Translation of "Verildi" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "Verildi" in a sentence and their spanish translations:

Komutasına verildi

del Ejército de Italia.

Zarar verildi.

El daño está hecho.

Hastaya izin verildi.

Permitieron que el paciente subiera.

Kulübe ateşe verildi.

- La cabaña fue incendiada.
- Incendiaron la cabaña.

Tutukluya özgürlüğü verildi.

Al prisionero le dieron su libertad.

Bunları hepsi kadına verildi,

Toda se le transfundió a ella,

Thomas'a babasının adı verildi.

A Thomas le dieron el nombre de su padre.

Ona büyükannesinin adı verildi.

Le pusieron el nombre de su abuela.

Ona bir görev verildi.

Le asignaron una tarea.

Bu bilet bana verildi.

Me han dado este billete.

Tom'a bilgi verildi mi?

¿Han informado a Tom?

Benim duama cevap verildi.

Mi rezo ha sido escuchado.

Ilk defa bir komedyene verildi

dado a un comediante por primera vez

Amerikalı bir aileye evlatlık verildi

Una familia estadounidense fue adoptada

Her çocuğa bir hediye verildi.

- A todos los niños se les dio un regalo.
- Cada niño recibió un regalo.

Rahibe Teresa'ya Nobel ödülü verildi.

Madre Teresa recibió el premio Nobel.

İkimize de Tom adı verildi.

Ambos nos llamamos Tomás.

Tom'a uyumak için izin verildi.

A Tom le dejaron dormir.

Bana yeni bir ceket verildi.

Me dieron una chaqueta nueva.

Onların çocuklarına Edward adı verildi.

- A su hijo le llamaron Eduardo.
- Su hijo se llamaba Eduardo.

Yiyecekler ve battaniyeler mültecilere verildi.

Se les entregó comida y mantas a los refugiados.

Tom pazartesi günü toprağa verildi.

Tom fue enterrado el lunes.

Erken gitmesi için izin verildi.

Se le permitió irse pronto.

Mary bu şehirde toprağa verildi.

- A María la enterraron en esta ciudad.
- María fue enterrada en esta ciudad.
- Enterraron a María en esta ciudad.

Ona önemli bir görev verildi.

Le confiaron una misión importante.

Haziran 2015'te kendisine psilosibin verildi.

En junio de 2015, le administraron psilocibina;

Bu bana Kraliçenin kendisi tarafından verildi.

Me lo entregó la reina en persona.

Adama ömür boyu hapis cezası verildi.

Al hombre le dieron cadena perpetua.

Çocuğa büyükannesinin anısına Sophia adı verildi.

- A la niña la llamaron Sofía como su abuela.
- Le pusieron Sofía por su abuela.

Ona amcasının anısına Horatio adı verildi.

Lo llamaron Horatio como a su tío.

Tom'a 20 haftalık hapis cezası verildi.

Tom recibió una sentencia de veinte semanas en prisión.

Yeni köprüye Rainbow Bridge adı verildi.

El nuevo puente fue llamado Puente Arco Iris.

Büyükbabam tarafından bana Robert adı verildi.

Me pusieron de nombre Robert por mi abuelo.

- Tutuklu serbest bırakıldı.
- Tutukluya özgürlüğü verildi.

El prisionero fue puesto en libertad.

Tom'a 300 dolar para cezası verildi.

Le multaron a Tom con 300$.

Ona babasının anısına Robert ismi verildi.

Le pusieron Robert, como su padre.

Onların her birine bir ödül verildi.

Cada uno de ellos recibió un premio.

Her birimize üç yüz dolar verildi.

- Cada uno de nosotros recibió trescientos dólares.
- A cada uno de nosotros se nos dio trescientos dólares.
- A cada uno de nosotros nos dieron trescientos dólares.

Terapötik ortam içerisinde yüksek dozda psilosibin verildi.

recibieron una fuerte dosis de psilocibina en un ámbito terapéutico.

Sonradan buna İran Yeşil Hareketi adı verildi.

lo que fue conocido como el Movimiento Verde Iraní,

Daha sonra kendisine Zaragoza Kuşatması'nın komutası verildi.

Luego se le dio el mando del Sitio de Zaragoza.

Bruges Kampı'nın komutasına verildi . Burada , askerlerinin refahına

donde las tropas se preparaban para la invasión de Inglaterra.

Fransız bir avukat tarafından bana iş verildi.

Yo fui contratado por un abogado francés.

Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

En la ceremonia de inauguración se descubrió una placa en honor al fundador.

Bana babam tarafından bir bilgisayar oyunu verildi.

Mi papá me regaló un juego de computador.

Mayıs 2015'te, Imperial College’da kendisine psilosibin verildi.

En mayo de 2015, en el Imperial College, le administraron psilocibina,

Bir kızı boğulmaktan kurtardığı için ona ödül verildi.

Él rescató a una muchacha de ahogarse y obtuvo una recompensa.

Amerika tarihinde üçüncü kez bir Başkan mahkemeye verildi.

la tercera vez en la historia un presidente estadounidense en proceso de destitución.

Bunu bitirmek için bana yarına kadar süre verildi.

Me han dado hasta mañana para terminar esto.

Ona bir ödül olarak altın bir saat verildi.

- Se le dio un reloj de oro como recompensa.
- Él recibió un reloj de pulsera dorado como recompensa.

En iyi umut ve arzularımız doğrultusunda yansıtmamız için verildi.

para reflejar nuestras mejores esperanzas y aspiraciones.

Ona o paranın satın alabileceği en iyi eğitim verildi.

Se le dio la mejor instrucción que se puede conseguir con dinero.

O dönemde alınan bakanlar kurulu kararıyla müze yapılmasına karar verildi

Se decidió construir un museo con la decisión del Consejo de Ministros tomada en ese momento.

Ve Grande Armée'nin en ünlü cerrahı Baron Larrey'in bakımına verildi.

cuidado del cirujano más famoso de la Grande Armée, el barón Larrey.

"Şimdi bana gel. Bu kadın az önce elektrik şoku verildi."

"Ven conmigo ahora mismo. Esta mujer acaba de ser electrocutada"

Geçerli bir vizem vardı, bu yüzden ülkeye girmeme izin verildi.

Yo tenía una visa válida, así que pude entrar al país.

8 kişiye 10 ay ile 10 yıl arasında değişen cezalar verildi

8 personas fueron sentenciadas de 10 meses a 10 años

Bu geceki konser için bana bir çift bilet verildi. Benimle gitmek ister misin?

Me dieron un par de tickets para el concierto de esta noche. ¿Te gustaría ir conmigo?

Daha önceleri kazık gibi gergin çizilen insanlar yerine bu sefer relax bir görüntü verildi

En lugar de personas que fueron dibujadas como una pila antes, esta vez se le dio una imagen de relajación.

- Biz ya İngilizce ya da Japonca konuşabiliyorduk.
- Ya İngilizce ya da Japonca konuşmamıza izin verildi.

Podíamos hablar en inglés o en japonés.

"Bugün sütçü toprağa verildi. Orada birçok insan vardı, çünkü köydeki herkes onu tanıyordu." "Ah, Linschoten'da bir sütçü mü vardı?" "Şey, hayır, artık değil!"

"Hoy han enterrado al lechero. Había mucha gente, porque todos en el pueblo le conocían." "Oh, ¿hay un lechero en Linschoten?" "¡Bueno no, ya no!"