Translation of "Babasının" in Spanish

0.010 sec.

Examples of using "Babasının" in a sentence and their spanish translations:

Babasının avukatıyım.

Soy abogado de su padre.

Annesi ile babasının

Me cuenta sobre aquella vez

Berthier, babasının izinden

Berthier siguió los pasos de su padre, se

Babasının kollarından çekip alındı,

que fue arrancado de los brazos de su padre

Tom babasının arabasını çaldı.

Tom le robó el coche a su padre.

Susan babasının ayakkabılarını parlattı.

Susan abrillantó los zapatos de su padre.

Mary babasının durumunu sordu.

Mary preguntó por su padre.

Thomas'a babasının adı verildi.

A Thomas le dieron el nombre de su padre.

O babasının işini devraldı.

Quedó a cargo del negocio de su padre.

Babasının öldürülmesinin intikamını aldı.

Se vengó del asesinato de su padre.

Babasının yerine o gitti.

Él fue en lugar de su padre.

Tom'un babasının adı John'dur.

El padre de Tomás se llamaba Juan.

Babasının ölümünün intikamını aldı.

Se vengó de la muerte de su padre.

Babasının rızası dışında evlendi.

Ella se casó en contra de la voluntad de su padre.

- Paul babasının yerine partiye gitti.
- Paul babasının evindeki partiye gitti.

Paul fue a la fiesta en lugar de su padre.

Babasının sağlığı için endişe duyuyor.

Ella está preocupada por la salud de su padre.

O bana babasının öldüğünü söyledi.

Él me dijo que su padre estaba muerto.

O ölen babasının intikamını aldı.

Él vengó a su difunto padre.

O, babasının cesedini görünce ağladı.

Ella lloró al ver el cadáver de su padre.

Babasının yerine oraya o gitti.

Él fue allí en lugar de su padre.

O, babasının nasıl olduğunu sordu.

Ella le preguntó cómo estaba su padre.

Babasının emekliliği üzerine işi devraldı.

Al jubilarse su padre, él heredó el negocio.

Tom'un babasının eski bir arkadaşıyım.

Soy un viejo amigo del padre de Tom.

Sık sık babasının arabasını sürer.

Él conduce a menudo el coche de su padre.

O, babasının söylediğini asla dinlemez.

Él nunca presta atención a lo que su padre dice.

Tom anne-babasının evinden taşınacak.

Tom se mudará de la casa de sus padres.

Babasının öldüğünü anlayamayacak kadar küçük.

Ella es demasiado chiquita para comprender que su padre murió.

Tom babasının arkasında saklanmaya çalıştı.

Tom intentó esconderse detrás de su padre.

Tom'a henüz babasının ölümünden bahsedilmedi.

A Tom todavía no le dijeron sobre la muerte de su padre.

- Bill, babasının çok sigara içtiği gerçeğini sevmez.
- Bill babasının çok sigara içmesinden hoşlanmaz.

A Bill no le gusta el hecho de que su padre fume mucho.

Çocuk, babasının öldüğünü kavrayabilecek durumda değildi.

El niño no era capaz de comprender la muerte de su padre.

Babasının yediği kadar çok et yedi.

Ella comió tanta carne como su padre.

Anne babasının arzusunun aksine şarkıcı oldu.

Se convirtió en cantante a pesar de los deseos de sus padres.

Bana babasının bir öğretmen olduğunu söyledi.

Él me dijo que su padre es profesor.

O, babasının yüzüne bir şey diyemez.

Él no es capaz de abrir la boca delante de su padre.

Onun babasının nasıl öldüğünü biliyor musun?

¿Sabes cómo murió su padre?

Babasının bir trafik kazasında öldüğü söylenmektedir.

Se dice que su padre murió en un accidente de tránsito.

Babasının yabancı bir ülkede öldüğü söyleniyor.

Dicen que su padre murió en el extranjero.

Tom babasının annesine yanına gömülmesini istiyor.

Tom quiere que su padre sea enterrado al lado de su madre.

O, ona onun babasının öldüğünü söyledi.

Ella le dijo que su padre había muerto.

O, babasının ölümünden sonra annesine baktı.

Él cuidó a su madre después de la muerte de su padre.

Onun babasının kim olduğunu biliyor musun?

¿Sabes quién es su papá?

Bana babasının bir doktor olduğunu söyledi.

Él me dijo que su padre era médico.

Onun babasının yurt dışında olduğunu duyuyorum.

Oí que su padre está en otro país.

O, babasının fakir olmasından utanç duyuyordu.

Le da pena la pobreza de su padre.

O, babasının zengin olmasıyla gurur duyuyor.

Está orgulloso de que su padre sea rico.

Onun babasının kim olduğunu biliyor musunuz?

- ¿Sabes quién es su papá?
- ¿Sabés quién es su padre?
- ¿Sabes quién es su padre?

Tom hık demiş babasının burnundan düşmüş.

Tom es la viva imagen de su padre.

Ona babasının anısına Robert ismi verildi.

Le pusieron Robert, como su padre.

- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
- Babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu o aldı.

Él se hizo cargo de la empresa después de la muerte de su padre.

Fakat eve geldiği ve annesi ile babasının

Pero Sara no recuerda

Daha sonrasında babasının emlak firmasında çalışmaya başlıyor

entonces comienza a trabajar en la empresa de bienes raíces de su padre

Babasının yardımı olmasaydı o, işte başarısız olurdu.

Si no hubiera sido por la ayuda de su padre, él habría fracasado en los negocios.

Bill babasının çokça sigara içmesinden nefret ediyor.

Bill odia que su padre fume tanto.

O, babasının rahatsızlığı ile ilgili endişe duymaktadır.

Está preocupado por la enfermedad de su padre.

Kalmaya ve babasının işini sürdürmeye karar verdi.

Él decidió quedarse y continuar con el negocio de su padre.

Tom babasının tüm varlığını miras olarak aldı.

Tom heredó todas las características de su padre.

Babasının ünlü bir bilimci olmasıyla gurur duyuyor.

Él está orgulloso de que su padre fuera un científico famoso.

O, bana babasının bir öğretmen olduğunu söyledi.

Me dijo que su padre era profesor.

Babasının kaybı onun için çok acı oldu.

La pérdida de su padre fue muy dolorosa para ella.

O bana babasının bir doktor olduğunu söyledi.

Me ha dicho que su padre era doctor.

Anne ve babasının her ikisi de iyi.

Tanto su padre como su madre están bien.

Onun babasının başka bir ülkede olduğunu duyuyorum.

Oí que su padre está en otro país.

O, babasının gözlerine ve annesinin burnuna sahip.

Tiene los ojos del padre y la nariz de la madre.

O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.

- Ella se casó sin que sus padres lo supieran.
- Ella se casó a espaldas de sus padres.

Babasının hasta olduğunu söyledi, o bir yalandı.

Dijo que su padre estaba enfermo, lo cual era una mentira.

Linda, babasının ani hastalığı yüzünden üniversiteden geri çağrıldı.

Linda regresó de la universidad debido a la repentina enfermedad de su padre.

Sonunda babasının paylaştığı haberle annesine gitmeye karar verdi.

Él finalmente decidió contarle a su madre las noticias que su padre le había compartido.

Politikacı öldüğünde, herkes oğulun babasının izinden gideceğini umuyordu.

Cuando el político murió, todos esperaban que su hijo siguiera los pasos de su padre.

Babasının ölümünden sonra aile şirketinin sorumluğunu üstüne aldı.

Él se hizo cargo de los negocios de la familia después de la muerte de su padre.

O, babasının sahip olduğu kadar çok kitaba sahip.

Tiene tantos libros como su padre.

O yakında anne ve babasının evini terk edecek.

Él abandonará pronto el domicilio familiar.

- John'un babasının bir kalp krizinden dolayı öldüğünü biliyor musun?
- John'un babasının bir kalp krizinden dolayı öldüğünü biliyor musunuz?

¿Sabes que el padre de John murió de un ataque al corazón?

Fakat anne ve babasının neden hareket etmediğini merak ediyor.

y ella se preguntaba por qué mamá y papá no se movían.

O, babasının hasta olduğunu söyledi, ama o bir yalandı.

Él dijo que su padre estaba enfermo, pero eso fue una mentira.

O her zaman onun arkasından babasının hakkında kötü konuşuyor.

Él siempre habla mal de su padre a sus espaldas.

- Tıpkı babasına benziyor.
- Elma ağacın dibine düşer.
- Babasının oğlu.

- De tal palo, tal astilla.
- De tal palo tal astilla.

Babasının adı Carlos Antonio, erkek arkadaşınınki de Carlos Miguel.

Su papá se llama Carlos Antonio y su novio, Carlos Miguel.

O, ona babasının garajı temizlemesine yardım etmesini rica etti.

Le pidió que le ayudara a su padre a limpiar la cochera.

Babasının katilinin İtalya'da olduğunu duyan Tom, oraya gitmekten korkuyordu.

Descubriendo que el asesino de su padre estaba en Italia, Tom tenía miedo de ir allá.

Tom ve Mary Mary'nin babasının öldüğü gün hastane kafeteryasında karşılaştılar.

Tom y Mary se conocieron en la cafetería del hospital el día que el padre de Mary murió.

Babasının ani ölümü nedeniyle, ülke dışında yaşama planlarını terk etti.

Debido a la repentina muerte de su padre, él abandonó sus planes de vivir fuera del país.

Tom babasının ayak izlerini takip etti ve bir avukat oldu.

Tom siguió los pasos de su padre y llegó a ser abogado.

Tom tüm parasını Mary ve babasının idare ettiği şirkete yatırdı.

Tom invirtió todo su dinero en la compañía que Mary y su padre manejaban.

- Küçük kız, anne ve babasının kesin bir boşanma hakkında konuştuklarını duyup, çok üzüldü.
- Küçük kız, anne ve babasının boşanma kararını duyup, çok üzüldü.
- Küçük kız, anne ve babasının nihai bir boşanma hakkında konuştuklarını duyup, çok üzüldü.

La chica se puso muy triste al oír a los padres conversando sobre una separación definitiva.

Tom, anne ve babasının kendisine yapmış olduğu hataları kendi çocuklarına yapmamak konusunda kararlıydı.

Tom estaba decidido a no cometer con sus hijos los mismos errores que sus padres habían cometido con él.

Onun yerine Vlad'ın kardeşi ve babasının katlinden sorumlu oalnlardan biri olan 3.Dan'ı getirmek isterler.

Dan III, uno de los hombres detrás del asesinato del padre y hermano de Vlad.

O ona babasının garajı temizlemesine yardım etmesini rica etti fakat o yardım edemeyecek kadar çok meşgul olduğunu söyledi.

Ella le pidió que ayudara a su padre a limpiar el garaje, pero dijo que estaba muy ocupado para ayudar.