Translation of "Kutu" in Japanese

0.017 sec.

Examples of using "Kutu" in a sentence and their japanese translations:

Kutu bozuktur.

箱が壊れます。

Kutu tahtadan yapılmıştır.

- その箱は木製です。
- その箱は木でできてるんだ。

Kutu çok ağırdı.

その箱は重すぎた。

Kutu neredeyse boş.

その箱はほとんど空です。

Kutu neredeyse doluydu.

その箱はほとんどいっぱいでした。

Kutu çilek doluydu.

箱の中はイチゴでいっぱいだった。

Kutu kitaplarla doluydu.

- その箱には本がいっぱい入っていました。
- その箱は本で一杯でした。

- Bu kutu çok küçük.
- Bu kutu fazla küçük.

- この箱はちっさすぎるね。
- この箱じゃぁ、小さすぎるわ。

Kutu, masa işlevi görecek.

その箱はテーブルの代わりになるよ。

Fiyata kutu dahil değil.

料金には箱代は含みません。

Onun bulduğu kutu boştu.

彼女が見つけた箱はからだった。

Kutu açık va boştu.

箱は空いていて中はからだった。

Bu teneke kutu boş.

この缶は空だ。

Bu kutu kitaplarla dolu.

この箱は本で一杯です。

Bu kutu, kağıttan yapılmıştır.

この箱は紙で出来ている。

Bu kutu elmalarla doludur.

この箱にはりんごがいっぱいです。

Kumi bir kutu yaptı.

クミは箱を作りました。

Kumi bir kutu yapmadı.

クミは箱を作りませんでした。

O kutu ahşaptan yapılmıştır.

あの箱は木でできている。

Bir kutu açabilir miyim?

缶を開けてもいいですか。

Kapalı kutu, hapishane olarak adlandırıyordu.

「鍵のかかった箱」「監獄」と呼びます

kutu üstündeki bantlatı çıkarır gibi

段ボール箱からテープが剥がされる時のように

Taşıyabildiğin kadar çok kutu getir.

運べるだけの箱をすべてもって来てください。

Kutu bir tarafa doğru eğik.

その箱は一方に傾いている。

O dün bir kutu yaptı.

彼は、昨日箱を作った。

Oo! Ne büyük bir kutu!

おやまあ、なんて大きな箱なの。

Ben bir kutu açabilir miyim?

缶を開けてもいいですか。

Onlar bir kutu bisküvi aldılar.

彼らはクッキーを1箱買った。

Kutu ramen sağlığınız için zararlı.

カップラーメンは健康に悪い。

Tom depoya iki kutu taşıdı.

トムは箱を二つ収納室の中へ運んだ。

Şu kutu bundan daha büyüktür.

あの箱はこの箱ほど小さくない。

O bir kutu çikolata yedi.

彼はチョコレートを一箱食べた。

Kutu taşınılmayacak kadar çok ağır.

- その箱は重たくて運べません。
- その箱は重くて運べません。

Bir kutu açarken parmağını kesti.

彼は缶詰をあけているうちに指を切った。

Bu kullanışlı küçük bir kutu.

- これは使いやすい木箱です。
- これは使いやすい小箱です。

Bu kutu taşınacak kadar hafif.

この箱は持ち運べるほど軽い。

Bu kutu, beş elma içerir.

この箱にはリンゴが五つ入っている。

Meg bir kutu domates satın aldı.

メグはトマトの缶詰を買った。

Kutu onun kaldıramayacağı kadar çok ağırdı.

その箱は重過ぎてかれには持ち上げられなかった。

O bana oyuncak bir kutu verdi.

彼はおもちゃを入れておく箱を私にくれた。

Büyükannem bize bir kutu elma gönderdi.

祖母は私にりんごを1箱送ってくれた。

Bu kutu taşıyamayacağım kadar çok ağır.

- この箱は重すぎてあたしには運べない。
- わたしが運ぶにはこの箱は重すぎる。

O, bir seferde altı kutu taşıdı.

彼は一度に6個の箱を運んだ。

Bu kutu onun taşıyabileceği kadar hafif.

この箱は彼に運べるほど軽い。

Tom ellerinde küçük bir kutu tutuyordu.

トムは両手で小さな箱を持っていた。

Onun kollarında büyük bir kutu vardı.

彼は両手に大きな箱を抱えていた。

Bu kutu diğerinden farklı bir renktedir.

この箱は色があの箱とは違っている。

Bu kutu diğeri kadar iyi değil.

この箱はあの箱ほど大きくはない。

Bu kutu diğerinin üç katı büyüklüğünde.

この箱はあの箱の3倍の大きさです。

Bir gün orada bir kutu buldum.

ある日、私はそこで箱を見つけました。

O, kollarında büyük bir kutu tutuyordu.

彼は大きな箱を両腕に抱えていた。

O bana dün bir kutu yaptı.

彼は昨日私に箱を作ってくれた。

Kutu, zihniniz için sınırlardan yapılmış bir sistemdir.

箱というのは 思考の枠組みで 「限界」というもので形作られています

Bir karton kutu gördüm, ıslanmıştı, içini açtım

私は びしょ濡れの段ボール箱を 見つけて中を開けました

Büfelerdeki gıda israfı, tabak veya kutu boyutları

もしお皿や箱のサイズが少し小さくなれば

İstasyonda bir kutu öğle yemeği satın aldım.

駅で弁当をかった。

Kutu bir çocuğun taşıması için yeterince hafif.

その箱は子供が持てるほど軽い。

Kutu o kadar ağırdı ki onu taşıyamadım.

その箱はとても重くて私には動かせなかった。

Kutu o kadar ağırdı ki onu kaldıramadım.

その箱はとても重かったので、私は持ち上げることができなかった。

O düğmeyi sağa çevirin ve kutu açılacaktır.

その取っ手を右にねじると箱は開きます。

Kutu çok ağırdı fakat onu taşımayı başardı.

箱は重かったが、彼は何とか運んだ。

Bu kutu onun taşıması için yeterince hafif.

この箱は彼に運べるほど軽い。

Bu kutu boş. İçinde hiçbir şey yok.

この箱は空だ。中には何も入っていない。

Bu kutu bir sandalye olarak hizmet verecek.

この箱は椅子として使えそうだ。

Bu kutu bir masa olarak hizmet verecek.

この箱はテーブルの代用となる。

Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.

この箱はかさばりすぎて運べない。

Bu kutu diğerinin iki katı kadar büyük.

この箱はあの箱の2倍の大きさだ。

Bu kutu bir ton. İçinde ne var.

この箱、持ち上げるとズシッと重いね。中に何が入ってるんだ。

Böylece, kutu içindeki tüm belgeler, kullanım sıklığına göre

そうすることで 書類は左から右に

- Bir kutuyu nasıl yaparsınız?
- Bir kutu nasıl yapılır?

- どうやって箱を作るのか。
- どうやって箱を作るのですか。

Bu kutu çok ağır, bu yüzden onu taşıyamıyorum.

これは大変重い箱なので私には運べない。

Taşıma sırasında kutu ezildi ve içindekiler dışarı uçtu.

輸送中に箱が拉げて中身がとび出した。

Bu kutu tek başıma kaldırabilmem için çok ağır.

この箱はあまりにも重くて私一人では持ち上げられません。

Bunun üç katı kadar büyük bir kutu istiyorum.

私はこの三倍の大きさの箱が欲しい。

Teknoloji, birer kara kutu olan zihinlerimize yeni pencereler açtı.

テクノロジーが 私たちの心という ブラックボックスに新たな扉を開いたのです

O kutu bütün bu şeylerin sığması için çok küçük.

あの箱は小さすぎて、これだけ全部は入りません。

Bu o kadar ağır bir kutu ki onu taşıyamam.

これは重すぎる箱なので私には運べない。

- Bu kutuyu Tony yaptı.
- Bu kutu Tony tarafından yapılmıştır.

この箱はトニー君によって作られました。

Bu kutu, tüm bu kitaplar için yeterince büyük olmalı.

この箱ならきっとその本が全部入りますよ。

Şu an pek çok insan beyni bir kara kutu gibi düşünüyor,

大抵の人は 脳を ブラックボックスのような

Evdeki her şeyi yediğimizi düşünmüştüm, fakat bir kutu kraker daha buldum.

- 家にあるもの全部食べてしまったかと思ったけど、クラッカーをもう一箱見つけたよ。
- 家にあるものは食べつくしたかと思ったけど、クラッカーがもう一箱あったよ。

Yaşam bir kutu kibrit gibidir. Dikkatli davranırsan aptallıktır. Dikkatli davranmazsan tehlikelidir.

人生は一箱のマッチに似ている。重大に扱うのはばかばかしい。重大に扱わねば危険である。

Yanında iki kutu bedava ayakkabı cilası ile birlikte onlar sadece 50 dolar.

たった50ドルで、しかも靴クリームを2缶おまけいたします。

Çocuk, içinde eski gazetelerden başka hiçbir şey içermeyen büyük bir kutu buldu.

その大きなはこには古新聞しか入ってないのを、少年は発見した。

- O boş bir tenekeyle futbol oynuyordu.
- Boş bir teneke kutu ile futbol oynuyordu.

彼は古い空き缶でフットボールをして遊んでいました。

Kutu çok büyük ve garipti, bu yüzden bunları bir çantaya koydum ve onları getirdim.

箱のまま持ってくると嵩張るから、袋に入れ替えて持ってきたんだ。

Afet bölgesine gönderilmek üzere hazır eski giysiler ile dolu üç yüz karton kutu vardı.

いつでも被災地に送れるよう準備万端、古着が詰まったダンボール箱が300個あった。