Translation of "جزء" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "جزء" in a sentence and their turkish translations:

ولكنك جزء منّي.

sen de benim bir parçamsın.

جزء منه فقط

sadece bir kısmını

‫ثمة جزء رأسي هنا.‬

Burada küçük bir dikey bölüm var.

إنه جزء من النظام.

Bu, sistemin bir parçası.

أحب كل جزء من جسمي.

Her bir yerimi seviyorum.

الأمر جزء من مزاج يرى

Bir inanışa göre,

وكونهم جزء من هذا المجتممع؟

paylaşmak istediği bir şey var mı?

هذا جزء من كوننا طموحين.

bu bizim yansımamızdır.

إذاً المياه الجوفية هي جزء

Yani havza suyu aslında

جزء صغير من كنز البطن

Karun hazinesinin küçük bir kısmı

اليابان هي جزء آسيا الشرقي.

Japonya Asya'nın doğu kesiminde yer almaktadır.

منطقة القبائل جزء من الجزائر.

- Kabiliye Cezayir'in bir parçasıdır.
- Kabiliye Cezayir toprağıdır.

أنت الآن جزء من حياتي.

Sen şu an benim hayatımdan bir parçasın.

يجب قتال كل جزء مع الحماية

ve korumayla dövüşme zorunluluğu ilginç değil mi?

هناك أيضًا جزء من عدو الرجال

erkek düşmanlığı yapan kısımda var üstelik

لا يوجد جزء واحد من جسدي -

Vücudumun bir parçası yok -

‫أراد جزء مني حملها وإبعادهم عنها.‬

Bir yanım onu tutup etrafındakileri kovalamak istedi.

جزء من هذه الأرض ملك لي.

Bu arazinin bir kısmı benim.

لغتنا جزء مهمّ من هويّتنا الثّقافيّة.

Dilimiz, kültürel kimliğimizin önemli bir parçasıdır.

العراك جزء من حياة فاضل اليوميّة.

Meydan okumalar Fadıl'ın gündelik hayatının bir parçasıdır.

جزء كبير من أدمغتنا مكرسة لتوقع المكافآت:

Beynimizin önemli bir bölümü ödül beklentisi işine ayrılmıştır:

فالشعور بالمشاعر هو جزء من كونك إنسانًا.

Hissiyatları hissetmek insan olmanın bir parçası.

لكن هل الفشل جزء من خلق القيمة؟

Peki, başarısızlıklar değer yaratmanın bir parçası mıdır?

‫الطعام هو جزء حيوي من أي مهمة.‬

Yiyecek her görevin önemli bir parçasıdır.

لتحفيز خلية عصبية أو جزء من الدماغ.

ve beyindeki bir nöron veya kısmı uyarabiliriz.

مجرد جزء من الثانية بعد الإنفجار العظيم.

büyük patlamadan hemen sonrası.

‫جزء من هذا المكان، ولست مجرد زائرًا.‬

buranın bir parçası olduğumu hissetmeyi öğretti.

وهذه القفزة جزء من اتجاه أكبر بكثير.

Ve bu atlama çok daha büyük bir eğilimin parçası.

واستخدام جهاز نووي لتبخير جزء من السطح.

ve yüzeyin bir kısmını buharlaştırmak için bir nükleer cihaz kullanmak.

وقد كنت جزء من كل تلك المشاريع المثيرة

Taze ve sağlıklı gıda üretimi sağlamak

وكذلك جعل الناس يشعرون بالفخر لكونهم جزء منه.

insanları parçası olmaktan gururlandırmada çok önemlidir.

أفضل جزء بالنسبة لي في تشوباني هو الآتي:

Chobani’nin en önemli yanı benim için şu oldu:

وكانت تلك الخطوة نهاية أصعب جزء في التسلق.

ve bu en zorlu tırmanışın sonu oldu.

إلى الحد حيثما إنه جزء هويتي الشخصية والمهنية

Öyle ki bu adeta kişisel ve profesyonel kimliğim hâline geldi,

‫جزء كبير من جسدها وُهب لوضع ذلك البيض.‬

Vücudunun büyük bir kısmı o yumurtalar için feda ediliyor.

أهم جزء هو التعليم، ولن أخرج من هناك.

En önemli kısım eğitim, buradan çıkmayacağım.

الدائرة الحمراء في الحقيقة هي جزء مهم في الدماغ

Şu kırmızı daire beynin önemli bir bölgesi,

كل تلك الأشياء هي جزء من هذه الكلمة الآن،

Tüm bunlar şu an bu kelimenin bir parçası,

‫هناك جزء واحد خطير في الأفعى ‬ ‫وهو السم والأنياب.‬

Bir yılanın tehlikeli tek kısmı vardır, o da zehri ve dişleri.

وهي أن الناس سيتفاعلون كأنهم جزء من ذلك الجيل

İnsanlar sanki o kuşağın parçası gibi rol yapmaya başladılar

تطوعت للاستحواذ على جزء من أسهم ذا نيويورك تايمز

20 yıldan fazla gazeteci olarak çalıştığım New York Times'ta

إنه جزء من الروح التي فكرت في تأسيس الشركة،

ve bu kurucu etiğin bir parçası,

جزء من الجواب يأتي من علم النفس المعرفي لدينا.

Cevabın bir kısmı bilişsel psikolojide gizli.

هرب جزء صغير من الجيش، بما في ذلك سيغيسموند.

Ordunun küçük bir kısmı ve Sigismund kaçıb kurtuldular

الإنترنت مفيد جدا لمعرفة ظروف كل جزء من العالم.

İnternet dünyanın her bölümünün koşullarını bilmek için çok faydalıdır.

يقسم نهرٌ المدينةَ إلى جزء شرقي و آخر غربي.

Bir nehir şehri doğuya ve batıya ayırır.

‫وإيقاف سوء المعاملة تلك‬ ‫هو جزء من هذه المعركة الملحمية.‬

Bu tacize son vermek de bu epik savaşın bir parçası.

‫انظر، هذا الحبل هو بالتأكيد‬ ‫جزء من مسار السلسلة الباردة.‬

Bakın, bu halat soğuk zincir güzergâhının bir parçası olmalı.

‫يمكنني قطع جزء من اللحم المتعفن‬ ‫لأصنع فخاً في الغابة...‬

Ya çürüyen etin bir kısmını alıp ormanda tuzak kurar

‫جزء من البقاء في البرية‬ ‫هو أن تكون واسع الحيلة،‬

Vahşi hayatta kaynaklar bulmalı ve değerlendirmelisiniz.

‫يمكنني قطع جزء من اللحم المتعفن‬ ‫لأصنع فخاً في الغابة‬

Ya çürüyen etin bir kısmını alıp ormanda tuzak kurar

إنهم جميعا جزء من حسائي ولكن البصل لا يزال يلسع.

Hepsi çorbamın bir parçasıydı ama soğanlar hala yakıyordu.

تجعلني أشعر وكأني جزء من قصة أكبر من قصتي الشخصية.

Bana büyük bir yapbozun parçasıymışım gibi hissettiriyor.

يمكن أن تحدث دمارًا يصل إلى أي جزء من العالم.

Dünyanın herhangi bir yerini altüst edebilir.

وجهوا سفنهم نحو جزء من أسطول قرطاجنة، مسرعين نحو العدو.

Gemilerini Kartaca filosunun bir kısmına doğrudan sürüp hız kesmeden kafa kafaya çarpışmaya girmek istiyorlardı.

لأن ذلك مهم بالنسبة لنا، وهو جزء مما نحن عليه.

çünkü siyaset bizim için önemli ve kim olduğumuzun bir parçası.

جزء من الأسطول سيبقى هناك للإغارة على ساحل العدو ومنع

Filonun bir kısmı, düşmana saldırmak ve

فى القرآن يوجد جزء عن السيدة مريم وميلاد المسيح عيسى.

Kuran'da Hz. Meryem ve Hz. İsa'nın doğumu hakkında bir bölüm vardır.

تماما كالألعاب النارية التى تدوم لمدة تريليون جزء من الثانية فقط.

tıpkı saniyenin trilyonda biri kadar süren bir havai fişek gibi.

‫على جزء لين من شجرة صفصاف،‬ ‫يمكنني أن أسحبه ثانية هكذا.‬

Oldukça esnek bir çıtanın üstüne. Ve bu şekilde çekebiliyorum.

‫أو يمكنني استخدام جزء من لحاء الشجر‬ ‫من شجرة البتولا هذه.‬

Ya da bu huş ağacının kabuğunu kullanabilirim.

الآن، يسمحُ جزء من هذه العملية لكم بالاعتراف عندما تكونون مخطئين

İşin bu kısmında, yanılınca bunu kabul etmeniz gerekli.

وكان جزء من واجبي بعد ساعات الدوام المدرسي أو أثناء الإجازة

Benim okul saatlerinden sonraki veya tatil sırasındaki görevim

جزء من جسمي من الأمام لا يوجد عليه ندبة أو جرح

Vücudumun yara almayan bir parçası bile kalmadı.

تقدم الإمبراطور بسرعة ، على أمل الفخ وتدمير جزء من جيش Blücher.

İmparator tuzağa düşmeyi umarak hızla ilerledi ve Blücher ordusunun bir kısmını yok ettiler.

من بحر مرمرة، يبحر جزء آخر من الأسطول إلى نهر الدانوب،

Filonun bir diğer kısmı, Marmara Denizi'nden Tuna'ya ilerleyecek

فضّل الملك أيضًا إرسال جزء من جيشه شرقًا عبر جنوب ترانسيلفانيا

Kral ayrıca ordusunun bir kısmını güneydeki Erdel üzerinden doğuya oradan da iktidarını yeniden tesis etmek için Eflak'a göndermek istedi.

في الشمال، جزء من الجيش المجري، إلى جانب قوات ترانسلفانيا والافلاق

Kuzeyde, Transilvanya ve Eflak birlikleriyle birlikte

ولا يهم أين يكون في داخلها. هو كذلك في جزء ما منها.

Neresinde olduğu önemsiz. Sadece içinde bir yerde.

‫هناك جزء واحد خطير في الأفعى ‬ ‫وهو السم والأنياب.‬ ‫حسناً، هيا بنا.‬

Bir yılanın tehlikeli tek kısmı vardır, o da zehri ve dişleri. Tamam, hadi gidelim.

‫حسناً، لندحرجه.‬ ‫أفضل ما نستخدمه في هذا الأمر ‬ ‫جزء من حبل مظلات،‬

Pekâlâ, bunu yuvarlayalım. Tamam, bu işte kullanabileceğimiz en iyi şey, paraşüt ipi.

لا عزيزي ، إذا قلت إنني أعرف إجابتك ، فأنت في جزء صغير جدًا

hayır canım ben cevabını biliyorum diyenler varsa siz çok küçük bir kısımdasınız

لقد تركت آمالي تنكسر في جزء كبير من حياتي، لكن في كل مرة كنت

Hayatımın o kadar büyük bir bölümünde umutlarımın kırılmasına izin verdim ki,

‫إذن بيض الضفادع أم صيد الأسماك بالرمح؟‬ ‫الطعام هو جزء حيوي من أي مهمة.‬

Kurbağa yumurtası mı, zıpkınla balık avlamak mı? Yiyecek her görevin önemli bir parçasıdır.

يواجهون فرقًا زمنيًا يبلغ 2000 جزء من الثانية وفقًا للأشخاص الذين يعيشون في العالم

dünyada yaşayan insanlara göre saniyenin binde ikisi kadar zaman farklılığı yaşarlar

‫حسناً، نريد أن نفكر كيف‬ ‫يمكننا استخدام جزء من هذه الجثة‬ ‫للحصول على وجبة أفضل.‬

Pekâlâ, kendimize daha iyi bir yemek bulmak için bu leşi kullanmanın yolunu bulmalıyız.

‫جزء من البقاء على قيد الحياة ‬ ‫هو أن تعرف متى‬ ‫لا تقوم بمجازفات لا داع لها.‬

Hayatta kalma yollarından biri, gereksiz riskler alınmayacak zamanı bilmektir.

الثقافة هي مجموعة من القيم اليومية التي نعيش بموجبها. إنّها جزء من عملية بناء مجتمع أفضل.

Kültür, günlük hayatta bizi harekete geçiren değerlerle ilgilidir. Daha iyi bir toplum inşa etmenin gereklerinden biri bu.

‫ما زال هناك جزء كبير من الصحراء لنستكشفه،‬ ‫ولكن سم الحية ‬ ‫لن يصمد طويلاً في هذه الحرارة.‬

Hâlâ çölde keşfetmemiz gereken bir sürü yer var. Ama yılan zehri bu sıcakta fazla dayanmaz.

لكن هذه ليست الصورة الكاملة. تتويبا ليس مجرد قاموس جمل مفتوح، وتعاوني، ومتعدد اللغات فحسب. بل إنه جزء من نظام نريد بناءه.

Ama bütün resim bu değil. Tatoeba sadece açık, işbirlikçi, çok dilli cümleler sözlüğü değildir. O, yapmak istediğimiz bir ekosistemin parçasıdır.