Translation of "Kendisi" in Spanish

0.023 sec.

Examples of using "Kendisi" in a sentence and their spanish translations:

kendisi anlatıyor

se dice a sí mismo

- O onu kendisi yaptı.
- Onu kendisi yaptı.

- Lo hizo él mismo.
- Él mismo lo hizo.

çünkü teknolojinin kendisi

porque la tecnología misma forma la barrera

Problemi kendisi çözdü.

Él solucionó el problema solo.

Onu kendisi denedi.

- Lo probó ella misma.
- Ella misma lo intentó.

Kendisi öyle dedi.

Lo dijo él mismo.

Tasarı kendisi kusurlu.

El diseño en sí mismo es defectuoso.

Oraya kendisi gitti.

Él mismo fue allí.

Kendisi bayağı kızgın.

Ella está bastante enojada.

Tıpkı binanın kendisi gibi.

como lo hacen los constructores, por cierto.

Kendisi, akrep yeme uzmanı.

Es un especialista en comer escorpiones.

kendisi Fatih Portakal'ın eşi

La esposa de Fatih Portakal

Napolyon'un kendisi, “Ne asker!

El propio Napoleón comentó: “¡Qué soldado!

O, onu kendisi denedi.

- Él mismo lo probó.
- Él mismo lo intentó.

O onu kendisi yaptı.

Lo hizo él mismo.

Tom onu kendisi yaptı.

Tom lo hizo por sí mismo.

O, oraya kendisi gitti.

Él fue allí solo.

Jane mektubu kendisi yazdı.

Jane escribió la carta personalmente.

Kendisi onunla konuşmayı reddetti.

Él mismo no quiso hablar con ella.

Tom'un kendisi tekrarlamaktan hoşlanmaz.

A Tom no le gusta repetirse.

Kendisi; katılımcılardan, dört karttan birini

Está basado en otro truco que investigué,

kendisi ben kürsüye çıkmadan önce

quien antes de llegar al banquillo

O yüzden kendisi kullanmak istiyordu

así que quería usarlo él mismo

Aslında toplumun ta kendisi eleştirildi

de hecho, la sociedad misma fue criticada

Insan kendi sonun kendisi hazırlıyor

el hombre está preparando su propio fin

Çerçevenin kendisi resimden daha değerlidir.

- El marco mismo vale más que la pintura.
- El marco en si mismo es más valioso que el lienzo.

Nancy masayı kendisi hareket ettiremedi.

Nancy no podía mover el escritorio por sí sola.

O bütün elbiselerini kendisi yapar.

Ella hace sus propias pilchas.

O kendisi hakkında konuşmayı severdi.

Le gustaba hablar sobre sí misma.

Kendisi en hayran olduğum romancıdır.

Él es el novelista que más admiro.

Kendisi hakkında hiçbir şey söylemedi.

Él no dijo nada sobre sí mismo.

Kendisi bunu bilmeyecek kadar akıllıdır.

Él es demasiado inteligente para no saberlo.

O, akşam yemeğini kendisi pişirdi.

Ella misma preparó la cena.

Keşke Jim kendisi gibi davransa.

Ojalá Jim se portara bien.

Tom kendisi hakkında nadiren konuşur.

Tomás rara vez habla de sí mismo.

O kendisi hakkında konuşmayı sever.

A ella le gusta hablar sobre sí misma.

İyi müzik kendisi için konuşur.

La música buena habla por sí misma.

Tom yine kendisi gibi davranıyor.

Tom es el mismo de nuevo.

Tom kendisi kısık sesle bağırdı.

Tom gritó hasta quedarse afónico.

Kendisi burada, aklı başka yerdeydi.

Él estaba allá físicamente pero no mentalmente.

O, kendisi ona yardım etti.

Ella misma le ayudó.

Tom akşam yemeğini kendisi hazırladı.

Tom preparó cena solo.

Tom kendisi gitmek zorunda kaldı.

Tom tuvo que ir él mismo.

Tom her şeyi kendisi yaptı.

Tom lo hizo todo por su cuenta.

O sadece kendisi hakkında düşünür.

Él solo piensa en sí mismo.

- Kendisi gördüğüm en uzun boylu insan.
- Kendisi gördüğüm en uzun boylu adam.

Es el hombre más alto que jamás haya visto.

Ve hatta devin kendisi hakkında bile.

e incluso sobre el gigante mismo.

Bugün, Stella, kendisi o kızlardan biri,

Hoy, Stella, una de estas niñas,

Örneğin Julio Castro, kendisi bir doktor

Por ejemplo, el doctor Julio Castro,

Kendisi ve ailesi için engelleri vardı.

Y logró ese beneficio por discapacidad para él y su familia.

Kendisi, daha az korkutucu bir seçenek.

Es un prospecto menos intimidante.

Ya adam kendisi için mezar yaptırıyor

cualquier hombre está construyendo una tumba para sí mismo

Buzlu nesneler kuyruklu yıldızın ta kendisi

objetos de hielo cometa en sí

Bir de üzerine kendisi cepheye gidiyorken

Y cuando va al frente

Bu bana Kraliçenin kendisi tarafından verildi.

Me lo entregó la reina en persona.

Kendisi dünyadaki en iyi balerinlerden biridir.

Ella es una de las mejores bailarinas del mundo.

O yaşta kendisi daha iyi bilir.

Ella lo debería saber mejor a su edad.

Kendisi polis olmasına rağmen hırsızlardan korkuyor.

A pesar de que él es policía, los ladrones le dan miedo.

Kendisi kitap kurdu denilen türde birisi.

Ella es lo que llamamos un ratón de biblioteca.

Kendisi için yeni bir ev yaptı.

Él se construyó una casa nueva.

Herkes kendisi için paylaşmanın mutluluğunu araştırmalı.

Todas las personas deberían descubrir por sí mismas la alegría de compartir.

Onu kendisi için okumasını rica etti.

Le pidió que lo leyera por ella.

Tom sorunlarla kendisi ilgilenmeye karar verdi.

Tom decidió tomar cartas en el asunto.

Tom her şeyi kendisi yapmak zorundaydı.

Tom tuvo que hacer todo por sí mismo.

Tom kendisi için bir bira ısmarladı.

Tom se compró una cerveza para él.

Eğer yapabilseydi, Mary onu kendisi yapacaktı.

Mary lo habría hecho ella misma si hubiera podido.

Ya da kendisi ve hızla büyüyen nüfusuyla

o decidirá aliarse a sí misma y a su creciente población

Maceralar yaratır. Mimarinin kendisi de bir maceradır.

Crean aventura, y la arquitectura es aventura.

Bu seferin kaderine hükmeden kendisi olmak istiyor.

Él quiere ser quien dirija el curso de la campaña.

Bu bir hakaret değil hastalığın ta kendisi

esto no es un insulto sino la enfermedad misma

Insanlara zararlı günlük faaliyetlere devam etti . Kendisi

muchos países abandonaron sus obligaciones, como Estados Unidos, y continuaron con

Genç görünüyor ama aslında kendisi kırkın üzerinde.

Parece joven pero en realidad tiene más de cuarenta.

Korkacak bir şeyin yok, korkunun kendisi hariç.

No tienes nada que temer excepto al miedo mismo.

O onun onu kendisi için okumasını istedi.

Él le pidió que se lo leyera.

O kendisi ona yiyecek bir şey verdi.

Ella misma le dio algo para comer.

Tom neredeyse her şeyi kendisi yapmayı seviyor.

A Tom le gusta hacer casi todo solo.

Bu sürenin bir kısmını kendisi de hapiste geçirir,

y, parte de ese tiempo, él mismo estuvo también en la cárcel

üstelik Kemal Sunal'ın bu tarzı anarşizmin ta kendisi

Además, este estilo de Kemal Sunal es el propio anarquismo

Buna rağmen karıncanın yine en büyük düşmanı kendisi

sin embargo, el mayor enemigo de la hormiga es en sí mismo

Tom her şey için kendisi ödemek zorunda kaldı.

Tom tuvo que pagar por todo él mismo.

Çevirmen sürekli olarak kendisi hakkında yeni şeyler öğrenir.

El traductor aprende constantemente nuevas cosas sobre sí mismo.

Tom kendisi geri gelinceye kadar burada beklememi istedi.

Tom me pidió que esperara aquí hasta que él regresara.

Tom Mary'nin kendisi ile dansa gitmek istemediğine inanamadı.

Tom no podía creer que María no quiso ir al baile con él.

Tom kendisi için pahalı bir Noel hediyesi aldı.

- Tom se compró un regalo de Navidad caro.
- Tom se hizo a sí mismo un caro regalo navideño.

Yalnızca kendisi için yaşayan kimse, başkaları için ölüdür.

Quien sólo vive para sí, está muerto para los demás.

Mutluluğa giden bir yol yoktur. Mutluluğun kendisi yoldur.

No existe un camino hacia la felicidad. La felicidad es el camino.

Bugün, sinir koruyucu prostatektominin bir kısmını kendisi yapmayı umuyor;

Hoy, ella realmente espera hacer una cirugía que preserve los nervios,

öldürebildiğini öldürüp bir süre sonra kendisi de yok olacaktı

iba a matar lo que pudo haber matado y después de un tiempo

Artık kendisi savaşmayacağına göre… Tuileries'e dönmesine izin verin ve

Ya que él mismo ya no hará la guerra ... ¡que vuelva a las Tullerías y

Trump'ın kendisi de küfür ve hakaret etmekten asla kaçınmıyor

El propio Trump nunca evita jurar e insultar

Dışarıda olmanın virüsün kendisi üzerinde de bir etkisi var.

Y estar afuera también tienen un efecto en el mismo virus.

- O, tek başına oraya gitti.
- O, oraya kendisi gitti.

Él fue allí solo.

Tom bana kendisi için biraz zaman ayırması gerektiğini söyledi.

- Tom me contó que necesitaba algo de tiempo para sí.
- Tom me dijo que necesitaba tomarse algo de tiempo.

- Tom onu kendisi yaptı.
- Tom onu kendi başına yaptı.

- Tom lo hizo por sí solo.
- Tom lo hizo por sí mismo.