Examples of using "اتجاه" in a sentence and their turkish translations:
Dikkatimizi yalnızca kendimize olan saygımızı artıran
her hangi asteroidi yeni bir yöne çekerek
ve ikisi arasındaki ilişki daha çok tek yönlü hale geldi.
Toplumumuzun bu bireyselleşmesini tersine döndüren bir trend var:
Şuna bakın ama sadece tek bir istikamette böyle oluyor.
Ve bu atlama çok daha büyük bir eğilimin parçası.
böceklerin ışığa gelmesini ummak olduğunu düşünüyorsunuz demek?
bu sadece ilericiler için söz konusu değil,
ana akım medyada yönlendirme var diyerek istifa etmişti
Demek batının bu tarafta, kayalıklara doğru olduğunu düşünüyorsunuz?
yukarı akıntıya karşı ilerleyen Osmanlı güçlerinden korumak için güçlendirilecek.
- Kuşlar bütün yönlere uçup gitti.
- Kuşlar dört bir yana uçuştu.
Siyahi ve Latinlerin, kendilerini canavar ilan eden,
rüzgar ne yönden eserse o yöne eğilmekte fayda vardır diye düşünüyorum
Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm
Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm
Tele pazarlamacılara nefretim o kadar büyük ki genellikle onlara kaba davranırım.
Tuna nehrinin ağzında demir atmış səlib donanması ilə əlaqəni möhkəmləndirdilər, onlara artıq yuxarı doğru hərəkət edə biləcəklərini söylədilər.
Hadi gidip enkazı bulalım. Batıya, dünyanın en zorlu arazilerinden birinin üzerinden uçuyoruz.