Translation of "Yapmadı" in Japanese

0.008 sec.

Examples of using "Yapmadı" in a sentence and their japanese translations:

- Tom onu neden yapmadı?
- Neden Tom onu yapmadı?

どうしてトムはそうしなかったんだ?

O hiç çalışma yapmadı.

彼は少しも仕事をしなかった。

O, hiç tatil yapmadı.

彼は休暇をとったためしがない。

O, fazla eğitim yapmadı.

彼はあまり教育を受けていない。

O onu kasıtlı yapmadı.

彼はわざとそうしたのではなかった。

Kumi bir kutu yapmadı.

クミは箱を作りませんでした。

Tom hiçbir şey yapmadı.

トムは何もしなかった。

Bir süre hiçbir şey yapmadı,

しばらくじっとしていましたが

Aylardır, neredeyse bir şey yapmadı.

何ヶ月もの間、彼はほとんど何もしなかった。

O kötü bir şey yapmadı.

彼は何も悪いことはしていない。

O bütün olarak, kötü yapmadı.

全般的にみてまあまあの出来だった。

O yanlış bir şey yapmadı.

彼は何も悪いことはしていない。

Tom yanlış hiçbir şey yapmadı.

トムは何も悪いことはしていない。

Tom kötü bir şey yapmadı.

トムは何も悪いことはしていない。

Tom asla okula devamsızlık yapmadı.

トムは学校を休んだことがない。

Tom yanlış bir şey yapmadı.

トムは何も悪いことはしていない。

Bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

その赤ん坊は泣いてばかりいた。

Kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

その少女は泣いてばかりいた。

O ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

その子は泣いてばかりいた。

Bir açıklama için ona baskı yapmadı.

彼は彼女に説明を強要しなかった。

Niçin gelmediğine dair bir açıklama yapmadı.

彼はなぜ欠席していたかを説明しなかった。

Yine de o işini asla yapmadı.

彼はいいかげんに仕事をしたことは決してなかった。

Şimdiye kadar bunu hiç kimse yapmadı.

誰もそんなことをやったことがない。

Jack matematik sınavında hiç hata yapmadı.

ジャックは数学の試験でまったく間違いをしなかった。

Annem ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

母はただただ泣くだけだった。

Gazete okumaktan başka bir şey yapmadı.

彼はただ新聞を読むだけでなにもしなかった。

Tom bugünkü testte hiç hata yapmadı.

トムは今日のテストでミスをしなかった。

Daha önce bunu hiç kimse yapmadı.

誰もそんなことをやったことがない。

Jack matematik testinde hiç hata yapmadı.

ジャックは数学の試験でまったく間違いをしなかった。

Küçük kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

その女の子はただ泣くだけだった。

O çocuk ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

その子供はただ泣くばかりだった。

Aç bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

腹を空かした赤ちゃんはただ泣くばかりでした。

O, etrafına bakınmaktan başka bir şey yapmadı.

彼女はあたりを見回してばかりいる。

Bütün gün ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

- 彼女は一日中泣き通しだった。
- 彼女は1日中泣いてばかりいた。

İşini şikâyet etmekten başka bir şey yapmadı.

彼は自分の仕事にただ不満を言うだけだった。

Liseden mezun olduğundan beri hiçbir şey yapmadı.

高校を卒業して以来彼は何もしていない。

Bildiğim kadarıyla, o yanlış bir şey yapmadı.

私の知る限りでは彼は何も悪いことはしていない。

Dün gece bebek ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

- その赤ちゃんは昨夜は泣いてばかりいた。
- その赤ちゃんは昨夜、一晩中泣いてばかりだ。
- その赤ちゃんは一晩中泣いてばかりいた。

O her zaman ağlamaktan başka hiçbir şey yapmadı.

その間じゅう、彼女は泣いてばかりいた。

Bir süre bana bakmaktan başka bir şey yapmadı.

彼女はしばらくは私を見つめてばかりいた。

Annesinin ölümünü duyduğunda ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

- 彼は母親の死の知らせを聞くと、ただ泣くばかりだった。
- 彼は母の死の知らせを聞くと、ただ泣くばかりだった。

Bütün gün TV izlemekten başka bir şey yapmadı.

彼は一日中テレビばかり見ていた。

Bütün gün şikâyet etmekten başka bir şey yapmadı.

彼は一日中こぼしてばかりいる。

O asla öğrendikleri ile ilgili bir gösteri yapmadı.

彼は決して自分の学問を誇示することは無かった。

Bütün gün yatakta uzanmaktan başka bir şey yapmadı.

彼は一日中ベッドで寝てばかりいた。

Kız bütün gün okumaktan başka bir şey yapmadı.

彼女は一日中読書ばかりしていた。

Onun kapıyı açmasını istedim ama o öyle yapmadı.

私は彼にドアを開けるように頼んだが、彼はどうしても開けなかった。

Bildiğim kadarıyla, şimdiye kadar onu hiç kimse yapmadı.

私の知るかぎりでは、誰一人それをした人はいません。

Tom onun yapmasını istediğim iki şeyden hiçbirini yapmadı.

トムは、するように頼まれていた2つの事を一切しなかった。

Zavallı küçük kız ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

かわいそうに、その女の子は泣いてばかりいた。

O çocuk bütün gün ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

その子は一日中ただ泣くばかりだった。

O, onun tuhaf davranışı için özel bir açıklama yapmadı.

彼は自分の妙な行動について明確に説明はしなかった。

Bildiğim kadarıyla, o hiçbir zaman böyle bir yanlış yapmadı.

私の知る限りでは彼はそんな間違いをしたことがない。

Onu neşelendirmeye çalıştım ama o ağlamaktan başka bir şey yapmadı.

- 僕は彼女を勇気づけようとしたが、彼女は泣いてばかりいた。
- ぼくは彼女を勇気付けようとしたが、彼女は泣いてばかりだった。

O güzel kuş her gün ötmekten başka bir şey yapmadı.

あのかわいい鳥は来る日も来る日も鳴いてばかりいた。

Tom'un özür dilemek için çok fırsatı vardı, ama bunu yapmadı.

- トムさんには謝る機会が多かったけど、謝らなかったんです。
- トムには謝罪する機会が多くあったが、そうしなかった。
- トムは謝るチャンスがいくらでもあったのに、謝らなかった。

Ne kadar çabalarsam çabalayayım önemi yok, Ken ona yapmasını söylediğim şeyi yapmadı.

ケンはどうしても私のいうことを聞こうとしなかった。

Jack annesinin değerli bir vazosunu kırdı, ama bilerek yapmadı, bu yüzden o kızmadı.

ジャックは母の大切な花瓶を壊したが、わざとやったのではなかったので、彼女は怒らなかった。