Translation of "Gibi" in Korean

0.072 sec.

Examples of using "Gibi" in a sentence and their korean translations:

Bunun gibi.

바로 이곳처럼요.

Şey gibi...

‎뭐랄까

"Grip gibi."

"독감과 비슷합니다."

Michael Jordan gibi bir şampiyon gibi olmayabilir

마이클 조던만큼은 아닐지라도

"Kadınlar, oldukları gibi?"

"진정한 자신으로서의 여자?"

Tahmin edebileceğiniz gibi,

아마 알고 계실 수도 있지만

Midemde varmış gibi.

그렇게 배가 쑤셔요

Su buz gibi.

물이 얼음장 같아요

Süzülüyormuş gibi hissediyordum;

제가 마치 날아다니는 것처럼 느껴졌죠.

Benetton reklamı gibi,

마치 베네통 광고처럼,

Kibirmiş gibi sanki.

오만이란 건가요.

Ne gibi mi?

어떤 것일까요?

Ramel gibi insanlar.

라멜같은 사람들요.

İkiyüzlü gibi hissedebiliriz.

위선자가 된 듯 느끼게 되죠.

Saklanıyor gibi hissettim.

그 사실을 감추려는 듯한 기분이었죠.

Ama zehir gibi.

게다가 예리하신 분이셨죠.

Benim gibi biyojeokimyagerler

저와 같은 토양 생지질학자는

Dün gibi aklımda...

‎지금도...

"Bu grip gibi."

"이것은 독감과 같습니다."

Olmasını istediği gibi.

아타튀르크가 성공했다는 것을 알 수 있습니다

Jilet gibi keskin kenarları sizi testere gibi keser.

날카로운 톱니 같은 가장자리에 톱에 베이듯 베일 수 있죠

Tıpkı babam gibi karakterimin adam gibi adam olmasını istiyordum.

저는 아버지가 그랬듯이 남자 중의 남자같은 캐릭터를 원했어요.

Gördüğünüz gibi, çürüme ile metan ve azot oksit gibi

보세요, 부패과정은 이산화탄소와 메탄과 아질산같은

Dediğim gibi, muhtemelen cevabı

제가 말했듯 아마 우리가 답하기에

Kilit ve anahtar gibi.

자물쇠와 열쇠 같은 이치로 작용합니다.

Istendiği gibi çalışıp çalışmadığı.

실제로 의도된대로 작동하고 있느냐 하는 겁니다.

Tıpkı bir otoban gibi,

고속도로처럼

Tıpkı bir çoğunuz gibi,

여러분들처럼

Matrix gibi bir hikâyede

그게 바로 매트릭스 같은 이야기에서

Hatta özellike benim gibi

아마도, 특히나 저와 같은 사람들

Fark etmiş olabileceğiniz gibi,

여러분이 눈치채셨을지 모르지만

Gelecek tarihi anlaşıldığı gibi.

"미래사"는 말 그대로예요.

Aynı bunun gibi, bakın.

그리고 이것도요

Bu, su gibi görünebilir.

물처럼 보일 수 있죠

Pas veya pirit gibi

예를 들면 녹이나 황철석, 또는

Yeterince iyi değillermiş gibi.

마치 쓸모없는 것처럼요.

Bir trampet gibi düşünebilirsiniz:

트럼펫으로 생각해보면,

Bu deneyle gösterdiğimiz gibi,

이 실험을 통해 보여드린 것처럼

Ve tıpkı TRAPPIST gibi

트라피스트와 같이 말이죠.

Başkalarına limit koyabildiğimiz gibi

하지만 저희가 다른 것에 한계를 두는 것처럼

Ateş topu gibi fırlıyor,

이것은 화염처럼 튀어올라

Tıpkı binanın kendisi gibi.

빌딩도 마찬가지죠.

gibi bir manşet atabilirlerdi.

25년간 매일 같은 기사를 낸다면

Toplantı facia gibi geçti.

회의는 처참했습니다.

Daha önce sevmemişim gibi.

내가 한 번도 사랑한 적이 없는 것처럼

Bu biraz kavun gibi.

꼭 축축한 멜론 같습니다

Yaşam ve ölüm gibi.

그리고 삶과 죽음이죠.

gibi ciddi tehlike altındalar

성장 발달과 언어 발달이 지연되고

Yetimhane gibi kurumlarda yaşıyor,

고아원같은 기관에서 살고 있습니다.

Şimşek gibi hızlı darbeler.

‎번개처럼 빠르게 공격하더군요

Neredeyse ormanın zihni gibi.

‎숲의 정신이라고 할까요

Pencere bölmesini kaplayan don gibi

[유리창에 덮인 서리처럼]

Yani toksinden arınma süreci gibi.

디톡스과정과 비슷하다고 해요.

Kendimizi adlandırılmak istediğimiz gibi adlandırıyoruz:

우리는 불리고 싶은대로 자신을 불러요.

gibi oyunlara, seçmeler olduğundan değil

오디션이 임박했던 것이 아니라,

Tıpkı siyah bir duman gibi.

검은 연기처럼요.

Bana ağabeyim gibi davranan biriydi.

나를 친오빠처럼 돌봐주었죠.

Dev, şişirilebilir bir poşet gibi.

숨을 내쉴때 수축합니다.

Bakteri gibi basit, mikroskopik yaşam.

박테리아와 같은 단순 미생물 입니다

Hikâyeler yoldan çıkarılıyor gibi görünüyor.

이야기는 점차 밀려나고 있는 것처럼 보입니다.

Ve kalple ilgili ölümler gibi.

심장 관련 사망 같은 문제들을요.

Davul gibi şişmiş kamu hizmeti.

비대해진 공무원 조직이 있던 상태였죠.

Vücudun geri kalanından ayrıymış gibi.

다른 신체 부위들과 독립적인 것으로요.

Bu gibi sahneler insanlara hatırlatılabilir.

이런 장면이 인간에게 어떤 영향을 주는 지를 연구하고 있죠.

Puanlar, rozetler ve avatarlar gibi.

포인트, 뱃지, 아바타 같은 것이죠.

Bu matara... Ağırlığımı taşıyor gibi.

보온병이... 잘 버텨주는 것 같네요

Ellerim şimdiden... Buz gibi oldu.

벌써 제 손이... 얼음장 같습니다

Tadı dikenli bir salata gibi.

뾰족뾰족한 샐러드 같네요

Oradaki herkes benim gibi kırılmıştı.

그 곳의 사람들은 모두가 저처럼 어딘가 아팠으니까요.

-yemek, çiçekler, balık bıçağı gibi-

음식이나 꽃이나 생선 칼 같은 것들이요.

Belki benim gibi sizlere de

제가 그랬듯 여러분도 배우셨을텐데,

Aşırı dramatik olmuş gibi gelebilir.

그가 지나친 발언을 한 것처럼 들릴 수도 있지만,

"Hisler gelgit gibi geri çekildiğinde,

“그 느낌이 파도처럼 멀어지면서

Büyükannemin her zaman söylediği gibi:

할머니가 항상 말씀하셨던 것 처럼요.

Beynin fiziksel yapısındaki değişiklikler gibi

예를 들자면, 신체적 뇌 구조의 변화 같은 경우

Bir başarı dağı gibi düşünebilirsiniz.

완벽주의는 그 산에 오르는 상상을 하게 만들죠.

Astronomik bir rastlantı gibi görünüyordu

천문학적인 우연의 일치인 것처럼 보였습니다.

Yeniden yetiştiren doğa gibi yenileyici.

폐허 속에서 새생명을 키워내죠.

Hatta kendimi delirmiş gibi hissettim.

사실, 전 미친 약을 먹고 있는 것 같은 기분이었어요.

Gördüğünüz gibi, anlaşmazlıkla ilgili şey

그런데 '이견'을 뜻하는 'disagreement' 라는 단어를 보면

Rhode Island, Pennsylvania gibi yerleri

로드 아일랜드, 펜실베니아

Yine Belle'ninki gibi hikâyeler görürdük.

벨과 같은 이야기를 들어왔을 겁니다.

Dediğim gibi, yiyecek de götürün.

음식을 가져가세요.

Genellikle futbol gibi sporlar esnasında

보통 축구같은 스포츠에서

Genelde bize yazıldığı gibi kullanmıyoruz.

처방된 대로 복용하지 않는 경우가 많죠.

Ve parçaları bantla yapıştırmanız gibi

테이프를 감아서 원래대로 되돌리고,

Daha çok şiir gibi olmalı,

어쩌면, 시처럼

Tıpkı bu fener balığı gibi.

여기 손전등 물고기처럼요.

Franklin Pierce Adams'ın söylediği gibi,

프랭클린 피어스 아담스는 이런 말을 남겼죠.

Kutu üstündeki bantlatı çıkarır gibi

박스에 붙은 테이프를 떼어내는 듯한 찢어지는 소리가 들리는

İnsanlar şu gibi şeyler sordu:

사람들은 이런 질문을 했습니다.

Yoksa Yapışkan Vicky gibi kokarsınız.''

그렇지 않으면 끈적 비키같은 냄새가 날거야"

Ve o bir pislikmiş gibi.

그녀는 제게 아주 저급한 사람이었습니다.

Ve bunun gibi okyanus akıntılarını

다음 사진과 같이 아름답게 시각화된 결과를 만들어냅니다.

"ev gibi bir yer arıyorum"

내 집 같이 편한 그곳을요.

Zayıf hissettiğimde güçlüymüş gibi yaptım,

저는 약할 때는 강한 척을 했고,

O uçaktan atlıyormuşum gibi hissediyorum.

마치 그 비행기에서 떨어질 때와 비슷한 감정을 느낍니다.

Komşudan komşuya virüs gibi yayılıyorlar.

그건 마치 바이러스처럼 이웃에서 이웃으로 확산되어 갔죠.

Yukarıya baktığımızda sonsuz gibi görünebilir

우리가 올려다봤을 때 무한해 보이지만