Translation of "“o”" in Korean

0.025 sec.

Examples of using "“o”" in a sentence and their korean translations:

O esnada

그때 당시만 해도

O anda,

그리고 그 지점에서 저는 깨달았어요.

O yüzden...

자...

Biri o tarafa, diğeri o tarafa gidiyor, başka biri de o tarafa.

저쪽으로도 이어지고 또 저쪽으로도 이쪽으로도 이어집니다

O sıralar Venezuela'daydım.

당시 제가 베네수엘라에 있었는데

O duvarları boyarken

벽을 함께 칠하면서

O sözlerini kullandı.

그녀는 싸우지 않았습니다.

Arayan o Naziydi.

그 나치였어요.

O hissi tanıyordum.

저도 동감할 수 있었어요.

O ben değildim.

그건 제가 아니었어요.

O güne kadar.

그날이 오기 전까지는요.

O sadece korktu.

단지 두려웠죠.

O vesile olmuş.

선견지명 덕분이었죠.

Hadi o zaman.

해봅시다

O yoktu artık.

아버지는 떠나갔어요.

Ama o olmaksızın,

하지만 이러한 물질 없이는

Artık patron o.

‎주도권을 잡은 거죠

O yuvadan çıkmayacaktı.

‎암컷 문어는 굴에만 있었죠

O suya girmek...

‎바다에 들어가면

O duyguyu düşün, zihninde sıraya soktuğum o duygu.

여러분 각자의 마음 속 장부에 고이 모신 그 감정을 떠올려 보세요.

O zaman muhtemelen o bilime daha az güvenirim.

저는 그 과학을 덜 믿으려 하지 않을까요.

O bana gerçek güzelliğin

엄마는 제게

Annem o zaman hamileydi.

제 어머니는 임신중이셨고,

İşte o kirli sır.

바로 이 더러운 비밀을 말씀드리죠.

Peki o zavallı avcı?

우리 불쌍한 사냥꾼은 어떤가요?

Tam o anda saldırırlar!

적들이 공격할 때가 바로

Ancak o artık değişti.

이제 그는 바뀌었으니

Bu sayede, o kazandı

덕분에 승리했던 거죠.

O zor şartlarda çalışmak,

상황이 열악하다보니

O terimden nefret ediyorum.

저는 그 단어가 싫습니다.

Ama o çok rahattı.

그 친구는 너무 태평인 거예요.

O zaman oyun biter!

게임 오버죠!

O kararlı ve odaklanmıştı.

그녀는 확고하고, 집중하고 있었습니다.

O derin yer altındaydı,

깊은 지하에 있는,

O fabrikada bulduğum hazine --

그 공장에서 제가 찾게 된 보물은

O bir gezegen miydi?

행성이란 무엇인가?

Ama o ben değildim.

하지만 그건 제가 아니었어요.

Yani o derece güvenliymiş.

발전소는 정말로 안전했죠.

O kudretli güçlerle savaşacak,

강력한 세력들과 싸우고

Arkadaki o muhteşem görüntü

배경의 그 눈부신 풍경은

O yüzden isteğim şu:

이렇게 해보죠.

O yüzden şunu unutmayın:

이것만 기억해 주십시오:

O kadar da değil.

육체만큼 까진 아니죠.

O yüzden şansınızı deneyin.

시도를 해봐야 합니다.

Çünkü o eğitimsel tasarımın

왜냐면 저는 그 교수 설계가

O yüzden işinize giderken

여러분들은 출근할 거고

Ilk o zaman anladım.

본능적으로 이해했습니다.

O kadar hızlı değil.

하지만, 아직 끝이 아닙니다.

O musluğu neden kapatmıyorsunuz?

수도꼭지를 잠그는 건 어떨까요?

O aşık olduğum yerde

내가 좋아하는 곳에서

...risk o kadar artıyor.

‎위험은 커집니다

O hayatın değeri ne?

그 삶에서 남아있는 가치는 뭘까요?

özellikle o kişiyi cezalandırıyorsanız.

특히 판결을 내릴 때 그렇습니다.

O sırada, Princeton Üniversitesi'nden

그 당시 저는 프린스턴 대학의

O zaman bu ne?

그럼 정확이 이것은 무엇일까요?

İşte o zaman anladım.

그때 전 알았어요.

O dingin öz güvenini

평온하고 자신에 찬듯한 표정이지요.

O zaman TEDx nedir?

TEDx는 무엇일까요?

O an karar verdim.

그 때가 제가 결심을 내린 순간이예요.

Bana tüm o emojileri gönderen o genç kızı görmeye gittim.

많은 이모티콘이 담긴 편지를 보냈던 그 십 대 소녀를 만나기 위해서였죠.

O insanlar bana yardım ettiler;

그들이 저를 구해줬습니다

Ulaşmamız o kadar zor olur.

안정된 행복을 얻지 못할 것입니다.

Zihinsel durumumuzun o anki halidir.

마음의 상태가 어떤가입니다.

Çünkü o annenin odasından çıktığımda

제가 산모 방에서 나왔을 때,

Her şeyi o da yapıyordu.

옷을 깁거나 도자기를 만드는 일을 했다.

Ve o kadar kadınsılardı ki

너무나 여성스러워서

İşte o zaman gerçek, önemli

그 때가 사람들이 실제적이고, 명확하고 광범위한 변화의

O güzel yolculuğun resmini alın.

멋진 여행 사진이면 좋아요.

O zamanlar sadece bir çocuktum.

당시 저는 어린 아이였습니다.

O zaman bencilliğimiz, refahımızın sebebi.

이기심이 번영의 원동력이어야 합니다.

Ancak o akut dönem içinde,

하지만 급성의 경우

O noktada, canıma tek etmişti.

그 순간, 더는 안되겠다 싶었죠.

Ve o zamandan beri birlikteyiz.

그 때부터 쭉 밴드 생활을 같이 했죠.

O zamanlar, insanların klimaları yoktu

그 당시엔 에어컨이 없던 터라

O toplulukta olmaya ihtiyacımız var.

그리고 그 사회에 속해야 하죠.

Bu kesinlikle o, hadi çabuk!

데이나예요, 빨리 갑시다!

Ve o kadar derine batarım.

더 깊이 빠질 수 있습니다

O ürpertici tüyler derinize değerse

그 쐐기풀 같은 털이 피부를 찌르면

Ama o an anladım ki

하지만 그때 제가 깨달은 것은

Fiyat o kadar düşüktü ki...

믿을 수 없는 가격이었어요.

Ama o yaz duvarları boyadık.

결국 그해 여름에 저희는 벽을 다 칠했어요.

O anda, doğru karar gibiydi.

그 당시엔 그게 옳은 결정처럼 느껴졌어요

O, benden çok daha büyük.

그 속에서 나넷은 저보다 훨씬 큰 존재죠.

O ülkelerden biri ise Küba.

쿠바가 그런 나라인데,

O yürüyor, ben de yürüyorum.

쟤도 걷고, 나도 걷잖아.

O öldürüyor, ben de öldürüyorum.''

쟤도 죽이고, 나도 죽이잖아."

Ve o da çok pahalı.

그리고 등유는 아주 비싸죠.

O zaman bakış açınız değişmez --

여러분의 생각은 변하지 않을 겁니다.

O yüzden iki şey yapmalıyız.

우리는 두 가지 일을 해야합니다.

O halde hadi başlayalım, deneyelim

그러니 해보자고요. 제대로 해봐요.

Gerçekten de o bir seçimdi.

그건 제 선택이었어요.

Kafanın üzerindeki o ölü ışını.

여러분 머리 위에 죽음의 빛을 내리죠.

Her şey o zaman değişti.

그 때 모든 게 바뀌었죠.

O devasa MR makinesinden küçük,

거대한 MRI기계보다는 작지만,

O taştan duvarlı hapislerde uyuyor.

감옥 안에서 잠든다는 것입니다.

O ilk hafta içinde oluyor.

1주일 안에 발생하죠.

Ama, işler o şekilde yürümüyor.

하지만 그런 식으로는 안 됩니다.

Ve o bir pislikmiş gibi.

그녀는 제게 아주 저급한 사람이었습니다.