Translation of "Yapacağını" in Japanese

0.010 sec.

Examples of using "Yapacağını" in a sentence and their japanese translations:

Ne yapacağını bilmiyordu.

- 彼女は何をしてよいのか途方に暮れた。
- 彼女はどうして良いか途方に暮れた。
- 彼女はああでもないこうでもないと悩んだ。

Senin onu yapacağını düşünmüyordum.

- 間に合わないのではないかと心配していた。
- 間に合わないかと思ったよ。

Onun ne yapacağını düşünüyorsun?

彼女は何をしようとしているのだと思いますか。

O ne yapacağını şaşırmıştı.

彼は何をすべきか当惑した。

Onun ne yapacağını sordum.

彼に何をするつもりかたずねた。

Çiftçiler ne yapacağını bilmiyordu.

農民たちは、なにをするのかわからなかった。

O ne yapacağını bilmiyordu.

- 彼女は何をしてよいのか途方に暮れた。
- 彼女はどうして良いか途方に暮れた。
- 彼女はああでもないこうでもないと悩んだ。

Onun ne yapacağını bilmiyorum.

彼が何をするかわからない。

Yapacağını söylediği şeyi yapamadı.

彼は言ったことをし損なった。

Ne yapacağını sana söylemeyeceğim.

何をするのかあなたに話すつもりはありません。

Ne yapacağını ona söyledim.

私は彼に何をしたらよいのか教えてやった。

Gelecekte ne yapacağını şaşırdım.

- 私は次に何をやって良いのか途方に暮れた。
- 私は次にどうしたものかと、考えあぐねた。

Parasıyla ne yapacağını bilmiyor.

彼は金の使い道に困っている。

Mary ev ödevini yapacağını söyledi.

- メアリーは宿題をやると言ったんだ。
- メアリーは宿題をするって言ってたよ。

Onun öyle yapacağını pek düşünmüyorum.

まさか彼女がそんな事をやるとはおもえない。

O şimdi ne yapacağını bilir.

彼女は今何をすべきかよく知っている。

Daha sonra ne yapacağını bilmiyordu.

次に何をすればよいか彼は途方にくれた。

Fazla yiyeceği ne yapacağını bilmiyordu.

彼は余分の食べ物をどうしたらよいかわからなかった。

Annem nasıl kek yapacağını bilir.

私の母はケーキの作り方を知っている。

Sonunda onu nasıl yapacağını keşfetti.

- 彼はついにその作り方を見つけた。
- ついに彼はその作り方を考え出した。

Kate nasıl pasta yapacağını bilir.

ケイトはケーキの作り方を知っています。

Zavallı çocuk ne yapacağını bilmiyordu.

かわいそうにその少年はどうしたらよいのか途方にくれていた。

Onu nasıl yapacağını kimse bilmiyor.

やり方は誰も知らない。

Sorunla ilgili ne yapacağını bilmiyordu.

彼女はその問題をどう扱うべきかわからなかった。

Tom onu nasıl yapacağını bilmiyordu.

トムはそのやり方が分からなかった。

Tom yarın bunu yapacağını söyledi.

トムが明日するって言ってたよ。

Ben yerimde ne yapacağını düşünmeni istiyorum.

君が僕の立場だったら、どうしたか考えてほしい。

Hemşire onu nasıl yapacağını sana söyleyecek.

看護婦がやり方を説明します。

İngiltere her erkeğin görevini yapacağını umuyor.

英国は各人がその本分を尽くすことを期待する。

Ne yapacağını bilmediği için, sessiz kaldı.

どうしたらいいか分からなかったので、彼女は黙っていた。

Annesi oğlu hakkında ne yapacağını bilmiyordu.

その母親は息子にどう対処していいか分からなかった。

Zaman içinde onu nasıl yapacağını öğreneceksin.

そのうちやり方がわかるよ。

Onun ne yapacağını kesin olarak bilmiyorum.

彼女が何をするつもりなのかはっきりとは知らない。

O sana ne yapacağını söyledi mi.

- 彼は君に何をしたらいいか教えましたか。
- 彼から何をするか聞いた?

Ona daha sonra ne yapacağını sor.

次に何をしたらいいか彼に尋ねてごらん。

O nasıl geçim yapacağını şaşırmış halde.

彼女は家計のやりくりに頭をかかえている。

Onun hakkında bir şey yapacağını düşündüm.

あなたがそれについて何かするつもりだと思ってました。

Tom'un sert bir şey yapacağını düşünüyorum.

トムは何か過激なことをするつもりなんだと思う。

Hükümet ne yapacağını bilmiyormuş gibi görünüyor.

政府もなすすべがないようだ。

O işi nasıl yapacağını bileceğini sanmıyorum.

彼はその仕事のやり方を知っていないと思う。

Bunu nasıl yapacağını bildiğinden emin misin?

本当にこれのやり方知ってるの?

Tom Mary'ye ne yapacağını söyledi mi?

トムはもうメアリーに何をすればいいか言ってあるの?

Bunu nasıl yapacağını bana söyleyebilir misin?

これのやり方教えてもらえますか?

John sonraki adımda ne yapacağını bilmiyor.

ジョンは次に何をするべきかわからない。

Onu nasıl yapacağını bilmiyorsun, değil mi?

やり方がわからないんでしょう?

Tom onu nasıl yapacağını Mary'ye sormalı.

トムはメアリーにどうやるか聞くべきだ。

Ben gelecek sefer ne yapacağını bilmiyorum.

- 次に何をするべきかわからない。
- 私は次に何をすべきかわからない。
- 私は次に何をしたらよいかわからない。
- 私は次にどうすべきか分からない。
- 次に何をすればいいのか分からないんだ。

Tom ilk olarak ne yapacağını bilmiyor.

トムはまず何をやるべきかわかっていない。

O bana nerede alışveriş yapacağını söyledi.

彼はどこで買い物をしたらよいか私に教えてくれました。

Tom onu nasıl yapacağını zaten biliyor.

トムならそれ、もうできるよ。

Tom'un böyle bir şey yapacağını sanmıyorum.

トムはそんな悪いことしないと思うよ。

Fakat gergedan ne yapacağını anlıyor, dönüp saldırıyor.

しかしサイは 動きを読み 突進し―

İlk başta yeni işini nasıl yapacağını bilmiyordu.

- 初めは新しい仕事をどうしてよいか全く彼には分からなかった。
- 最初、新しい仕事をどうしてよいか彼はわからなかった。

Tek başına kalan çocuk ne yapacağını bilmiyordu.

ひとりぼっちにされて少年はどうしてよいかわからなかった。

O, akşam yemeği için ödeme yapacağını söyledi.

- 彼は食事代は自分が払うと言った。
- 彼が食事代は自分が払うと言った。

Onun ne yapacağını tahmin etmek mümkün değil.

- 彼が何をするか解からない。
- 彼が何をするかわからない。

Az sayıda kişi onu nasıl yapacağını biliyor.

- その仕事を知っている人はほとんどいない。
- そのやり方を知っている人はほとんど少ない。

Onu nasıl yapacağını ona sorsan iyi olur.

あなたは彼にそのやり方を聞いたほうがよい。

Tom Mary'nin ne yapacağını kesin olarak bilmiyor.

- トムはメアリーが何をするつもりなのか、はっきりと知らない。
- トムは、メアリーが何をするつもりなのか詳しく知らない。

Çok az insan bunu nasıl yapacağını biliyor.

そのやり方を知っているものはきわめて少ない。

Sadece birkaç kişi bunu nasıl yapacağını biliyor.

わずかな人だけがそのやり方を知っている。

Binada bir yangın varsa ne yapacağını biliyor musun?

- ビルの中で火事が起きたら、どうしたらいいかわかりますか。
- ビルの中で火災が発生したら、どうすればいいかわかりますか。

O, boş zamanında ne yapacağını biliyor gibi görünmüyor.

彼女は暇を持て余しているらしい。

Onun gelecek sefer ne yapacağını tahmin etmek zor.

彼が次に何をしでかすかわからない。

Ben yapacağını söylediği şey hakkında Tom'la konuşmam gerekiyor.

トムがしようと言っていたことについて、彼と話す必要がある。

Lütfen bana yemeği ne zaman servis yapacağını söyle.

いつ食事を出したらよいか教えて下さい。

Onun yapacağını söylediğin gibi o ateş ederek ortaya çıktı.

君の予言どおりやつはうってきた。

O ne yapacağını bilmiyordu ve başını ellerinin içinde tuttu.

彼はどうしていいのか分からず頭を抱えた。

Küçük kız kardeşim ona nasıl kayak yapacağını öğretmemi istedi.

妹がスキーを教えてほしいと私に頼んできた。

Bütün yapmamız gereken beklemek ve onu ne yapacağını görmek.

私たちのすべきことは、彼のすることを見守るだけである。

Devam etmelisin ve onu yapmalısın, tam yapacağını söylediğin gibi.

お前、言ったことはちゃんとやれよな。

Evan sadece küçük bir çocuk. Ne yapacağını nasıl bilmeli?

エバンはまだほんの小さな坊やよ。一体どうして、何をやればいいかなんてわかるのよ。

Deneyimli bir kişinin deneyimsiz birinden daha iyi yapacağını söylemek gereksizdir.

経験のあるもののほうがない者よりも役に立つのはいまさら言うまでもない。