Translation of "Sorun" in Chinese

0.010 sec.

Examples of using "Sorun" in a sentence and their chinese translations:

- Sorun yok!
- Sorun değil.
- Sorun yok.

- 没关系。
- 没问题。
- 没事儿。
- 没关系!
- 没事。

- Sorun ne?
- Sorun nedir?

- 怎么了?
- 怎麼了?

Sorun yok.

可以。

Sorun çözüldü.

問題已解決。

Sorun çıkarmayın.

别闹事。

Sorun ne?

哪裡有問題?

Sorun nerede?

哪裡有問題?

Sorun Tom.

問題是湯姆。

Sorun yok!

没问题!

Sorun nedir?

哪裡有問題?

- Sorun çözümsüz kalır.
- Sorun çözülmemiş kalır.

這個問題仍然未解決。

Frenlerde sorun var.

剎車出了問題。

Sorun önemli değil.

这件事不重要。

Sorun çok zordu.

這個問題非常困難。

Sorun tamamen halledildi.

這個問題都被解決了。

O sorun değil.

不是这个问题。

Sorun paramızın olmamasıdır.

问题就是我们没钱。

Hiç sorun değil!

- 什么问题都没有!
- 一点问题都没有!
- 没有任何问题!

Sorun orada yatıyor.

那就是问题所在了。

Sorun henüz çözülmedi.

這個問題還沒有解決。

Biraz sorun oldu.

出事了。

Aynı eski sorun.

老問題。

Sorun ne, tatlım?

出什么事了,宝贝?

Sorun hemen başladı.

麻烦说来就来。

Peki sorun nerede?

所以,哪里有问题?

Allah aşkına sorun nedir?

到底怎么了?

Sorun şu anda tartışılıyor.

这问题正在被讨论。

Lütfen sorun hakkında düşün.

請想想這個問題。

Oradaki polis kulübesinde sorun.

問那邊的警察崗哨。

Sorun için cevap yok.

你的问题没有答案。

Sorun onun gelip gelmeyeceğidir.

問題是她到底來還是不來。

İşte sorun burada yatmaktadır.

问题就在这里。

O, sorun üzerinde çalışıyor.

她在处理问题。

Öyleyse bir sorun var...

- 那就表示有問題...
- 那么就有一个问题...

Saatimde bir sorun var.

- 我的手錶壞了。
- 我的錶出了毛病。

Kameramda bir sorun var.

- 我的相機壞了。
- 我的相機有毛病。

Bilgisayarınızla ilgili sorun nedir?

你的电脑有什么问题?

Sorun aramaktan vazgeç, Tom.

别找事,汤姆。

Bu sorun çok basit.

这个问题很简单。

Bu sorun tartışılmaya değer.

這個問題是值得討論的。

Bu sorun çok önemlidir.

這件事很重要。

Bu sorun zor görünüyor.

這個問題看起來很難。

Sorun hakkında ne hissediyorsun?

你對這個問題有甚麼感受?

Arabamda bir sorun var.

- 我的車子有問題。
- 我的車子故障了。

Davranışın çok sayıda sorun yaratıyor.

你的行為引起了許多的麻煩。

Sorun ebeveynlerimin kabul edip etmeyecekleridir.

問題是我爸爸媽媽會不會同意。

Sorun gerçeği ona kimin söyleyeceğidir.

問題是誰要告訴他真相。

Tom, Mary'yle sorun hakkında konuştu.

汤姆跟玛丽说了这问题。

Sorun onun hiç parasının olmamasıdır.

问题是他没钱。

Ona bir sürü sorun yarattım.

我給他帶來了很多麻煩。

Sorun senin çok genç olmandır.

問題是你太年輕了。

Bu sorun gerçekten can sıkıcı.

这个问题很麻烦。

Sorun ondan ayrı olarak tartışılmalı.

这个问题必须分开讨论。

Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.

什么时候开始是主要问题。

Sorun ebeveynlerimin bunu onaylayıp onaylamayacağıdır.

問題是我爸爸媽媽會不會同意。

Bu çok karmaşık bir sorun.

這是一個非常複雜的問題。

- Bir çözüm yoksa, öyleyse hiçbir sorun yok.
- Çözüm yoksa sorun da yoktur.

- 如果没有解决方法,那就没有问题。
- 沒有解決的方法,也就不會有問題。

Makine ile ilgili bir sorun olmalı.

這個機器一定有什麼地方不對勁。

Onun evini bulmada biraz sorun yaşadım.

我很難找到他的房子。

Sırt ağrısı ile yıllardır sorun yaşıyor.

她背痛了好多年了。

Tom, sorun hakkında bize bahsedenlerden biriydi.

湯姆是告訴我們問題的人。

Lütfen sorun için bir çözüm bul.

请找到问题的解决方法。

Sorun ona söyleyecek bir şeyimin olmaması.

問題是,我沒甚麼要跟他說的。

Daha fazla sorun çıkarmaktan kaçınmaya çalış.

盡量避免製造任何更多的麻煩。

Sorun güneş enerjisinin çok fazla maliyetinin olması.

問題是, 太陽能太貴了。

Bana herhangi bir sorun olup olmadığını sordu.

她问我是不是发生了什么事。

Bayan Roland, bu sorun hakkında ne düşünüyorsunuz?

Roland女士,你对这个问题怎么看?

- Sorun için cevap yok.
- Sorunuza cevap yok.

你的问题没有答案。

- Bela çıkacağını seziyorum.
- Bir sorun olacağını umuyorum.

我預料會有麻煩。

Onların ne düşündüğünü sormayın. Ne yaptığını sorun.

不要问他们想什么,问他们做什么。

Yakında bu sorun hakkında bir şey yapmalıyız.

我们要快点处理这问题。

Sorun benim ona söyleyecek bir şeyim olmamasıydı.

问题是 我没什么要跟他说的。

Eğer herhangi bir sorun varsa sağ elini kaldır.

如果有问题,请举起你的右手。

Bilgisayarlar bize çok zaman ve çok sorun kazandırır.

电脑为我们节省了很多时间,解决了很多问题。

Tom'un bizi bulmada herhangi bir sorun yaşamayacağından eminim.

我确定汤姆找到我们没有任何问题。

"Sorun ne?" "Anahtarlarımı bulamıyorum." "Hangilerini?" "Benim bisiklet anahtarlarını."

“怎么了?” “我找不到我的钥匙了。” “什么钥匙?” “我的自行车钥匙。”

Tom ile ana sorun onun mizah duygusunun olmamasıdır.

汤姆的主要问题是他一点幽默感都没有

Bu senin kendi başına çözmen gereken bir sorun.

这是一个你必须自己解决的问题。

- Sorun için cevap yok.
- Senin sorunun cevabı yok.

你的问题没有答案。

İnternetin aşırı kullanımı tıbbi veya psikiyatrik bir sorun değildir.

过于上网不是跟医学或精神病有关的事情。

Eğer öyleyse, o zaman hiç sorun yok, değil mi?

如果是這樣的話,就甚麼問題也沒有了,不是嗎?

- Bence sorun yok.
- Ben bir engel görmüyorum.
- Tabii, neden olmasın?

我看不出为什么不。

Tatoeba'da herhangi bir sorun keşfederseniz, devam etmelisiniz ve Sysko'yu suçlamalısınız.

你要是在Tatoeba上发现什么问题,你应该责备Sysko才对。

- İsimleri hatırlamakta hep zorlanırım.
- Ben her zaman isimleri hatırlamada sorun yaşarım.

我经常忘记别人的名字。

- Sorun için cevap yok.
- Senin sorunun bir cevabı yok.
- Sizin sorunuzun bir cevabı yok.

你的问题没有答案。

- Şimdi içeri gelmem sorun yaratır mı?
- Şimdi içeri gelmemin bir sakıncası var mı?
- Şimdi içeri gelmem için uygun mu?

我现在进来方便么?