Translation of "Hey" in Japanese

0.007 sec.

Examples of using "Hey" in a sentence and their japanese translations:

'Hey!'

「ねえ!」

Hey, rahatla.

落ちつきな。

Hey, gitme.

- ねえあなたたち行かないで。
- ねえ、行かないでよ。
- おい、行ったら駄目だろ。

Hey, bekleyin!

- おい、待てよ!
- ちょっと、待ってよ!

Hey, sen!

ちょっと、そこのきみ!

- Hey, ne yapıyorsun?
- Hey, ne dolaplar çeviriyorsun?

もう~、なにやってんだよ。

Tamam, gitmeliyiz! Hey!

行かなきゃ おい

Hey, ne oldu?

何があったんだ?

Hey, biliyor musun?

- ねえねえ、知ってる?
- ねぇ、ちょっと聞いてよ。

Hey, nereye gidiyorsun?

- ちょっと、どこへ行くの?
- ちょっと、どこへ行くんですか。

Hey, buna bak.

ねぇ、これ見て。

Hey, nasıl gidiyor?

よう、何が起こってるんだ?

Hey, nabız yok.

脈がない。

Hey, kar yağıyor.

あ、雪だ!

Hey, sen! N'apıyorsun?

おい、君!何をしているのだ。

Hey, yüzüğün nerede?

- あれ、指輪はどうしたの?
- あれ、指輪はどこ?

Hey, neye bakıyorsun?

ねえ、何を見ているの?

Hey, aptal olma!

おい、馬鹿な真似はよせ。

Hey! Scott! Faturamı öde!

おい!スコット!俺の勘定を払って!

Hey, sen! Kapa çeneni!

おい黙れ!

Hey Molly, neden gelmiyorsun?

モリー、君も行こう。

Hey, Tom, endişelerini unut.

なあ、トム、悩みごとなんか忘れちゃって。

Hey, babalık! Ne yapıyorsun!

おい、おっさん!何やってんだよ!

Hey, John, buna bak.

ジョン、これみなよ。

Hey bak, bu Tom.

おーい!ほら、彼がトムだよ。

Hey, bir saniye bekle.

おい、ちょっと待てよ。

Hey siz! Lütfen bekleyin.

ちょっと待って、君。

Hey herkes, lütfen dinleyin.

みんな。さあ聞きなさい。

Hey,sen! Buraya gel

おい、君!こっちに来い。

Hey, sen! Ne yapıyorsun?

- おい、君!何をしているのだ。
- おい、あいつ!何をしてる?

Hey, onu alabilir miyim?

ねえ、それもらってもいい?

Hey, onu işittin mi?

ちょっと、聞いた?

Hey, üzgün olduğumu söyledim.

- ねえ、ごめんなさいって言ったじゃない。
- おい、だからもう謝ったじゃん。

Hey, ben senin tarafındayım.

- おい、俺はおまえの味方だよ。
- ちょっと、私はあなたの味方よ。

Hey, uzun zamandır görüşemedik.

- ねえ、久しぶりだね。
- よう、久しぶり。

Hey, kim pizza istiyor?

さあ、ピザがいる人ー!

Hey, bu gürültü nedir?

おい、あの音は何だ?

Hey, bu gerçekten temiz.

ちょっと、これマジかわいい!

Hey, sözlerine dikkat et.

おい、口のきき方に気をつけろ。

Hey, bir dakika bekleyin.

ねえ、ちょっと待って。

Hey, köpeğin beni ısırdı.

- おい、おまえの犬、いま俺を噛んだぞ。
- やだ、おたくの犬、いま私を噛んだわ。

Hey, beni duydun mu?

- おい、俺の言ってること、聞こえたのか?
- ちょっと、私が言ったこと、聞こえた?

Hey, şikayet etmekten vazgeç.

おい。文句言うのはやめろよ。

Hey, ne hakkında konuşuyorsun?

ねえ、何の話をしているの?

Hey, bakın. Eski aletler var.

昔の道具がある

(Beatbox yapıyor) Hey, naber millet?

(ビートボクシング)よう 調子はどう?

Hey, Bob. Arabanı nerede yıkatıyorsun?

やぁ、ボブ。どこで君の車を洗ってもらったんだい?

Hey, her şey yolunda mı?

ねえ、万事うまく行ってる?

Hey, ben memnun olacağını düşündüm.

- あれ、喜んでくれると思ったのに。
- あれ、喜ぶと思ったのに。

Hey, yalnızca bir kez yaşarsın.

おい、人生は一度きりだよ。

Hey, bütün bu gürültü ne?

ちょっと、一体この騒ぎは何?

Hey, yarın gece ne yapıyorsun?

ねえ、明日の晩、何をするつもり?

Hey, bu iyi bir fikir.

- ねえ、それいい考えだよ。
- ねえ、それいいアイディアだよ。

''Hey kanka, bunu birlikte deneyelim mi?''

「ねぇ 一緒に試してみない?」と 親友を誘わせることです

Hey, Ayako. Lütfen yüksek sesle konuş.

おい、綾子、声を大きくしてください。

Hey, Tom, gerçekten Mary'yle çıkıyor musun?

ねえトム、メアリーと付き合ってるってほんと?

Hey beyler, lütfen biraz sakin olun.

君たち、騒がないで。

Hey, sen! Havuzun etrafında koşmak yok!

そこのきみ、プールサイドは走っては駄目だよ。

Hey, daha sonra biraz dondurma yiyelim.

ねえ、後でアイス食べよう。

Hey, biraz daha sessiz olur musun?

ちょっと、頼むから少し静かにしててくれるかな?

Hey, beni suçlama. Ben sadece elçiyim.

おい、俺を責めるなよ。俺はただ話を伝えただけなんだから。

"Hey, harika bir fikri var, hadi dinleyelim."

「おい 彼女のアイデアは素晴らしい 聴こうじゃないか」

Hey, lütfen bana burada yardım eder misin?

手を貸してちょうだい。

Terlikleri bana ver! Hey! Onları bana ver!

スリッパ、よこせえ!コラ!よこせと云うに!

Hey, Ayako! Lütfen daha yüksek sesle konuş.

おい、綾子、声を大きくしてください。

Hey, siz arkadaşlar pizza ısmarlamak istiyor musunuz?

- おい、おまえらピザ頼みたい?
- ねえ、あんたたち、ピザ注文したい?

John, "Hey çocuklar, hadi bir mola verelim." dedi.

「みんなひと休みしようぜ」とジョンは言った。

Hey, araç navigasyon sisteminin kullanım kılavuzunu nereye koydun?

ねえ、カーナビの取説、どこにやった?

"Hey, Tom." "O ne?" " Ah aslında, boş ver"

「トム」「何?」「やっぱなんでもない」

"Hey sahip olduğumuz başarıdan daha iyisini yapabilecek var mı?

「誰か私たちより 良いアイデアがあるかい?

Hey, külotlu şakalardan vazgeçmenin zamanı geldi.Okuyucuları soğutacaksın,seni sürüngen.

おい、いい加減パンツネタはやめとけよな、読者が退く、ドンビキ。

Hey, eğer yemek yediye kadar hazır olmazsa restorana gideceğim.

ねえ、もしさ、七時にご飯できてないんだったら、ぼくレストランに行くよ。

Hey, sen bir erkeğin mahrem yerlerini gördün mü hiç?

ねえ、男子のアソコ見たことある?

Hey, bu pizza fena değil. Hiç de fena değil.

- このピザそう捨てたものでもないよ。
- ねえ、このピザ、まずくないよ。結構いけるじゃん。

"Yaz ödevine başladın mı?" "Hey, aklıma kötü şeyler sokma."

「夏休みの宿題は進んでる?」「おい、嫌なこと思い出させんなよ」

Hey! Seni burada görmeyi beklemiyordum. Dünya küçük, değil mi?

やぁ!こんなところで会うなんて思ってもみなかったよ。世間は狭いね?

Hey, bu şampanya şişesi kimin için? Ben içki sipariş etmedim.

おや、このシャンパンボトルは誰のためのものかな。私は飲み物は注文していないぞ。

Hey, hiç param olmayabilir ama benim hâlâ bir gururum var.

なぁ、金は無いかもしれないけどまだプライドは捨てちゃいないんだ。

Hey, bu bütün gün yemek masasında mı duruyordu? O, buzdolabına gitmeli yoksa bozulacak.

もしかして、食卓の上におきっぱなし?冷蔵庫に入れておかないと、くさっちゃうよ。

Hey,teslimat tarihine az zaman kaldı,biliyor musun?Etrafta şaşkın şaşkın gezmeyi bırak.

おいおい、もう締め切りまで時間無いぞ?ぼやっとしないでくれたまえ。

Yani biri bana "Hey Janet, 4 Temmuz için herhangi bir planın var mı?'' diye sorsa

誰かが「ねえジャネット 独立記念日に 何か予定はあるの」と尋ねたとしたら

"Hey, Tom ve Mary'nin son bölümünde neler oldu?" "Onlar sonunda ayrıldılar. Gerçekten buruktu." "Tanrım! Ve bu kadar derinden aşık olduktan sonra!"

「ねえねえ、『トムとメアリー』の最終回どうなった?」「結局別れちゃったの。まじ切なかった」「えー! あんなに深く愛し合ってたのに」

- Lunaparkta Mary yalnız başına ağlayan bir oğlan buldu ve yumuşak bir sesle "Merhaba yavrum, sorun nedir? Kayıp mı oldun? Seni Kayıp Çocuklar Şubesine götüreyim mi?" dedi.
- Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. "Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?"

メアリーは遊園地で一人で泣いている男の子を見つけて、やさしく声をかけた。「ねえ、ぼく、どうしたの? 迷子になっちゃったの? お姉ちゃんが迷子センターに連れてってあげようか?」