Translation of "Ettiğinde" in Spanish

0.022 sec.

Examples of using "Ettiğinde" in a sentence and their spanish translations:

Sen telefon ettiğinde ben çıkmak üzereydim.

Estaba a punto de irme cuando llamaste por teléfono.

Beni davet ettiğinde seni ziyaret edeceğim.

Te visitaré cuando me invites.

Bir şey seni rahatsız ettiğinde biliyorum.

Yo sé cuándo algo te molesta.

Tom bana telefon ettiğinde evden ayrılıyordum.

Estaba saliendo de casa cuando Tom me llamó por teléfono.

O seni davet ettiğinde cevabın neydi?

¿Qué le respondiste cuando te invitó?

Napolyon 1804'te yeni imparatorluğunu ilan ettiğinde,

Cuando Napoleón proclamó su nuevo imperio en 1804,

O telefon ettiğinde biz tam ayrılmak üzereydik.

Justo estábamos a punto de irnos cuando ella llamó.

Tom Mary'nin zengin koca avcısı olduğunu fark ettiğinde üzgündü ve Mary Tom'un fakir olduğunu fark ettiğinde üzgündü.

Tom se entristeció al descubrir que Mary era una buscadora de oro, y Mary se entristeció cuando supo que Tom era pobre.

Davout, beceriksiz bulduğu Mareşal Murat ile kavga ettiğinde,

Cuando Davout se peleó con el mariscal Murat, a quien consideraba incompetente,

Tom Japonya'yı ziyaret ettiğinde her yerde otomat gördü.

Tom vio máquinas expendedoras por todas partes cuando visitó Japón.

Sen telefon ettiğinde ben sadece alışverişe çıkmak üzereydim.

Justo estaba a punto de salir de compras cuando tú llamaste.

Onun için orda olduğunu fark ettiğinde güçlü bir ders çıkarılmış oldu.

al comprender que toda la clase la apoyaría pasase lo que pasase.

Hrolf'un ölümünün intikamını almaya yemin ettiğinde bile tüm şakaların konusu olmuştu.

Había sido el blanco de todas las bromas, incluso cuando había jurado vengar la muerte de Hrolf.

Tom, Moskova'daki kız arkadaşını ziyaret ettiğinde pasaportunu ve bütün kredi kartlarını kaybetti.

Tom perdió su pasaporte y todas sus tarjetas de crédito cuando estaba visitando a su novia en Moscú.

- John onu vurduğunda, Tom silahını Mary'ye hedefliyordu.
- John ona ateş ettiğinde Tom tabancasını Mary'ye doğrultuyordu.

Tom estaba apuntando con su pistola a Mary cuando John le disparó.

O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.

Cuando él declaró abiertamente que se iba a casar con Pablo, a su abuela casi le dio un infarto y a su tía se le salieron los ojos de las órbitas; sin embargo, su hermana pequeña sonrió con orgullo.