Translation of "Gerekmediğini" in Portuguese

0.071 sec.

Examples of using "Gerekmediğini" in a sentence and their portuguese translations:

Ona söylemem gerekip gerekmediğini bilmiyorum.

Não sei se eu deveria dizer a ele.

Onları uyarmam gerekip gerekmediğini merak ediyorum.

- Me pergunto se eu deveria alertá-los.
- Pergunto-me se eu deveria alertá-las.

Tom'un bunu yapması gerekip gerekmediğini bilmiyordum.

Eu não sabia se Tom precisava mesmo fazer isso.

Onun mektubuna cevap vermem gerekip gerekmediğini bilmiyorum.

- Pergunto-me se deveria responder à sua carta.
- Será que eu devo responder à sua carta?

Tom'a gerçeği söylemem gerekip gerekmediğini merak ediyorum.

- Eu me pergunto se devo contar ou não a verdade para o Tom.
- Me pergunto se devo contar ou não a verdade para o Tom.

Tom Mary'nin artık bunu yapmasının gerekmediğini söyledi.

O Tom falou que a Mary não precisava mais fazer isso.

Tom'un Mary'nin bunu yapması gerekmediğini söylediğinde şaşırmadım.

- Eu não fiquei quando o Tom me contou que a Mary não precisava fazer aquilo.
- Não fiquei quando o Tom me contou que a Mary não precisava fazer aquilo.

Herhangi bir değişiklik yapmam gerekip gerekmediğini bana bildir.

Me informe se eu preciso fazer alguma mudança.

Gerçekten bir öğretmen olmam gerekip gerekmediğini merak ediyorum.

Será que eu deveria mesmo me tornar professor?

Daha fazla sarımsak gerekip gerekmediğini görmek için çorbanın tadına bak.

Prove a sopa para ver se precisa de mais alho.

Daha fazla tuz gerekip gerekmediğini görmek için pirincin tadına bak.

Prove o arroz para ver se está precisando de mais sal.

Daha fazla kırmızı biber gerekip gerekmediğini görmek için sosun tadına bak.

Prove o molho para ver se precisa de mais pimenta.

Tom Mary'nin onun için yaptığı akşam yemeğini beğenmiş gibi yapması gerekip gerekmediğini merak ediyordu.

Tom se pergunta se ele deveria fingir que gostou do jantar que Mary fez para ele.

Mary'nin Tom'u sevdiğini biliyorum ama dün onun başka bir kızı öptüğünü gördüm ve ona söylemem gerekip gerekmediğini bilmiyorum.

Eu sei que Mary ama Tom, mas eu o vi beijando outra garota ontem e não sei se eu deveria contar a ela.

- Tom, Mary'nin bunu yapmasına gerek olmadığını söyledi.
- Tom, Mary'nin bunu yapması gerekmediğini söyledi.
- Tom Mary'nin onu yapmasına gerek olmadığını söyledi.

Tom disse que a Mary não precisava fazer isso.

- Bunu tekrar yapmama gerek olmadığını biliyorum.
- Onu yeniden yapmama gerek olmadığını biliyorum.
- Onu yeniden yapmam gerekmediğini biliyorum.
- Biliyorum ki onu yeniden yapmama gerek yok.

Sei que não preciso fazer isso outra vez.