Translation of "çıkmak" in Spanish

0.012 sec.

Examples of using "çıkmak" in a sentence and their spanish translations:

Dışarı çıkmak istemiyorum.

No quiero ir fuera.

Patron çıkmak üzere!

¡El jefe acaba de salir!

Çıkmak istiyor musun?

- ¿Quieres abandonar?
- ¿Deseas dejarlo?

Buradan çıkmak istiyorum.

Quiero salir de aquí.

Onunla çıkmak istiyorum.

- Quisiera salir con ella.
- Me gustaría salir con ella.
- Querría salir con ella.

Şimdi çıkmak zorundasın.

Tienes que salir ahora mismo.

Dışarı çıkmak istiyorum.

Quiero salir.

Dışarı çıkmak zorunlu.

Es imperativo salir.

Dışarı çıkmak zorundayım.

Tengo que salir.

Buradan çıkmak istiyorum!

¡Quiero salir de aquí!

Seninle çıkmak istiyorum.

Me gustaría salir contigo.

Dışarı çıkmak üzereyim.

Voy a salir.

Tatile çıkmak üzereyim.

Estoy a punto de irme de vacaciones.

- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Yürüyüşe çıkmak ister misiniz?

¿Quieres dar un paseo?

- Buradan çıkmak zorundayız.
- Biz buradan dışarı çıkmak zorundayız.

Tenemos que salir de aquí.

- Canım onunla dışarı çıkmak istiyor.
- Canım onunla çıkmak istiyor.

Tengo ganas de salir con ella.

Canım dışarı çıkmak istemiyor.

No tengo ganas de salir.

Ben dışarı çıkmak istiyorum.

Quiero ir fuera.

Canım dışarı çıkmak istiyor.

Tengo ganas de salir.

Şimdi dışarı çıkmak imkansız.

Ahora es imposible salir.

Seyahatlara çıkmak çok eğlenceli.

Es muy divertido ir de viajes.

Onunla dışarıya çıkmak eğlenceli.

Es divertido salir con ella.

Tom yataktan çıkmak istemiyor.

Tom no quiere levantarse de la cama.

Buradan çıkmak istediğini düşündüm.

Pensé que querías salir de aquí.

Tom'la dışarı çıkmak istemiyorum.

No quiero salir con Tom.

Tom yataktan çıkmak istemedi.

Tom no quería salir de la cama.

Tom'la çıkmak istiyorsan, çıkabilirsin.

- Si quieres salir con Tom, puedes.
- Si quiere salir con Tom, puede.

Buradan çıkmak ister misin?

¿Quieres salir de aquí?

Yurt dışına çıkmak istiyorum.

Quiero ir al extranjero.

O, dışarı çıkmak üzereydi.

Ella estaba a punto de salir.

Dışarı çıkmak istemiyor musun?

¿No quieres salir?

Yürüyüşe çıkmak ister misin?

¿Quieres dar un paseo?

O, yola çıkmak üzere.

Está a punto de irse.

O, yataktan çıkmak istemiyor.

Ella no quiere salir de la cama.

Ben dışarı çıkmak istemiyorum.

No quiero salir.

Canım onunla çıkmak istiyor.

Tengo ganas de salir con él.

Tom dışarı çıkmak istemiyor.

Tom no quiere salir.

- O, zaten dışarı çıkmak istedi.
- Yine de dışarı çıkmak istedi.

De todas formas, ella quería salir.

- Dışarı çıkmak için özgürsün.
- Dışarı çıkmak için özgürsünüz.
- Dışarı çıkmakta serbestsin.

Eres libre de irte.

Bundan yetersiz önlemlerle çıkmak istemiyorum.

No quiero resultados a medias.

Hayvan, kafesten çıkmak için çabaladı.

El animal luchó por salir de la jaula.

Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.

Me vi obligado a salir ayer.

Canım bugün dışarı çıkmak istiyor.

Hoy tengo ganas de salir.

Bugünlerde canım dışarı çıkmak istemiyor.

No tengo ganas de salir estos días.

Canım dışarı yürüyüşe çıkmak istemiyor.

No tengo ganas de salir a pasear.

Tom dışarı çıkmak için hazırlanıyor.

Tom se está arreglando para salir.

Telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydim.

Estaba a punto de salir cuando sonó el teléfono.

Canım gerçekten dışarı çıkmak istemiyordu.

Realmente no tenía ganas de salir.

Soğuk sabahlarda yataktan çıkmak zordur.

Es difícil salir de la cama en las mañanas heladas.

Ben bu karmaşadan çıkmak zorundayım.

Tengo que salir cagando.

Onun canı yürüyüşe çıkmak istedi.

Ella tenía ganas de tomar un paseo.

O, onunla birlikte çıkmak istiyor.

Ella quiere salir con él.

Bu gece dışarı çıkmak isterim.

Me gustaría salir esta noche.

Bizimle yürüyüşe çıkmak ister misin?

¿Quieres venirte de excursión con nosotros?

Karşı çıkmak için hasta savunucularıyla çalıştı.

porque era imposible costearse las medicinas.

Tamam, yarıktan çıkmak için buradan gideceğiz.

Miren, por aquí es la salida. 

Sağlam çıkmak için bunları mutlaka yapmalıyız

tenemos que hacer estas cosas para mantenernos fuertes

AB'den çıkmak için oy verdiğini söyledi

Y me dijo que había votado para salir,

Sen telefon ettiğinde ben çıkmak üzereydim.

Estaba a punto de irme cuando llamaste por teléfono.

Yağmur yağıyor ama dışarı çıkmak istiyorum.

Está lloviendo, pero me gustaría salir.

Benimle bir geziye çıkmak ister misin?

¿Quieres ir de viaje conmigo?

O, telefon çaldığında dışarı çıkmak üzereydi.

Estaba a punto de salir cuando sonó el teléfono.

Şu anda canım dışarı çıkmak istemiyor.

Ahora no tengo ganas de salir.

Bu sabah canım dışarı çıkmak istemiyor.

Esta mañana no tengo ganas de salir.

Buradan canlı çıkmak istiyorsan, beni izle.

Sígueme si quieres salir de aquí con vida.

Bu öğleden sonra dışarı çıkmak istemiyorum.

No quiero salir esta tarde.

Yarın çıkmak için hazır olacak mısın?

¿Estarás listo para partir mañana?

Canım bu gece dışarı çıkmak istemiyor.

No tengo ganas de salir esta noche.

Canım yürüyüş için dışarı çıkmak istiyor.

Tengo ganas de salir a caminar.

Bu tür havada dışarı çıkmak istemiyorum.

No quiero salir con este tiempo.

Çıkmak üzere olduğumuz sırada deprem başladı.

Justo cuando él estaba por salir, comenzó un terremoto.

Tom canının dışarı çıkmak istemediğini söylüyor.

Tom dice que no quiere salir.

Yağmur yağmasına rağmen dışarı çıkmak zorundaydım.

A pesar de que llovía, debía ir afuera.

Dışarı çıkmak ve oynamak ister misin?

¿Quieres salir fuera a jugar?

- Dışarı çıkmak yerine tüm gün evde oturdu.
- Dışarı çıkmak yerine bütün gün evde kaldı.

Él se quedó todo el día en casa en lugar de salir.

Bu tünelden çıkmak için ışığı takip edeceğiz.

Seguiremos la luz del túnel para salir.

Bu gece benimle dışarı çıkmak ister misin?

¿Querés salir conmigo esta noche?

Aslan kafesinden dışarı çıkmak için mücadele etti.

El león luchó para salir de su jaula.

Üzgünüm fakat canım bugün dışarı çıkmak istemiyor.

- Lo siento, pero no me siento con ganas de salir hoy.
- Lo siento pero hoy no me apetece ir a ninguna parte.

Yola çıkmak için ne zaman hazır olursun?

¿Cuándo vas a estar listo para irte?

Biraz taze hava için dışarı çıkmak istiyorum.

Quiero salir a respirar un poco de aire fresco.

Biri bizi görmeden önce buradan çıkmak istiyorum.

Quiero salir de aquí antes de que nos vea alguien.

Bu yağmurda dışarı çıkmak söz konusu değil.

Ni pensar en salir en esta lluvia.

Böylesine bir günde canım dışarı çıkmak istemiyor.

No me dan ganas de salir en un día así.

Tom'un canı yürüyüş için dışarı çıkmak istedi.

Tom sintió ganas de salir a dar un paseo.

Tom bana oradan çıkmak için bekleyemediğini söyledi.

Tom me dijo que no podía esperar por salir de ahí.

Peki bu madenden çıkmak için hangi yolu kullanmalıyız?

¿Qué camino será la mejor opción para salir de la mina?

UV ışığı kullanarak akrep avına çıkmak istiyorsunuz demek?

Entonces quieren buscar un escorpión con la luz ultravioleta.

Ben mümkünse dünyanın etrafında bir geziye çıkmak istiyorum.

Quiero ir a un viaje alrededor del mundo, si es posible.

O kadar soğuktu ki kimse dışarı çıkmak istemedi.

Hacía tanto frío que nadie quería salir.