Translation of "Ele" in Japanese

0.019 sec.

Examples of using "Ele" in a sentence and their japanese translations:

Çift ay ışığında ele ele tutuşarak yürüdü.

二人は手を取り合って月明かりの中を歩いた。

Ben ele geçirildim.

- 私は捕虜になった。
- 捕まってしまった。

El ele gittiler.

彼らは手に手を取っていった。

- Tom ve Mary'yi el ele tutuşurken gördüm.
- Tom ve Mary'nin ele ele tutuştuğunu gördü.

トムとマリーが手をつないでいるのを見ました。

Teklifiniz toplantıda ele alındı.

君の提言が会合の席で話題にのぼったよ。

Biz hırsızı ele geçirdik.

我々はその泥棒を捕らえた。

Yaşım beni ele verecek.

もう歳には勝てません。

Kanser onu ele geçirdi.

ガンが彼の命を奪った。

El ele yürüyor musunuz?

あなたたちは手をつないで歩きますか。

Çift el ele yürüyor.

二人は手をつないで歩いています。

Sevgili arkadaşım Louis'yi ele alalım.

私の友人ルイを例に取ってみます

Modern hayvanların anatomilerini ele alıp

「現生系統ブラケッティング法」は 覚えていますか

Örneğin, şu buzulu ele alalım.

例えばこの氷河ですが

Tamamen nasıl ele aldığına bağlı.

君の扱い方次第だ。

Bir adam onu ele geçirdi.

一人の男が彼女に追いついた。

Lütfen notu elden ele gezdirin.

- メモを読んで回してください。
- このメモを回してください。

Sorun kısa sürede ele alınacak.

その問題はまもなく処理されるだろう。

Teklif geçen hafta ele alındı.

その提案は先週だされた。

O, korku yüzünden ele geçirilmiştir.

彼は恐怖におびえた。

Asiler yayın istasyonunu ele geçirdi.

反乱軍は放送局を占拠した。

İsyancılar başkentin kontrolünü ele geçirdiler.

反逆者達は首都を制圧した。

Sonunda istediğim kitabı ele geçirdim.

やっとほしい本を手に入れた。

Onun aksanı onu ele verdi.

言葉のなまりで彼女の国が知れた。

Bu sorunlar dikkatle ele alınmalıdır.

これらの問題は慎重に取り組まなければならない。

O çocuk ele avuca sığmıyor.

あの子は手がかかる。

NB: Evet, küresel ısınmayı ele alabiliriz.

(ボストロム) 地球温暖化の場合を 考えてみましょう

Dişi puma avantajı ele geçirmiş durumda.

‎夜はピューマが有利になる

Bazı yerleri de ele geçirmeye başlamışlardır.

‎動物に占領された街もある

Nihayet ele geçirildiklerinde ve Napolyon'un yedeklerini

を 送らないと言われたとき、彼は

En büyük kısmı Rusya ele geçirmiştir.

国土は複数に分割され、 ロシアもその分け前を獲得する

Alman Tsingtao Deniz üssünü ele geçirir

日本軍はドイツ海軍基地のある青島を攻略する

Yeni evli çift el ele yürüdü.

その新婚夫婦は手をつないで歩いた。

Teori ve pratik el ele gitmeli.

理論と実際は相伴うべきである。

Onun kitabı trafik kazalarını ele alıyor.

彼の本は交通事故を扱っている。

Bu sorunu üçüncü bölümde ele alacağız.

この問題は第3章で扱います。

Bu kitap İngiltere'deki yaşamı ele alır.

この本はイギリスでの生活を扱っている。

O, ele avuca sığmayan bir çocuk.

あの子は手に負えないよ。

Anaokulu çocukları parkta el ele yürüyordu.

- 幼稚園児たちは手をつないで公園の中を歩いていた。
- 園児たちが公園で手をつないで歩いていた。

Vücudumun alt yarısını ele geçirmek istesen de,

お尻の半分を占めようと しているみたいだけど

Küresel ısınmanın bir numaralı sebebini, ele alalım.

大気中のCO2濃度を見てみましょう

Hayatımızı, ekonomimizi ve politikamızı ele geçirmiş görünüyor.

経済そして政治を 支配されているように思えます

Bir de dünyayı genel olarak ele alalım.

世界全体で見たらどうでしょう?

Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.

主任技師は助手と協力して研究した。

Şehir, 1664 yılında İngilizler tarafından ele geçirildi.

その都市は1664年にイギリス人に占領された。

O, Ben hakkında bazı bilgileri ele geçirdi.

- 彼はベンについて少々知識を得た。
- 彼はベンについていくらかの知識を得た。

O, sorunun dikkatlice ele alınması gerektiğini belirtti.

彼はその問題は慎重に扱わなければならないと述べた。

Polis okulda büyük miktarda uyuşturucu ele geçirdi.

警察は学校で大量の薬物を押収した。

Bir çember oluşturun ve el ele tutuşun.

- 円になって手をつないでください。
- 輪になって手をつないでください。

John ve Mary'nin el ele yürüyüşünü izledim.

私はジョンとメアリーが手をつないで歩いているのを見た。

Ben sık sık umutsuzluk tarafındn ele geçirildim.

私はしばしば絶望感に襲われた。

Silahlı kuvvetler bütün bölgeyi ele geçirmede başarılıydı.

軍は全領土を支配するのに成功した。

Bu konunun ayrıntılı olarak ele alınması gerekir.

この問題は詳しく論じなければならない。

Bu kitap atomik güç kullanımını ele alır.

この本は原子力利用を取り扱っている。

- Sorunları ele almalıyız.
- Sorunları denetimimiz altına almalıyız.

こちらで直接やったほうがいい。

Mekânsal adaleti sağlayabilmek ve problemi ele alabilmek için

私たちは様々なイベントを開催することで 模索しながら

Ve Üçüncü Koalisyon'u ele geçirmek için doğuya yürüdüler.

なり 、東に進軍して第三次対仏大同盟を結んだ。

Rektör, Project '87'deki sorunları ele almak için

プロジェクト87で提起された問題に 取り組むために

Caddeyyi geçerken küçük kız kardeşimle el ele tutuştuk.

通りを渡るとき妹の手を取った。

Tom, John ve Mary'yi el ele tutuşurlarken gördü.

トムはジョンとメアリーが手をつないでいるのを目撃した。

- Gözleri, korkusunu açığa vurdu.
- Gözleri, korkusunu ele verdi.

彼の眼は彼の恐怖心を表わしていた。

Jim ve Mary'nin parkta el ele yürüdüklerini gördüm.

私はジムとメアリーが手をつないで公園を散歩しているのを目撃した。

John ve Mary, her zaman el ele yürürler.

ジョンとメアリーはいつも手をつないで歩く。

Bu mesele er ya da geç ele alınmalıdır.

この問題は遅かれ早かれ片づけねばならない。

O kötü bir ruh tarafından ele geçirilmiş gibi.

彼女は悪霊に取りつかれているように見える。

Ettiğini ve isteklerimizle arzularımızı nasıl ele geçirdiğini tahmin edebiliriz.

その影響は大体想像できます

Aynı zamanda onları ele veriyor. Çoğu av hüsranla sonlanıyor.

‎相手からも見られる ‎成功することは少ない

Ve iki milyondan fazla sahte tekstil ürünü ele geçirildi

200万個を超える偽造品が押収され

- O bir cin tarafından ele geçirilmiş.
- İçine şeytan girmiş.

彼女は悪魔に取り付かれている。

Polis evi araştırdı ve iki kilo eroin ele geçirdi.

警察は家宅捜査をし2キロのヘロインを押収した。

Tom ve Mary sisin yağışını izlerken el ele tutuştular.

- トムとメアリーは手を取り合って、霧が押し寄せてくるのを見ていた。
- 霧が押し寄せてくるのを見て、トムとメアリーは手を取り合った。

Tom ve Mary el ele tutuşurken manzaraya hayran kaldılar.

トムとメアリーは手をつないで景色に見とれていた。

- Suçlu önünde sonunda yakalanır.
- Suçlu er geç yakayı ele verir.

犯罪は引き合わない。

- Normanlar İngiltere'yi 1066'da ele geçirdi.
- Normanlar 1066'da İngiltere'yi fethettiler.

ノルマン人は1066年にイングランドを征服した。

Napolyon Haziran ayında Wellington ve Blücher'in ordularını ele geçirmek için Hollanda'ya ilerlediğinde

ナポレオンが6月にオランダに進出し、ウェリントンとブリュッヒャーの

- Sorun sonraki toplantıda halı üzerinde olacak.
- Sorun bir sonraki toplantıda ele alınacak.

その問題は次の会合で審議されるであろう。

Bu konuları bir bütün olarak ele alma. Hepsine ayrı ayrı kafa yorman gerekiyor.

十把一からげにしないで、もう少し個別案件をきちんと検討してくださいよ。

En büyük birliği olan Dördüncü Kolordu oldu ve Üçüncü Koalisyon'u ele geçirmek için doğuya yürüdü.

最大の軍団)になり 、東に進軍して第三次対仏大同盟を結成しました。

Son söze sahipti . Apollo 8 aya ulaştığında, mürettebat yavaşlamak ve Ay'ın yerçekimi tarafından ele geçirilmek

て月の重力に捕らえられるために 、大型のSPSエンジンを発射する

Ancak Soult 20.000 adamla kuzeye yürüdü ve Badajoz'u ele geçirdi… ancak Barrosa yakınlarında bir düşman inişinin

ソウルトは2万人の兵士で北に進軍し、バダホスを捕らえました…しかし、 バロッサの近くに敵が上陸したという