plan hakkında onunla konuşmalıyım.

ويمكنني التحدث عن ارتباطات الألوان، وكيف نربط ألوان محددة بأشياء،

Renk ilişkilendirilmelerinden bahsedebilirim; kültürden kültüre,

و في التحدث مع بعض الرياضيين الحقيقيين حول الأشياء الجارية.

genel konular hakkında biraz daha fazla bilgi sahibi olmaya çalışmak zorundaydım.

أليس كذلك؟ كلنا لديه هذا النوع من التحدث مع النفس.

Değil mi? Hepimizin kafasında dönen bir iç-konuşma kaseti var."

- هل تريدني أن اتحدث إليهم؟
- هل تريد مني التحدث إليهم؟

Onlarla konuşmamı istiyor musun?

الآن، قد يبدو أنه لا يليق التحدث هكذا في هذا المقام،

Kulağa oldukça kaba gelebilir

من أجل التمكن من السيطرة على توتري عند التحدث أمام الجمهور

topluluk karşısında konuşma heyecanımı kontrol altına alabilmek için

"كيف سنصل إلى القمر إذا لم نتمكن من التحدث بين ثلاثة مبانٍ؟"

"Üç bina arasında konuşamazsak Ay'a nasıl gideceğiz?"

- هل لي أن أكلم المسؤول هنا؟
- هل يمكنني التحدث مع المسؤول هنا؟

Ben sorumlu kişiyle konuşabilir miyim?

عن التحدث أمام الجمهور، يعني يا أستاذي، عند خروجي على ذلك المسرح

yani hocam, ben de şu sahneye çıktığımda