Translation of "Tehdit" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Tehdit" in a sentence and their spanish translations:

Bu bir tehdit.

Es una amenaza.

Mary'yi tehdit ettim.

Amenacé a Mary.

Hepimiz tehdit altındayız.

Todos estamos amenazados.

Beni tehdit etmeyin.

No me amenaces.

Onu tehdit etti.

Ella le amenazó.

- Beni tehdit mi ediyorsun?
- Beni tehdit mi ediyorsunuz?

¿Me estás amenazando?

Bu yağmur tehdit ediyor.

Amenaza con llover.

Tom tehdit etti mi?

¿Te ha amenazado Tom?

Onlar bir tehdit değil.

Ellos no son una amenaza.

O Mary'yi tehdit etti.

Ella amenazó a Mary.

Tom bizi tehdit etti.

Tom nos amenazó.

Tom beni tehdit etti.

Tom me amenazó.

Tom bir tehdit değil.

Tom no es una amenaza.

Tom, Mary'yi tehdit etti.

Tom amenazó a Mary.

- Kim çok tehdit ederse, tehlikeli değildir.
- Çok tehdit eden tehlikeli değildir.

Quien mucho amenaza no es peligroso.

Tehdit altında olan çeşitler arasında

Las variedades amenazadas incluyen el "Blood Cling",

çünkü alacakaranlık bölgesi tehdit altında.

porque la zona crepuscular está bajo amenaza.

Başka bir yasal tehdit aldık.

recibimos otra amenaza legal.

Volkanik patlama köyü tehdit etti.

La erupción volcánica amenazaba a la aldea.

Tom, Mary tarafından tehdit edildi.

Tom fue amenazado por Mary.

O bir tehdit gibi görünüyor.

Eso suena como una amenaza.

Tom beni dövmekle tehdit etti.

Tom me amenazó con darme una paliza.

İşçiler greve gitmekle tehdit etti.

Los empleados amenazan con salir en huelga.

Tom, Mary'yi öldürmekle tehdit etti.

Tom amenazó con matar a Mary.

Sami Layla'yı tehdit etmeye geldi.

Sami ha venido para amenazar a Layla.

Ve bilgisayarınıza girmekle sizi tehdit ediyorsa

que amenaza con intervenir tus dispositivos,

Gerildiklerinde, baskı ve tehdit altında olduklarında,

Cuando están estresados, presionados y amenazados,

Bu adam seni tehdit ediyor muydu?

¿Este hombre te estaba amenazando?

Biri o politikacıyı öldürmekle tehdit etti.

Alguien amenazó con matar a ese político.

Tom Mary'nin John'u tehdit ettiğini biliyordu.

Tom sabía que Mary había amenazado a John.

Onun sırrını ortaya çıkarmakla tehdit ettim.

Amenacé con revelar su secreto.

Bu neredeyse bir tehdit gibi geliyor.

Eso casi parece amenaza.

Beni tehdit etme. Hiçbir şey söylemeyeceğim.

No me amenaces, que no voy a decir nada.

Bireysel ayrıcalığımıza bir tehdit olarak değil de

una necesidad para nuestra supervivencia global,

Soğuk, daha da büyük bir tehdit oluşturabilir.

Y el frío puede ser una amenaza aún mayor.

Demokrasi ve toplum için de bir tehdit.

son una amenaza para la sociedad y la democracia.

Bir tehdit altında verilen bir söz değersizdir.

Una promesa hecha bajo amenaza no tiene validez.

Trafik ışıkları tarafından tehdit edildiğini hissediyor musunuz?

¿Te sientes amenazado por los semáforos?

İnsan açgözlülüğü birçok türün varlığını tehdit ediyor.

La avaricia humana amenaza la existencia de muchas especies.

Atom bombası insanlığı ciddi olarak tehdit ediyor.

La bomba atómica es una seria amenaza para la humanidad.

Beni tehdit etmene rağmen korkmadım, değil mi?

Yo no tuve miedo pese a sus amenazas, ¿verdad?

Tom Mary'ye tehdit edici bir görüntü verdi.

Tom lanzó una mirada amenazante a Mary.

Çılgın silahlı adam beni öldürmekle tehdit etti.

El pistolero loco amenazó con matarme.

Kötü adam rehineleri pencereden atmakla tehdit etti.

El malviviente amenazó con defenestrar a los rehenes.

Tom'un kız arkadaşı, ondan ayrılmakla tehdit etti.

La novia de Tom lo amenazó con dejarlo.

O kriz milleti ikiye bölünmekle tehdit etti.

Esa crisis amenazaba con dividir a la nación.

İşçi sendikaları hükümeti genel grevle tehdit etmekteydi.

Los sindicatos habían amenazado al gobierno con una huelga general.

Tehdit edildiğini düşünüyorsan, evime gelmekte tereddüt etme.

Si te sientes amenazada, no dudes en venir a mi casa.

Bağdat'ı, Basra'yı ve Kahire'yi tehdit eden şey. Ayrıca

agua, aumentará el nivel del agua en el Tigris y el Éufrates y el Nilo.

Facebook, Twitter, YouTube ve Blogger hayatımızı tehdit ediyor.

Facebook, Twitter, YouTube y Blogger ponen en peligro nuestra vida.

Tom Mary'nin kendisini bir bıçakla tehdit ettiğini söyledi.

Tom dijo que María lo amenazó con un cuchillo.

Birçok yerde, doğa insan faaliyeti tarafından tehdit edilir.

En muchas partes, la naturaleza está amenazada por actividad humana.

Tom bir bıçak çıkardı ve Mary'yi tehdit etti.

Tom sacó un cuchillo y amenazó a María.

Tom, Mary'nin John'u öldürmekle tehdit ettiğini duyduğunu söyledi.

Tom dijo que oyó a Mary amenazar con matar a John.

Dan Linda'yı akıl hastanesine geri göndermekle tehdit etti.

Dan amenazó con enviar a María de vuelta al hospital psiquiátrico.

Mary'nin erkek arkadaşı onu terk etmekle tehdit etti.

El novio de María la amenazó con dejarla.

Iş yerlerindeki çeşitliliğe cinsiyetten çok daha büyük bir tehdit.

es una amenaza mucho mayor a la diversidad en los negocios que el género.

Tek tehdit vampirler de değildir. Burada denizaslanları da yaşar.

Los vampiros no son la única amenaza. Los leones marinos también viven aquí.

Gazı olan karbondioksitin yol açtığı dünyayı öldürmekle tehdit ederek

amenazar con matar la tierra propulsada por gases que son el arma mortal para ella

Elli iki ülkenin güvenliğini tehdit ve milyonlarca insanı öldürür.

amenaza la seguridad y la protección de cincuenta y dos países y mata a millones de personas.

Bir insanın haklarının tehdit edildiğinde, her insanın hakları azaltılır.

Los derechos de cada hombre disminuyen cuando se amenazan los derechos de un hombre.

Ve bu gölge, bizim özgürlüğümüzü de tehdit etmeye başlamıştır.

Y ... la sombra está invadiendo nuestra propia libertad.

- Ülkeleri anarşi ile tehdit edilmektedir.
- Ülkeleri anarşi tehditi altında.

Su país se ve amenazado por la anarquía.

Beni öldürmekle tehdit ettiler, bu yüzden cüzdanımı onlara verdim.

Amenazaron con matarme, así que les di la cartera.

Dünya yüzeyindeki herhangi bir muzun varlığını kesin olarak tehdit eden

banano sean presa de una enfermedad llamada los Cuatro. Lo que amenaza la presencia de cualquier plátano en la superficie de la

Roma yurttaşlarının ikamet ettiği böyle öne çıkan bir bölgeyi tehdit etmenin...

Sintió que amenazar a un prominente área, habitada por ciudadanos romanos,

Mısır toplumunun istikrarını tehdit ediyor , ancak en büyük korku, geçici evliliğin

idea de placer en los círculos chiítas, especialmente en Irán, que no es lo que

Beni tehdit etmenin anlamı yok. Ben sana hâlâ bir şey söylemeyeceğim.

No tiene caso amenazarme. Incluso así no te diré nada.

Mary ve John onu öldürmekle tehdit ettikten sonra, Tom polis koruması istedi.

Tom pidió protección policial después que John y Mary lo amenazaran con matarlo.

Tüm gergedanlar için en büyük tehdit insanlığın açgözlülüğü ve büyük bir kâr vaadi.

La mayor amenaza que enfrentan es la ambición humana y la promesa de una gran ganancia.

Otuz üç şehri tehdit ediyor . Çoğu Asya'da olan yüz elli milyondan fazla insan

subida del nivel del mar amenaza a treinta y tres ciudades de todo el

Tom Mary'yi mutfağa kadar izledi, bir bıçak aldı ve onunla onu tehdit etti.

Tom siguió a María hasta la cocina, tomó un cuchillo y la amenazó con él.

Buna ek olarak, yeryüzünden kaybolmakla en çok tehdit eden ülkeler de dahil olmak üzere

Además, millones de familias se verán obligadas a evacuar sus hogares y emigrar de

Vahşi yaşam biyoloğu Dr. Wong Siew Te'ye göre en tehlikeli gergedan, kendini tehdit altında hisseden gergedandır.

Según el biólogo de vida salvaje, el Dr. Wong Siew Te, el rinoceronte más peligroso es el que se siente amenazado.

- Birçok köpekbalığı türü yok olma tehdidi altındadır.
- Birçok köpek balığı türü yok olma ile tehdit ediliyor.

Muchas especies de tiburones están en peligro de extinción.