Translation of "Alıp" in Spanish

0.007 sec.

Examples of using "Alıp" in a sentence and their spanish translations:

Biz alıp paylaşırız.

Recibimos y compartimos.

Birisi o parçayı alıp

Alguien a quien participó

Gitar alıp çalmaya başladı.

Cogió la guitarra y empezó a tocar.

Mektubumu alıp almadığını sordum.

Le pregunté si había recibido mi carta.

Kalemi alıp adresi yazdı.

Ella cogió el bolígrafo y escribió la dirección.

Parayı alıp altına yatırmıştım.

y los invertí en oro cuando era adolescente.

Nefes alıp verdiğinizi farkında olun.

en la punta de la nariz.

Modern hayvanların anatomilerini ele alıp

¿Recuerdan el método del horquillado filogenético conservado

Derin nefes alıp bulutlara bakmak

era respirar profundamente, mirar las nubes

Ya da larvalardan biraz alıp

O puedo tomar algunas larvas,

Tom mikrofonu Mary'den alıp götürdü.

Tom le arrebató el micrófono a María.

Polis bütçelerinden alıp toplumlara getirme konusunda

a calcular el dinero que debería invertirse en las comunidades,

Ya da bu larvalardan biraz alıp

O puedo tomar algunas larvas,

Bizim kadınımızdan ne alıp veremediğiniz var?

¿Qué obtienes de nuestras mujeres?

Mary elbiseyi alıp almayacağına karar veremiyor.

Mary no se puede decidir si comprar el vestido o no.

Bu riski alıp bu ürünleri kullanmaya istekliler.

para alcanzar lo que les han hecho creer que es la belleza.

Şu halatı hızlıca geri alıp buradan gidelim.

Quitaré esta cuerda rápido y me iré de aquí.

Biraz su alıp bunu deliğin içine dökebilirim.

para recoger un poco y meterla en el hoyo,

Duyguları alıp cinsiyet yerine yetenek yönüyle düşünebiliriz.

Podemos pensar las emociones en términos de competencia y no de género.

Bu gösteride, tüm görüş seviyelerinden insanları alıp

en este espectáculo, tomo personas de todos los niveles de visión

Dokunmatik ekranlı cihazınızı alıp bir karar verin.

Tomen el dispositivo táctil y decidan.

Karbon, yeşil bitkilerin atmosferden karbondioksiti alıp bünyelerinde

El carbono entra en el suelo a través del proceso de fotosíntesis,

Ve onu alıp puslu ormanın derinliklerine götürdü.

Y se la llevó hacia el bosque brumoso.

Yoksa larvaları alıp donmuş gölde balık mı avlayalım?

¿O intentamos pescar en el lago congelado con las larvas?

Ama biraz kum alıp bunu zımpara gibi kullanabilirsiniz.

Aunque se puede usar algo de arena como arenilla.

Kirliliklerini kontrol altına alıp savaşa önderlik etmeleri gerekiyor.

controlar su contaminación y liderar la lucha.

Biz bu fikirleri alıp çoğaltacak yollar bulmak istiyoruz.

Queremos tomar estas ideas y encontrar formas de ampliarlas.

Her iki fikri de alıp tek fikirde birleştirebilirim.

de que podía tomar estas dos ideas y combinarlas en esta idea.

Şimdi ise virüsü kontrol altına alıp yayılmasını engelliyorlar

Ahora controlan el virus y evitan que se propague.

Her zaman her türlü kitabı satın alıp okuyabilirsin.

Puedes comprar y leer cualquier tipo de libro cuando sea.

Tom Mary'ye onun bisikletini ödünç alıp alamayacağını sordu.

Tom le preguntó a Mary si él podía tomar prestada su bicicleta.

Geçtiğimiz Ocak ayında risk alıp babamı doğum gününde aradım

El pasado enero, me arriesgué y llamé a mi padre por su cumpleaños.

Ya çürüyen etin bir kısmını alıp ormanda tuzak kurar

Podría cortar algo de carne podrida para hacer una trampa

Ya da larvalardan biraz alıp onları yem olarak kullanır

O puedo tomar algunas larvas, usarlas como carnada,

Yoksa larvaları alıp donmuş bir gölde balık mı avlayalım?

o intentamos pescar algo en el lago congelado con las larvas?

Tamam, bu ufaklığı alıp onu bu su şişesine koymalıyız.

Atraparemos a este amigo y lo meteremos en la botella.

Şu fotoğraf makinesini alıp bana ver, ki ona bakabileyim.

Toma esa cámara y dámela para que pueda mirarla.

İki hat şeklinde formasyon alıp Ebro'ya doğru aceleyle yelken açıyorlar.

Ellos se apuran hacia el Ebro, formados en dos líneas.

Biri çok nazik sonra saçımı alıp başımın üstünde çekin ve

Un tipo se arrodilla para ser decapitado y dice: "Estoy un poco preocupado por mi cabello,

Sonra tekrar kameramı alıp sevdiğim ve bildiğim şeyi yapmaya başladım.

Y tomé mi cámara de nuevo y empecé a hacer lo que amo y lo que sé hacer.

- Uyurken solunum sistemimiz sakinler.
- Biz uykudayken nefes alıp verişimiz rahatlar.

Si dormimos, nuestra respiración se apacigua.

Lateks eldiveni alıp bunun üzerine iyice germeli ve başını aldıktan sonra

Bien, toman el guante de látex, lo ajustan sobre esto, toman la cabeza,

Lateks eldivenimizi alıp bunun üzerine iyice germeli ve başını aldıktan sonra

Toman el guante de látex, lo ajustan sobre esto, toman la cabeza,

Bana temiz bir tabak getir ve bu kirli tabağı alıp götür.

- Traeme un plato limpio y llevate el sucio.
- Tráeme un plato limpio y llévate el sucio.

Hiç yediğiniz gıdalardan yeterli miktarda besin alıp almadığını merak ettiniz mi?

¿Alguna vez te has preguntado si estás obteniendo los nutrientes adecuados de los alimentos que consumes?

Tupamaro Ulusal Kurtuluş Hareketi romantik bir kent gerillasıydı, zenginden alıp yoksula verirdi,

[locutor] El Movimiento de Liberación Nacional Tupamaros pasó de ser una romántica guerrilla urbana que robaba a los ricos para repartir a los pobres

Sizden üç yüz dolar ödünç alıp alamayacağımı merak ediyordum. Gelecek pazartesi size geri ödeyebilirim.

Sólo me preguntaba si podrías prestarme trescientos dólares. Puedo devolvértelos el lunes que viene.

Gençlerin sık yaptığı bir hata da; zorluklarını hafife alıp, kendi yeteneklerini de gözlerinde büyütürek aynı anda birçok dili birden öğrenmeye başlamaları.

Un error que cometen a menudo los jóvenes es el de comenzar a aprender demasiadas lenguas al mismo tiempo, porque subestiman sus dificultades y sobrestiman sus propias capacidades para aprenderlas.

Tanrı'nın alemi nasıl bir yer? Neyle kıyaslayacağım onu? Bir adamın alıp bahçesine ektiği hardal tohumu tanecikleri gibi. Büyüyüp kocaman bir ağaç oldu, ve sonra göğün kuşları dallarına misafir oldu.

¿A qué es semejante el reino de Dios, y con qué lo compararé? Es semejante al grano de mostaza, que un hombre tomó y sembró en su huerto; y creció, y se hizo árbol grande, y las aves del cielo anidaron en sus ramas.