Translation of "Sorun" in Arabic

0.202 sec.

Examples of using "Sorun" in a sentence and their arabic translations:

- Sorun ne?
- Sorun nedir?

ما الأمر؟

sorun çıkaranlar,

مثيري الشغب

Soruyu sorun,

اطرح الطلب،

Sorun yok.

لا بأس.

Sorun çözüldü.

تمّ تسوية الأمر.

Sorun ne?

ما الأمر؟

Sorun nerede?

أين المشكلة؟

Sorun onlar.

المُشكِلةُ مُشكِلتهم

Sorun yok!

لا مشكلة!

Sorun nedir?

- ما المشكلة؟
- ما الأمر؟
- ما الخطب؟

- Sorun ne?
- Sorun nedir?
- Mesele nedir?

ما المشكلة؟

çözemediğimiz bir sorun.

وهي مشكلة لا نحلها.

Küresel bir sorun

تزعجني كثيرًا،

Yani, sorun bu.

وترون، هذه هي المشكلة.

Kendinize şunu sorun:

إذاً اسألوا أنفسكم:

Sorun ben değilim.

أنا لست المشكلة.

Hiç sorun değil!

- لا مشكلة مطلقا!
- لا مشكلة على الإطلاق!

Sorun orada yatıyor.

- و هنا تكمن المشكلة.
- هنا المشكلة.

Sorun çıkarmayı bırakın.

كفّ عن خلق المشاكل.

Artık bu bir ekonomik sorun değil, sorun burada.

ليست لدينا مشكلة اقتصادية الآن. لكنّ لدينا مشكلة.

Sorun, iklim değişikliği değil.

فظاهرة تغير المناخ ليس المشكلة.

Gerçi tadında sorun yok!

‫لا بأس بمذاقه!‬

Vesaire birçok sorun nedeniyle

اتفاقات الإيجار، الخ...

Ama bir sorun var.

‫لكن ثمة أمر مريب.‬

Sorun, gideceğimiz yönü belirlemek.

‫ولكن المشكلة هي وجهتنا في السفر.‬

''Tabii evlat, sorun yok.''

"بالطبع يا فتى، لا مشكلة"

Toplumumuzda büyük bir sorun.

هذه مشكلة مهمة في مجتمعنا.

sorun bizde diyelim geçelim

دعنا نقول لدينا مشكلة

O zor bir sorun.

- هذه مشكلة صعبة.
- هذه معضلة.

Sorun çözülemeyecek kadar zor.

هذه المشكلة صعبة الحل.

Başka bir sorun çıktı.

ظهرت مشكلة آخرى.

- Sorun nedir?
- Ne yanlış?

- ما المشكلة؟
- ما الخطب؟

Öyleyse bir sorun var...

- ثُمّ هُناك مشكلة...
- وهناك مشكلة...

Kesinlikle çok sorun var.

أكيد لديك كثير من الأسئلة.

Sorun onların parasının olmamasıdır.

المشكلة أنهم لا يملكون مالا.

Sorun kitabı nereden alacağın.

المشكلة هي أين يمكن أن يُشترى الكتاب.

Üzgün görünüyorsun. Sorun ne?

- تبدو حزينا. ما الأمر؟
- تبدين حزينة. ما الأمر؟

Bu tuhaf bir sorun.

هذا سوال غريب.

Onun hayatı sorun dolu.

حياته مليئة بالمشاكل.

Diğer tahlillerde bir sorun yoktu,

لكن لم تكن أي من الفحوصات الأخرى سلبية،

Ayrıca kültürel bir sorun var.

‫هناك أيضاً مشكلة ثقافية.‬

Dile getirilmeyen kurallar sorun doğurur.

فإن المعايير غير المعلنة تغدو مُشْكلةً،

sorun insanlar, çözüm ise teknoloji.

أن البشر هم المشكلة وأن التقنية هي الحل.

Ya da ameliyat önerdiğinde sorun.

أو يقترح إجراء عملية.

Sorun onun yeteneği değil, karakteridir.

ليست المشكلة في قدرته، بل في شخصيته.

Onlar sorun çıkarmak için geldi.

هُم جاءو ليصنعوا مشكلة.

O, sorun çıkarmak için geldi.

إنهُ يأتي ليصنع مشكلة.

O sorun çıkarmak için geldi.

إنها تأتي لتصنع مشكلة.

Ben bir sorun çözücü değilim.

لست بحلال مشاكل.

Ona bir sürü sorun yarattım.

لقد سببت له الكثير من المتاعب.

Bu konuda hiçbir sorun yok.

لا شك في ذلك.

Bununla ilgili bir sorun görmüyorum.

لا أرى مشكلةً بذلك.

Bu sorun gerçekten can sıkıcı.

هذه المشكلة مزعجة حقًّا.

Belki de sorun sensin, Tom.

ربما أنت المشكلة يا توم!

Neyse sorun değil. Öğle vakti.

لا يهم. إنه وقت الغداء.

Tom bana çok sorun çıkarıyor.

توم يسبب لي الكثير من المتاعب.

Bu muazzam bir toplumsal sorun ve

هذه مشكلة مجتمعية كبيرة جداَ,

Üç numara: Açık uçlu sorular sorun.

القاعدة الثالثة: استخدم الاسئلة ذات النهايات المفتوحة .

Ve en önemli sorun olduğunu söyleyip

والقضية الأهم على الإطلاق،

Umarım halat sivri köşelerde sorun çıkarmaz.

‫أرجو أن يظل هذا الحبل ‬ ‫سليماً فوق هذه الحواف الحادة.‬

Sorun, şu çıkıntıların... ...çok keskin olması.

‫المشكلة هي أن الكثير من هذه الحواف...‬ ‫حادة كشفرة الحلاقة‬

sorun koltukta mı kişiliklerde mi bilemiyoruz

لا نعلم ما إذا كانت المشكلة في المقعد أم في الشخصيات

"Bu ciddi bir sorun." diye düşündüm.

‫فقلت في بالي: "هذه مشكلة حقيقية الآن.‬

Sorun geliyor ve bunu tahmin edebiliyoruz

المشكلة قادمة، و بإمكاننا التنبؤ بها

Herhangi bir sorun var gibi görünmüyor.

لا يبدو بأن هناك أي مشكلة.

- Bir sorun mu var efendim?
- Bir sorun mu var, efendim?
- Bir problem mi var, efendim?

هل من مشكل يا سيدي؟

Piyasalar, kaçınılmaz olarak çözdüğünden fazla sorun yaratıyor.

فإنها حَتمًا تؤدي إلى مشاكل أكثر ممّا تُقدم حلولًا.

Nasıl hissederlerse hissetsinler sorun olmadığını söyleyemez miyiz?

وأن لا مشكلة لدينا مع أي شعور لديهم؟

Yarışı dürüstlükle sürdürdüğünüzü biliyorum, ama sorun şu:

أعلم بأنكم تفعلون ما بوسعكم بوفاء ولكن الأمر هو:

Sorun şu ki, bunun olası olmadığını bulmuştuk.

المشكلة هي أننا وجدنا أيضًا أن ذلك نادر الحدوث.

Ve hepimiz nefretin bir sorun olduğu kanısındayız.

وكلنا نعتقد أن الكراهية مشكلة.

Meğer tek başınıza yaparken birçok sorun yaşanıyormuş.

لقد تبين بأن هناك مشاكل عديدة لشق طريقك وحدك.

şey gibi; sorun sende değil ya bende

مثل كذا؛ المشكلة ليست أنت أو أنا

Sorun benim ona söyleyecek bir şeyim olmamasıydı.

المشكلة هي أنني لم يكن لديّ ما أقوله له.

Sorun güneş enerjisinin çok fazla maliyetinin olması.

المشكلة أن الطاقة الشمسية تكلف كثيرا.

O, başlangıçta yeni evine alışmakta sorun yaşadı.

في البداية واجه صعوبة في التأقلم مع بيته الجديد.

- Sorun için cevap yok.
- Sorunuza cevap yok.

لا توجد إجابة لسؤالك.

Bu sorun ciddi olmasa Tom burada olmaz.

لو لم تكن المسألة جدية، لم يكن توم ليتواجد هنا.

Karşı karşıya olduğumuz tek sorun bu değil.

هذه ليست المشكلة الوحيدة التي نواجهها.

Bu sorun benim çözemeyeceğim kadar çok zor.

من الصعب حل هذه المشكلة.

Tarım endüstrisinin bugün karşı karşıya kaldığı bir sorun.

يُعَقِّدُ الجهود التي نبذلها لتصحيح هذا التغير السكاني المهم.

Sorun şu ki ne kadar zamandır burada olduğunu

‫المشكلة هي‬ ‫أنني لا أعرف منذ متى هو موجود هنا‬

Sonra şöyle dedi: “Bunu yaparız, Hamdi, sorun değil.

وقال: "حمدي، هذا جيِّد، سنفعله،

Sorun şu ki kadın cinselliği bir hapla düzeltilemez.

في الحقيقة فإن الجانب الجنسي في الإناث لا يمكن إصلاحه بالأدوية.

Ama bir sorun var. Cooper atmacaları geleceklerini biliyor.

‫لكن ثمة مشكلة.‬ ‫يعرف صقر "كوبر" أنها قادمة.‬

"Yılan yıldızlarının yemeğini çalması her zaman sorun olacak."

‫لطالما ستواجه هذه المشكلة‬ ‫باستيلاء نجوم البحر الهشة على طعامها."‬

Altmış yaşındaki birine değil altı yaşındaki birine sorun.

اسأل طفل في سن السادسة و لا تسأل بالغا في سن الستين.

Kendinize şu temel soruyu sorun: Ne için para biriktiriyorsunuz?

اسأل نفسك هذا السؤال الجوهري: لماذا تدّخر المال؟

İlk olarak, sorun hakkındaki anlayışımızı yeni bir çerçeveye oturtmalıyız.

أولاً، يجب علينا إعادة صياغة فهمنا للمشكلة.

Tek sorun şu ki Büyük Kanyon pek ulaşılır değil.

ولكن ليس من السهل الوصول للأخدود العظيم.

Tek sorun şuydu ki nezaket hakkındaki bu kitabı yazmıştım

لقد كانت مشكلتي مع تأليف هذا الكتاب عن التحضر

Iklim değişikliği gibi bir şey neden önemli bir sorun,

لكون شيء مثل تغير المناخ مشكلة بهذه الخطورة،

Sorun önemli de olsa önemsiz de olsa onu çözmelisin.

سواء كان المشكل مهما أو غير مهم، يجب عليك أن تحله.

Sorun Tom'un ne kadar paraya ihtiyacı olacağından emin olmamamızdır.

المشكلة اننا لسنا متأكدين كم من المال يحتاج توم

Postaneye gidin ve yeni zip kodumuzun ne olduğunu sorun.

إذهَبْ إلى مَكتَبِ البَريدِ و إسألْ عَنْ عِنوانِنا البَريدي الجَديد