Translation of "أمام" in Turkish

0.014 sec.

Examples of using "أمام" in a sentence and their turkish translations:

يمثل أمام القاضي.

Onu hâkim karşısına çıkarırlar.

نمتُ أمام التلفاز.

Televizyonun karşısında uyudum.

سأنتظرك أمام المدرسة.

Seni okulun önünde bekleyeceğim.

كوكبنا يتغيّر أمام ناظرينا.

Gezegenimiz gözlerimizin önünde değişiyor.

‫حلقتان،‬ ‫واحدة أمام الأخرى.‬

İki ilmek, biri diğerinin önünde.

بالتحديد أمام هذا الحضور.

özellikle bu dinleyici kitlesi için.

أمام الجميع على الشاشة

ekranında herkes karşısında

يذبح أمام عيني طفله

çocuğunun gözleri önünde katlediliyor

يوجد مقهى أمام المحطة.

İstasyonun önünde bir kahve dükkanı var.

إنهم بانتظارك أمام الباب.

- Kapının önünde senin için bekliyorlar.
- Kapının önünde seni bekliyorlar.

توتر التحدث أمام الحشود.

topluluk karşısında konuşma heyecanı geliyor.

وقف سامي أمام النّافذة.

- Sami pencerenin önünde durdu.
- Sami pencerenin önünde dayanıyordu.

ارتسمت الصورة أمام أعينكم بالتأكيد.

Hepinizin gözünde canlanmıştır muhakkak.

بين شعور الرجال بعجزهم أمام

erkeklerin bu klişe erkeklik özelliklerini

كان أمام قطز مهمة صعبة

Qutuz'un ise karşısında zor bir görev vardı.

فستكون أمام بعض الخيارات الصعبة،

çok zor seçimler yapmak zorundasınız:

تقف تلك المرأة أمام المكتبة.

Kadın kütüphanenin önünde duruyor.

اذهب و قف أمام سيارتك.

Git ve arabanın yanında dur.

هناك رجل غريب أمام المنزل.

Evin önünde tanımadığım bir adam var.

لا أريد البكاء أمام توم.

Tom'un önünde ağlamak istemiyordum.

لكم سامي ليلى أمام ابنتها.

Sami, kızının önünde Leyla'yı yumrukladı.

الكرة الأخرى تختفي أمام نظر الجميع،

Diğer top da gözünüzün önünde kayboluyor

يقف أمام السبورة السوداء ليعلم شعبه.

Gidiyor, kara tahtanın başında halkını bilgilendirmeye çalışıyor.

لم يمكنني الابتسام أمام هذا الأمر.

ve bu gülüp geçebileceğim bir şey değildi

ركن توم الشاحنة أمام منزل ماري.

Tom kamyonu Mary'nin evinin önünde park etti.

لكنني لم أرد أن أحضره أمام الناس.

Ama ben onu hiçbir zaman insanların önüne çıkarmak istememiştim.

كان جالساً أمام حوض السفن يوماً ما

Rıhtımda otururken bir gün

تدرب أمام كاميرا فيديو أو حتى مرآة.

ayna ya da video kamerayı deneyin.

قبة لا يمكن أن تصمد أمام الزلزال

kubbe depreme dayanamadı

الآن تم نقله أمام الملك الجديد ، هجورفارد.

Şimdi yeni kral Hjorvard'ın önüne çıkarıldı….

من أن أتحدث بهذا الشكل أمام الناس.

insanlar karşısında ölsem daha iyi.

الطالبة التي جلست أمام المدرّسة من ألمانيا.

Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.

أطلق فاضل النّار على رامي أمام زوجته.

Fadıl karısının önünde Rami'yi vurdu.

تحدّثت عن هذا أمام 100 من أصدقائها وزملائها

Bu yüzden onun için zor olanı yaptı ve 100 kadar arkadaş ve akranının

ولكن كما يمكننا أن نضع حواجز أمام الآخرين،

Başkalarına limit koyabildiğimiz gibi

على الجهة اليمنى، تضاعفت السفن القرطاجية أمام الرومان

Sağ kanatta ise, Kartaca gemileri Romalıları ikiye katlamış durumda.

أمام الجميع ، كما لو كانت مشعة مثل هذا

Herkesin gözü önünde sanki böyle ışınlanmış gibi ya

‫فعدم وجود عائق أمام هذه البيئة‬ ‫يساعدك كثيرًا.‬

o ortamla aranda hiçbir engel bulunmaması çok yardımcı oluyor.

قلت لابد من دورة لتعلم التحدث أمام الجمهور،

Topluluk karşısında konuşmanın bir eğitimi olmalı dedim

وقف أمام السبورة السوداء، يكتب "انظر للحصان يا علي".

Kara tahtanın başına geçmiş ‘Ali ata bak’ yazıyor.

وطريقة رد فعل الناس في الماضي أمام التغيرات الضخمة

ve insanların geçmişte devrimlere, dönüşümlere

ولكن، بعد 54 يومًا من وقوفي أمام تلك البحيرة،

o gölün yanında durduktan 54 gün sonra

‫لا تجلس فحسب أمام حاسوبك. ‬ ‫يجب أن تتخذ قرارك.‬

Bilgisayarın başında öylece oturmayın. Bir karar vermelisiniz.

كانت المدينة المحصّنة منيعة بشكل كبير أمام الهجمات المباشرة،

İyi tahkim edilmiş şehir doğrudan saldırıları püskürttü.

قال لي: أصلًا الشعور بالتوتر عند التحدث أمام الجمهور

Dedi ki ''Zaten topluluk karşısında konuşma heyecanı duymanın

آمل أن يتوقف توم عن ركن سيارته أمام منزلي.

Keşke Tom arabasını evimin önüne park etmeyi bıraksa.

وبشكل سريع جداً، جعلني أؤدي فقراتٍ أمام جماهير أكبر وأكبر.

ve hemen sayıları gittikçe artan dinleyicilere şarkı söyletmeye başladı

عندما تكون المعلومات أمام أعيننا مباشرة في وسائل التواصل الاجتماعي،

Bir bilgi, sosyal medyada gözümüzün önüne düştüğünde

‫لا تجلس فحسب أمام حاسوبك،‬ ‫بل عليك أن تتخذ قرارك.‬

Bilgisayarın başında öylece oturmayın, bir karar vermelisiniz.

‫لا تجلس فحسب أمام شاشة حاسوبك، ‬ ‫حان وقت اتخاذ القرار.‬

Bilgisayarınızın başında öylece oturmayın, karar verme zamanı.

عند تفريق خط الأقنجي، وجد المجريون أنفسهم أمام الخط العثماني

Akıncıların dağılmasının ardından Macarlar, biçimlenmiş

في التسعينيات برز بشكل مفاجئ أمام أجهزة التلفاز عبر البلاد

90'larda ülke çapında televizyon kanallarında boy gösterirdi

وخرجت إلى السلالم أمام المحكمة وكان هناك جمع غفير من الإعلاميين.

Adliyenin basamaklarından inerek çıktığımda bir basın fırtınası vardı.

يعود 96 في المائة من الموّكلين للمثول أمام المحكمة كل مرة،

müvekillerin yüzde 99'u mahkemeye geri dönüyorlar,

اندفع الرجال للتشكيل أمام خيامهم ببطون جائعة وفي ظروف شديدة البرودة

Karınları aç bir şekilde, askerler çadırlarının önünde düzen aldılar, hava şartları oldukça sertti.

الذي جعله - في نظره - يبدو أحمقًا أمام الإمبراطور. تجاهل سولت التحدي.

gösteren Mareşal Soult ile bir düello yapmak istedi . Soult meydan okumayı görmezden geldi.

وجد سوشيت عازف الدرامز الذي أثار الذعر ، وأطلق النار عليه أمام

Suchet paniği başlatan davulcuyu buldu ve onu tüm

من أجل التمكن من السيطرة على توتري عند التحدث أمام الجمهور

topluluk karşısında konuşma heyecanımı kontrol altına alabilmek için

أنني إذا كنت الآن أقف أمامكم وأستطيع أن أتحدث أمام الآلاف،

şu anda sizin karşınıza gelip de binlerce kişi karşısında konuşabiliyorsam

يمكن للمعلم أيضًا التحكم في طلابه كما هو في الصورة أمام الجميع

herkes karşısında görüntüde olduğu içinde öğretmen aynı zamanda öğrencilerini de kontrol edebiliyor

تم إحضار 3000 سجين أمام السلطان وتم إعدامهم على الفور انتقامًا من

3.000 esrpadişahın huzuruna çıkarıldı ve derhal idam edildi.

طارت تلك الكرة بعيدًا بما يكفي لتجاوز الأشجار والهبوط أمام الكرة الخضراء.

Bu top ağaçların üzerinden geçip yeşilin önündeki topraklara yetecek kadar uçtu.

عن التحدث أمام الجمهور، يعني يا أستاذي، عند خروجي على ذلك المسرح

yani hocam, ben de şu sahneye çıktığımda

قضى توم معظم الأيام يتسول من أجل المال أمام مناطق الجذب السياحية.

Tom çoğu günleri turistik yerlerin önünde para istemek için harcadı.

الشركة البعيدة عن الطابع المؤسسي ، لديها قوانينها الخاصة فقط وهي مغلقة أمام الخارج.

Kurumsallıktan uzak,sadece kendi yasaları olan,dışarıya kapalı bir şirket.

لم يكن المغول أقل استعدادًا للقتال جنبًا إلى جنب، ولم يتمكنوا من الصمود أمام

Göğüs göğüse çarpışmaya uygun olmayan Moğollar,kararlı Müslüman süvarilerine dayanamazlardı

بعد هزيمة الملك جوزيف وجوردان في فيتوريا ، لم يكن أمام سوشيت خيار سوى الانسحاب

daha fazla birim çekiyordu . Kral Joseph ve Jourdan, Vitoria'da mağlup olduktan sonra, Suchet'in

الفيلق الثالث عشر الجديد ، وبعد هزيمة نابليون في لايبزيغ - صمد أمام حصار دام ستة أشهر.

. Yeni bir On Üçüncü Kolordu düzenledi ve - Napolyon'un Leipzig'deki yenilgisinin ardından - altı aylık bir kuşatmaya dayandı.

أثناء حديث كينيدي أمام الكونجرس ، كان لدى الولايات المتحدة خمس عشرة دقيقة فقط من تجربة

Kennedy'nin kongrede konuştuğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri sadece on beş dakikalık uzay uçuşu

لم يتمكن المشاة الأتراك المنهزمين من الصمود أمام القوات الجديدة، وتم القضاء عليهم بعد فترة وجيزة.

Ezilen Türk piyadeleri bu yeni orduya dayanamadı ve yakında parçalandı