Translation of "çalışma" in Japanese

0.018 sec.

Examples of using "çalışma" in a sentence and their japanese translations:

- Ders çalışma.
- Çalışmayın.
- Çalışma.
- Öğrenmeyin.

勉強するな。

[Çalışma Şeklimiz]

[シリーズ 働き方]

Çalışma anlamında

私たちが生きる現代は 変化があまりにも急速で

Benim e-posta yazmak için zamanım yok. Çalışma, çalışma, çalışma!

メールしてる暇などないのだ。勉強だ勉強だ勉強だー!

Çalışma neredeyse tamamlandı.

その仕事は大部分完成した。

Çok fazla çalışma!

働き過ぎないように。

Çok sıkı çalışma.

- 働き過ぎないように。
- あまり無理するなよ。

Bir pilot çalışma başlattık,

芸術によって引き起こされる 感銘によって

Çalışma daha çıkmamıştı bile.

調査はまだ公表されてもいませんでした

Sonra çalışma biçimimi değiştirdim.

しかし私はその後 勉強の仕方を変えました

Çok çalışma yanlısı değilim,

努力は あまり好きではないんです

Çalışma avareliğe tercih edilir.

何もしないでいるより働いているほうがましだ。

Çalışma şartlarını iyileştirmek istiyorlar.

彼らは労働条件を改善したがっている。

Çalışma size iyi gelecek.

勉強は君のためになる。

O hiç çalışma yapmadı.

彼は少しも仕事をしなかった。

Benim çalışma odam yukarıda.

私の書斎は2階にある。

Benim çalışma alanım dilbilimdir.

私は言語学専攻です。

- Tüm suçu bana yüklemeye çalışma.
- Tüm bunun için beni suçlamaya çalışma.

全部私のせいにしようとしないでよ。

Yan yana çalışma imkânı ediniyorlar,

若い専門家と肩を並べて 仕事をする機会があり

Stresli çalışma anlarında muhtemelen oradaydı.

ストレス下で勉強した時も その反応があったはずです

Çalışma kitabınızdaki ilk örneği yapın.

君のワークブックの最初の例題をしなさい。

Okuldaki başarı çok çalışma gerektirir.

学業成績を上げるには、一生懸命勉強する必要がある。

Şimdi çalışma vakti. İşe başlayalım.

- もう就業時間です。仕事にとりかかりましょう。
- もう仕事の時間だ、仕事に本気で取り組もう。

Tom'un ders çalışma isteği yok.

- トムは勉強したいとは思わない。
- トムは勉強したいとは思ってないんだよ。

Yazar çalışma odasında kendini öldürdü.

その作家は自分の書斎で自殺した。

İşçiler çalışma şartlarından şikayet ediyorlar.

労働者は労働条件に不平をこぼしている。

Çalışma odasında hâlâ iş başında.

彼は職場でまだ仕事中だ。

O kendini çalışma odasına kapattı.

彼は書斎に引きこもった。

Onun çalışma odası parka bakıyor.

彼の書斎は公園に面している。

İşçiler çalışma şartlarına karşı söyleniyorlar.

労働者は労働条件に不平をこぼしている。

O benim çalışma alanım değil.

それは僕の畑じゃない。

Daha kısa çalışma saatleri istiyorlar.

彼らは労働時間の短縮を要求している。

Bu iş çok çalışma gerektirir.

この仕事は大変な労力を必要とする。

Bu kapı çalışma odasına götürür.

このドアは書斎に通じている。

Çalışma yapmak için çok yorgunum.

疲れ切れているから勉強できない。

Felsefe ilginç bir çalışma alanıdır.

哲学は興味深い学問です。

Sıkı çalışma, Japonya'yı bugünkü haline getirdi.

勤労によって日本は今日の日本になった。

Sıkı çalışma onu bulunduğu yere getirdi.

勤勉さが今の彼をつくりあげた。

Ben onu sıkı çalışma programıma katacağım.

何とかそれを僕のきついスケジュールに組み入れよう。

Roman yazarı çalışma için malzemeleri topladı.

その小説家は本を書くために材料を集めた。

Çalışma sigara içmenin sağlığımızı mahvettiğini netleştirmiştir.

その研究は、喫煙が健康を害することを明らかにした。

O, çalışma odasında bir şey yazıyor.

彼女は書斎で何か書き物をしている。

Çalışma odasında bir sürü kitap var.

彼の書斎には本がたくさんある。

İki şeyi aynı anda yapmaya çalışma!

- 一度に2つのことをしようとするな。
- 1度に2つの事をしようと思うな。

Çalışma bağımlısı bir kişiye işkolik denilir.

仕事中毒にかかっている人はワーカホリックと呼ばれている。

Tom'un çalışma odası arka bahçeye bakıyor.

トムの書斎は裏庭に面している。

Bu, kürtaj hakkında sosyolojik bir çalışma

これは妊娠中絶に関する社会学的研究である。

Bu çalışma, biyolojinin anlaşılması için temeldir.

この本は生物学を理解する基礎となるものだ。

Bu konu bizim çalışma kapsamında değildir.

この課題は我々の研究範囲ではない。

Seninle çalışma fırsatı için memnun oldum.

あなたとごいっしょに働けるのを喜んでいます。

Sıkı çalışma başarının önemli bir faktörüdür.

努力は成功の基本要素である。

Meyer ve arkadaşları tarafından yapılan çalışma olağandışıydı.

マイヤーとその同僚の研究は特異なものだった。

Tanınmış şair çalışma odasında intihar etmeye kalkıştı.

その著名な詩人は自分の書斎で自殺を図ろうとした。

Çalışma ABD'de hayatın çok önemli bir parçasıdır.

アメリカにおいて労働は、生活の非常に重要な部分を占めている。

Onun çok ağır bir çalışma programı vardı.

彼はとてもきつい研究計画を立てていた。

Haftada kaç kez futbol takımı çalışma yapar?

週に何回そのサッカーチームは練習するんですか。

Babam bir garajı bir çalışma odasına dönüştürdü.

父は車庫を書斎に改造した。

Zaman, çalışma, eğlence, ve eğitim için ayrılmıştır.

時間は仕事と余暇と勉強に配分されている。

Karım yatmaya gittikten sonra çalışma odamda çalıştım.

妻が寝た後、書斎で仕事をした。

Bu işlerin hepsini bir defada yapmaya çalışma.

- これらのことを一度にしようとするな。
- こういうことは一度に全部やろうとしちゃ駄目だよ。

Onun terfi alamadıktan sonra çalışma isteği kalmadı.

昇進が見送られた女には働く励みがない。

Babam ona çalışma odasına kadar eşlik etti.

父はその人を書斎に入れた。

O çalışma masası Meg için çok küçük.

その机はメグには小さすぎる。

Tanınmış şair çalışma odasında intihar girişiminde bulundu.

その著名な詩人は自分の書斎で自殺を図ろうとした。

O çok çalışma sayesinde bir servet yaptı.

彼は努力によって財を成した。

O kuşların nasıl uçtuğu üzerine çalışma yaptı.

彼は鳥の飛び方を研究した。

Her ay, 10 milyon genç çalışma yaşına geliyor.

毎月1000万人の若者が労働年齢に達します

Hepimizin birlikte yapması gereken bir çalışma değil de

サイドプロジェクトとして 取り組むものと考えるのは誤りで

Bizim çalışma saatleri konusunda başkan ile görüşme yaptık.

我々は就労時間について社長と交渉した。

Aşırı çalışma ve yetersiz yemeklerden dolayı, o hastalandı.

過労や粗末な食事の為に、彼女は病気になった。

Sıkı çalışma ve kendini adama sana başarıyı getirecektir.

一生懸命することは君に勝利をもたらす。

Bu çalışma istatistiksel yöntemler kullanarak tespit edilmiş ve edilmemiş

この研究は統計手法を使い 露呈の有無に関係なく

60 yıldan uzun süren uluslararası çalışma bize gösterdi ki;

60年にも及ぶ 国際的な研究によると

Yeni bir ticaret bölgesi için planlar henüz çalışma aşamasında.

新しい貿易区域の計画はまだ実施の段階にありません。

Tom normal çalışma saatlerinin dışında çalıştığında %50 zamlı aldı.

トムは勤務終了時間を超えて働くと、5割アップの時給をもらっていた。

Bugün çalışma kitabımı unuttum. Seninkini paylaşsak sorun olur mu?

教科書忘れちゃったんだけど見してもらってもいい?

Öğrenciler asla sınavlara kadar gerçekten ciddi bir çalışma yapmazlar.

生徒たちは試験の直前になるまで本気になって勉強しない。

Bu çalışma odasını misafirleri kabul etmek için de kullanırım.

この書斎は客間兼用だ。

Çalışma çok fazla enerji alır fakat bu çabaya değer.

研究は多くのエネルギーを必要とするが、研究はその努力に値するものである。

O sıkı çalışma ve iyi iş duygusundan dolayı zengin oldu.

勤勉とすばらしいビジネス感覚により、彼女は裕福になった。

Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?

独学で税理士試験に合格出来るでしょうか。

Sık sık kendini çalışma odasına kapatır ve böyle şeyler yazar.

彼は、よく書斎にこもって、こういうものを書きます。

- Masanın üzerinde bir çiçek görüyorum.
- Çalışma masasının üzerinde bir çiçek görüyorum.

机の上に花が見える。

Soğuk nedeniyle yalnızca bir çalışma günümü kaçırdım ve masam kağıtlarla dolu.

一日風邪で休んだだけなのに、机の上に書類が山積みになっている。

Çoğu sporlarda en sıkı çalışma yapan takım genellikle eve ekmek parasını getirir.

たいていのスポーツの場合、最も厳しい練習をするチームがふつう勝利を収める。

- Ressam, resim çalışma amacıyla Paris'e gitti.
- Ressam resim eğitimi amacıyla Paris'e gitti.

その画家は勉強するためにパリへ行った。

- Fırtınadan dolayı yolda çalışma askıya alındı.
- Fırtınadan dolayı yol çalışmasına ara verildi.

暴風雨のため道路工事が中止された。

Evin bir yemek odası, bir yatak odası ve bir çalışma odası var.

その家にはダイニング、寝室そして書斎があります。

Oldukça etkili bir çalışma ilişkisi kurdular. Bu ilişki Berthier'in ikincil rolünü tam olarak kabul etmesine

それは、ベルティエが部下の役割を完全に受け入れることに依存していました

çalışma için kahramanca bir kapasite, titiz bir hafıza ve ayrıntılara dikkat ve görev ve disipline bağlılık.

仕事に対する 英雄的な 能力、細心の注意と細部への注意、そして義務と規律への献身。

Ben Manny tarafından yönetilen, veri transferi üzerine çalışan çalışma grubu, 14 Ocak 1999'da bir toplantı yapacak.

ベン・マニーが中心となっているデータ転送分科会は、1999年1月14日にミーティングをします。

Daha iyi maaş ve daha iyi çalışma koşulları için temizlik emekçileri grevine barış içinde yardım etmek için oraya gitmişti.

彼は、清掃の仕事に従事する人たちが平和的に賃金と労働条件の改善を要求するストライキをするのを支援するためにそこに行っていた。

Bir çalışma ile ulaşılan sonuç "ayaklarının pis koktuğunu düşünen insanların kötü kokan ayakları vardır; ayaklarının kötü kokmadığını düşünen insanların yoktur."

「自分の足が臭いと思っている人の足は臭く、思っていない人のは臭くない」という研究結果がある。

Yeni bir çalışma 65'ten daha büyük hastaların hastane kayıtlarının çoğunlukla yanlış olduğunu ortaya atmaktadır, bu durum ciddi tedavi hatalarına yol açabilir.

新しい調査では、65歳以上の病院患者の診察記録には誤りが多く、重大な診察ミスにつながりかねない、ということです。