Translation of "Varmış" in Portuguese

0.004 sec.

Examples of using "Varmış" in a sentence and their portuguese translations:

Dünya varmış!

Que alívio!

Midemde varmış gibi.

É isso que sinto no estômago.

Eskiden ABD'de düellolar varmış.

Nos velhos tempos havia duelos nos EUA.

Tom farkına varmış gibi görünmüyordu.

Tom parecia não perceber.

İleride bir kapı varmış gibi görünüyor.

Parece haver ali uma porta.

Ciğerlerimde cam kırıkları varmış gibi hissediyorum

Sinto como se tivesse quebrado vidro nos pulmões

Saatimde bir sorun varmış gibi görünüyor.

Parece haver algo errado com meu relógio.

Mutlu bir evliliğimiz varmış gibi davranalım.

Vamos apenas fingir que tenhamos um casamento feliz.

Bir zamanlar güzel bir prenses varmış.

Era uma vez uma bela princesa.

Onlar öğle zamanı Morioka'ya varmış olacaklar.

Terão chegado a Morioka ao meio dia.

Tom bir silahı varmış gibi yaptı.

O Tom fingiu que tinha uma arma.

Tom çok parası varmış gibi görünmeyi sever.

Tom gosta de fingir que tem muito dinheiro.

- Tavrımda ne varmış?
- Davranışlarımda yanlış olan ne?

O que há de errado com os meus modos?

Duydum ki yeni bir kız arkadaşın varmış.

Eu fiquei sabendo que você arrumou uma namorada nova.

Yarın bu zamana kadar zaten varmış olacağız.

Amanhã a estas horas já teremos chegado.

Gerçekten o varmış gibi inandırıcı bire şekilde anlatıyor

realmente dizendo convincentemente como se ele estivesse lá

Bir zamanlar üç kızı olan bir kral varmış.

Era uma vez um rei que tinha três filhas.

Bu kek içinde peynir varmış gibi tat veriyor.

Este bolo tem gosto de queijo.

- Tom ceza almadığı için şanslı.
- Tom'un şansı varmış, cezalandırılmadı.

Tom teve sorte de não ser punido.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan içeriye muhtemelen böyle girdi.

Parece que há outra entrada. Deve ter sido assim que a cobra entrou.

Sanki yemek salonunda otururken yemek salonunun devamı varmış gibi görünüyordu duvarda

Parecia que a sala de jantar continuava enquanto estava sentada na parede.

Bir giriş daha varmış gibi görünüyor. Yılan da içeriye muhtemelen böyle girdi.

Parece que há outra entrada. Deve ter sido assim que a cobra entrou.

- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. On dakika önce burada olmalıydı."
- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. 10 dakika önce buraya varmış olmalıydı."
- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. On dakika önce buraya varmış olmalıydı."
- "Tom nerede?" "Bilmiyorum. On dakika önce buraya gelmiş olmalıydı."

- "Onde está o Tom?" "Eu não sei. Ele deveria estar aqui faz dez minutos."
- "Onde está o Tom?" "Eu não sei. Ele deveria ter chegado aqui faz dez minutos."