Translation of "Olmayacak" in Spanish

0.014 sec.

Examples of using "Olmayacak" in a sentence and their spanish translations:

- Kolay olmayacak.
- O kolay olmayacak.

No será fácil.

Kolay olmayacak.

No será fácil.

Alternatif olmayacak.

No habrá alternativa.

Bu olmayacak.

Eso no va a suceder.

Asla olmayacak.

- Eso no ocurrirá nunca.
- Nunca sucederá.

O olmayacak.

- Eso no va a pasar.
- Eso no pasará.
- Eso no acontecerá.

Hayır, bu olmayacak.

No, esto no va a funcionar.

Bu yeterli olmayacak.

no va a ser suficiente.

Hava açık olmayacak.

El cielo no se despejará.

Bu tekrar olmayacak.

Esto no volverá a pasar.

Maaşıyla zengin olmayacak.

Con su salario no se va a hacer rico.

Bu yardımcı olmayacak.

Eso no va a ayudar.

Yarın ders olmayacak!

¡Mañana no habrá clases!

Sanırım başarılı olmayacak.

Creo que no funcionará.

Korkarım zamanım olmayacak.

Me temo que no tendré tiempo.

Hiçbir sorunun olmayacak.

No tendrás ningún problema.

Hiçbir merhamet olmayacak!

¡No habrá piedad!

Sensiz aynı olmayacak.

No será lo mismo sin ti.

Bu gerçekten olmayacak.

No va a pasar.

Bu gerekli olmayacak.

No será necesario.

Artık ders olmayacak.

No habrá más clases.

Çok yakında olmayacak!

¡Eso no será muy pronto!

O muhtemelen olmayacak.

Eso es improbable que ocurra.

Buna gerek olmayacak.

Eso no será necesario.

Ona ihtiyacımız olmayacak.

No vamos a necesitarlo.

Ona ihtiyacın olmayacak.

No necesitarás eso.

Sanırım önemli olmayacak.

Supongo que no importa.

Hiçbir şey olmayacak.

Nada va a suceder.

Tom başarılı olmayacak.

Tom no tendrá éxito.

Artık sorunların olmayacak.

- Ya no tendrás más problemas.
- No tendrás ningún problema más.

Bu iyi olmayacak.

No saldrá bien.

- Tom bulması zor olmayacak.
- Tom'u bulmak zor olmayacak.

No será difícil encontrar a Tom.

Bu yolculuk kolay olmayacak.

Así que esta travesía no será fácil.

Un olmazsa ekmek olmayacak

Sin harina no habrá pan.

Bu bir sorun olmayacak.

Eso no será problema.

Bu ikinci kez olmayacak.

- No ocurrirá de nuevo.
- No pasará otra vez.

Tom'un öyle sorunu olmayacak.

Tom no tendrá ese problema.

Tom yarın evde olmayacak.

Tom no estará en casa mañana.

Bu benim için olmayacak.

No me va a pasar a mí.

O hiç yok olmayacak.

Eso nunca desaparecerá.

Hiç kimsenin umurunda olmayacak.

- A nadie le importará.
- A nadie le va a importar.

Annne partimize geliyor olmayacak.

Anne no vendrá a nuestra fiesta.

O muhtemelen ünlü olmayacak.

Quizás él nunca se haga famoso.

Belki o ünlü olmayacak.

Quizás él nunca se haga famoso.

Bu son kez olmayacak.

Esta no será la última vez.

Bugün yardımına ihtiyacımız olmayacak.

Hoy no vamos a necesitar tu ayuda.

İkinci bir şansın olmayacak.

No tendrás una segunda oportunidad.

Tom'u bulmak kolay olmayacak.

No va a ser fácil encontrar a Tom.

Bu muhtemelen yakında olmayacak.

No es común que pase pronto.

O, pazartesi günü olmayacak.

Eso no pasará el lunes.

Tom'un bir seçeneği olmayacak.

Tomás no va a tener otra opción.

O yeterince iyi olmayacak.

Eso no será lo suficientemente bueno.

Bununla ilgili sorunun olmayacak.

No tendrás ningún problema con esto.

Bir dahaki sefer olmayacak.

No habrá una próxima vez.

Bu asla bana olmayacak.

Eso a mí no me pasará.

Babam yarın meşgul olmayacak.

Mi padre no estará ocupado mañana.

Umarım, yarın okul olmayacak.

Con algo de suerte, mañana no habrá clase.

O, muhtemelen başarılı olmayacak.

Probablemente él no tenga éxito.

O büyük ihtimalle olmayacak.

Eso no es muy probable que pase.

Adalet olmadan barış olmayacak.

Sin justicia no habrá paz.

Kardeşlerimden hiçbiri orada olmayacak.

Ninguno de mis hermanos estará allí.

O, hiçbir zaman burada olmayacak.

Ella estará aquí en seguida.

Doktora derecesini almak kolay olmayacak.

No será fácil ingresar al doctorado.

Bu yaz Londra'da olmayacak mısın?

Vas a estar en Londres este verano, ¿verdad?

Onun kalbini kazanma fırsatı olmayacak.

Él no tiene ninguna oportunidad de ganarse su corazón.

Tom birkaç hafta evde olmayacak.

Tom no estará en casa durante unas semanas.

Herhangi bir yardıma ihtiyacım olmayacak.

No voy a necesitar ayuda.

Tom seni gördüğüne mutlu olmayacak.

- Tom no estará contento de verte.
- A tom no le gustará verte.
- A Tom no le apetecerá verte.

Tom gelecek ay burada olmayacak.

Tom no estará acá el mes que viene.

- O olmayacak.
- O meydana gelmeyecek.

Eso no va a pasar.

İlk değildi, son da olmayacak.

No fue la primera vez y no será la última.

Fosil yakıtlar sonsuza kadar var olmayacak.

Los combustibles fósiles no estarán disponibles para siempre.

Bir dahaki sefere aynı şansın olmayacak.

No tendrás la misma suerte una segunda vez.

İngilizce Vikipedi bugün kullanıma uygun olmayacak.

Wikipedia en inglés no estará disponible hoy.

Belki de o asla ünlü olmayacak.

Quizás él nunca se haga famoso.

Böyle bir şey bir daha olmayacak.

Nada así sucederá otra vez.

O bir kazaydı. Bir daha olmayacak.

No va a pasar otra vez. Fue un accidente.

Onun kabul etmekten başka seçeneği olmayacak.

A ella no le quedará más remedio que aceptar.

O, öğle yemeği saatinde evde olmayacak.

Él no va a estar en casa a la hora de almuerzo.

2.30'a kadar hiçbir şey olmayacak.

Nada pasará hasta las dos y media.

Bu kış muhtemelen fazla karımız olmayacak.

Probablemente no nevará mucho este invierno.

- Bu asla olmayacak.
- Bu asla gerçekleşmeyecek.

Eso nunca va a pasar.

Bu yapacak kolay bir şey olmayacak.

No será algo fácil de hacer.

Mary'yi gitmeye ikna etmek kolay olmayacak.

No será fácil persuadir a Mary de ir.

Bunu yapmak düşündüğün kadar kolay olmayacak.

No será tan fácil de hacer como crees.

Söz veriyorum, kapatırsanız korkutucu bir şey olmayacak.

Prometo que nada malo sucederá si lo hacen.

Bu kolay olmayacak ama zekice seçimler yaparsak

No será fácil. Pero si tomamos buenas decisiones,

Haritada olmayacak . Ve Amerika Birleşik Devletleri, çoğu

en el mapa. Y Estados Unidos, gran parte se convertirá en estados

Onun yerini alabilecek birini bulmak kolay olmayacak.

No será sencillo encontrar a alguien calificado para sustituirlo.

Maalesef 1:00'e kadar burada olmayacak.

Me temo que él no estará aquí hasta la una.

Yapmak istediğim her şeye yetecek zamanım olmayacak.

No voy a tener suficiente tiempo para todo lo que quiero hacer.

Ne yazık ki fazla boş vaktim olmayacak.

Por desgracia, no tendré mucho tiempo libre.

Hiç kimse mükemmel değildir ve asla olmayacak.

Nadie es perfecto ni lo será nunca.

Bu bir daha asla ama asla olmayacak.

Esto no va a volver a pasar jamás.