Translation of "اتجاه" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "اتجاه" in a sentence and their turkish translations:

إنه اتجاه نركز فيه اهتمامنا

Dikkatimizi yalnızca kendimize olan saygımızı artıran

الذي يسحب الكويكب في اتجاه جديد

her hangi asteroidi yeni bir yöne çekerek

والعلاقة فيما بينهما أصبحت في اتجاه واحد.

ve ikisi arasındaki ilişki daha çok tek yönlü hale geldi.

هناك اتجاه معاكس لهذا التفكيك في مجتمعنا:

Toplumumuzun bu bireyselleşmesini tersine döndüren bir trend var:

انظرو الى هذا، لكنها في اتجاه واحد

Şuna bakın ama sadece tek bir istikamette böyle oluyor.

وهذه القفزة جزء من اتجاه أكبر بكثير.

Ve bu atlama çok daha büyük bir eğilimin parçası.

‫ونأمل أن تطير جميع الحشرات في اتجاه الضوء،‬

böceklerin ışığa gelmesini ummak olduğunu düşünüyorsunuz demek?

ولا تكون فقط في اتجاه ما هو متقدم

bu sadece ilericiler için söz konusu değil,

استقال وسائل الإعلام الرئيسية قائلة أن هناك اتجاه

ana akım medyada yönlendirme var diyerek istifa etmişti

‫إذن تعتقد أن الغرب من هنا، ‬ ‫في اتجاه هذه الصخور.‬

Demek batının bu tarafta, kayalıklara doğru olduğunu düşünüyorsunuz?

من أي قوات إغاثة عثمانية محتملة تبحر في اتجاه المنبع.

yukarı akıntıya karşı ilerleyen Osmanlı güçlerinden korumak için güçlendirilecek.

- حلقت الطيور في كل اتجاه.
- حلق الطير في جميع الإتجهات.

- Kuşlar bütün yönlere uçup gitti.
- Kuşlar dört bir yana uçuştu.

ولكن ستجعل الهيب هوب في اطار معين، ثقافة في اتجاه محدد:

Siyahi ve Latinlerin, kendilerini canavar ilan eden,

أعتقد أنه سيكون من المفيد الانحناء في أي اتجاه تهب الرياح.

rüzgar ne yönden eserse o yöne eğilmekte fayda vardır diye düşünüyorum

‫إن تمكنت من رؤية الشمس،‬ ‫يمكنني أن أرى في أي اتجاه تتحرك،‬

Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm

‫إن تمكنت من رؤية الشمس، ‬ ‫يمكنني أن أرى في أي اتجاه تتحرك،‬

Güneşi görebilseydim gittiği yönü de görürdüm

كراهيتي اتجاه المسوقين عبر الهاتف قوية جداً بحيث غالباً أكون فظاً معهم .

Tele pazarlamacılara nefretim o kadar büyük ki genellikle onlara kaba davranırım.

الراسي عند مصب نهر الدانوب، والذي أخبرهم أنه يمكنهم التحرك في اتجاه أعلى النهر.

Tuna nehrinin ağzında demir atmış səlib donanması ilə əlaqəni möhkəmləndirdilər, onlara artıq yuxarı doğru hərəkət edə biləcəklərini söylədilər.

‫لنذهب للعثور على هذا الحطام.‬ ‫سنطير في اتجاه الغرب ‬ ‫فوق بعض أقسى التضاريس في العالم.‬

Hadi gidip enkazı bulalım. Batıya, dünyanın en zorlu arazilerinden birinin üzerinden uçuyoruz.