Translation of "Geleceği" in Spanish

0.005 sec.

Examples of using "Geleceği" in a sentence and their spanish translations:

Geleceği öngörebilirim.

No puedo predecir el futuro.

Geleceği düşünmeye başladığında

Cuando piensan en el futuro,

Kimse geleceği bilmiyor.

Nadie conoce el futuro.

Onun geleceği kesindir.

Es seguro que él vendrá.

İnsanın geleceği, kadındır.

El futuro del hombre es la mujer.

George'un geleceği kesindir.

De seguro que Jorge va a venir.

Ayrıca geleceği dikkate aldığınızda,

sino que, cuando se sigue en el tiempo,

Siz geleceği tahmin etmiyorsunuz;

el futuro no se puede predecir.

Geleceği düşünmemek elimde değil.

No puedo evitar pensar en el futuro.

Hiç kimse geleceği bilmiyor.

Nadie conoce el futuro.

Tom asla geleceği düşünmedi.

Tom nunca pensó en el futuro.

Bu işin geleceği yok.

- Este trabajo no tiene futuro.
- Este trabajo no tiene porvenir.

Onun buraya geleceği kesin.

Está claro que él vendrá aquí.

Bazen geleceği anlamak için okuruz.

A veces leemos para entender el futuro.

Dünyanın çocukların geleceği heyecanla bekledikleri

Imagínense cómo sería este mundo:

Ben insanlığın geleceği için korkuyorum.

Temo por el futuro del género humano.

O, geleceği hakkında güvensiz hissetti.

Ella sintió incertidumbre sobre su propio futuro.

O, geleceği parlak bir öğrenci.

Es un estudiante prometedor.

Tom geleceği değiştirmek zorunda kaldı.

Tomás debía cambiar el futuro.

- Geleceği umurumda değil.
- Geleceğimi umursamıyorum.

No me importa mi porvenir.

Washington sık sık geleceği düşündü.

Washington a menudo pensaba en el futuro.

Gerçekten geleceği tahmin edebilir misin?

- ¿Realmente puede predecirse el futuro?
- ¿Realmente puedes predecir el futuro?

Dünyanın sonu da yakında geleceği için --

Y como el mundo terminará pronto

Mars yaşayabileceğimiz geleceği parlak bir yer.

Marte es un lugar prometedor donde podríamos vivir.

Geleceği olmayan bir işte tuzağa düşürülmüştü.

Él estaba atrapado en un empleo sin futuro.

Tom Mary'ye geleceği tahmin edebileceğini söyledi.

Tom ha dicho a María que él podía predecir el porvenir.

Tom geleceği hakkında endişeli olduğunu söyledi.

Tom dijo que le preocupaba su futuro.

çünkü anladım ki dünyanın zihinsel geleceği güvendeydi.

porque supe en ese momento que el futuro del intelecto estaba a salvo.

Ama Chang'ın geleceği, "Günışığı Sınıfı"nın kurulumuyla

Pero el futuro de Chang ha cambiado drásticamente

Ebeveynler her zaman çocuklarının geleceği hakkında endişeli.

Los padres siempre están preocupados por el futuro de sus hijos.

Bayan Harris oğlunun geleceği hakkında çok şüpheli.

La señora Harris tiene muchas dudas sobre el futuro de su hijo.

Bazen geleceği düşünüyorum ve nefes almayı unutuyorum.

A veces pienso en el futuro y me olvido de respirar.

Kilometrelerce yol yapıp geleceği biçimlendirecek olanlara ulaşmaya çalışıyorum.

Viajo y hago tantos kilómetros tratando de transmitir a lo que va a ser decisivo en el futuro.

Geleceği olmayan o alışılmış işlerden uzak bir şekilde,

salgan de esa zona de comodidad,

- Geleceği varsa göreceği de var.
- İnsan ektiğini biçer.

- El que sembró su maíz, que se coma su pinole.
- Quien siembra vientos, recoge tempestades.
- Tú recoges lo que siembras.
- Tú cosechas lo que siembras.
- Recoges lo que siembras.

O evli bir adam olarak geleceği düşünmek zorunda.

Como es un hombre casado, tiene que pensar en el futuro.

Gerçek bir iyileştirme anlamına geleceği bir gelecek tasavvur edebiliyorum.

se convierta en una cura potencial, y no solo en un tratamiento.

Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu, onu kendi başınıza yaratmaktır.

La mejor manera de predecir el futuro es crearlo por ti mismo.

Geleceği için bu kadar planı olmasına ve çok pozitif olmasına hayran kaldım,

que ella pudiera ser tan optimista y tan llena de planes para el futuro,

Sürekli büyüyen bir uğraşın altında sıkışıp kalıyorlar Bir insan olarak geleceği olmayan.

y que están estancados bajo una ocupación creciente, sin futuro como pueblo.

- O, geleceği çok parlak genç bir adamdır.
- O, çok umut verici genç bir adamdır.

Es un muchacho muy prometedor.

Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.

Alguien con un semblante serio está hablando por televisión acerca de los problemas sobre el futuro de nuestro país.