Translation of "Gidiyor" in Arabic

0.026 sec.

Examples of using "Gidiyor" in a sentence and their arabic translations:

-İnşaat nasıl gidiyor? -İyi gidiyor.

- كيف حال العمل؟ - بخير.

Şimdilik iyi gidiyor.

‫الأمور جيدة حتى الآن.‬

Komşular hastaneye gidiyor

الجيران يذهبون إلى المستشفى

Sağlığı iyiye gidiyor.

الصحة على مايرام

Proje nasıl gidiyor?

كيف تسير أمور المشروع؟

Bizimle gidiyor musun?

أذاهب أنت معنا؟

Babam Çin'e gidiyor.

- أبي ذاهبٌ إلى الصين.
- أبي سوف يذهب إلى الصين.

Çikolata hoşuma gidiyor.

- أحب الشوكولاتة.
- أنا أحب الشوكولاتة.

Arkamdan bir araba gidiyor.

تُساق السيارات خلفي

Kadınlara ve çevreye gidiyor,

‫حوالي 110 مليون دولار على مستوى العالم ،‬

Bazen oldukça yanlış gidiyor.

وأحيانا تكون خاطئة جدًا.

Bir yere gidiyor musun?

هل أنت ذاهب إلى مكان ما؟

O hoşuna gidiyor mu?

هل تحب ذلك؟

Bu çok hoşuma gidiyor.

هذا يعجبني كثيرا.

Okula otobüsle gidiyor musunuz?

- هل تذهب إلى المدرسة بالباص؟
- أتذهب إلى المدرسة بالحافلة؟

- Bu arada, kaç çocuk gidiyor?
- Bu arada, kaç tane çocuk gidiyor?

بالمناسبة، كم ولداً سيذهب؟

Lilah’ın annesi kaya tırmanışına gidiyor

تذهب أم ليلى لتسلق الصخور،

Basınç bu tarafa doğru gidiyor.

‫والمهم هو أن الضغط‬ ‫يمضي في هذا الاتجاه.‬

Görünüşe göre aşağıya doğru gidiyor.

‫يبدو إنه ينحدر في هذه المنطقة.‬

1 saatte okula yürüyerek gidiyor.

عبر هذه الوديان العميقة، والأراضي المعزولة.

Uçaklar yere daima parelel gidiyor

الطائرات توازي الأرض

Demiryolu işçileri yarın greve gidiyor.

عمال السكك الحديدية سيضربون عن العمل غداً.

Arkadaşım George ilkbaharda Japonya'ya gidiyor.

سيأتي صديقي جورج إلى اليابان في فصل الرّبيع.

Her şey çok hızlı gidiyor.

حالياً كل الأمور تحدث بسرعة.

Fred pazartesi günü Avrupa'ya gidiyor.

سيذهب فريد لأوروبا يوم الإثنين.

Bu noktadan sonra, sadece kötüye gidiyor.

فمن هذه اللحظة، فإن الأمر قد يزداد سوءًا.

Kazançlar Amerika Birleşik Devletleri'ndeki şirketlere gidiyor.

تذهب الأرباح إلى شركات في الولايات المتحدة الأمريكية.

Sevimli ve ileri gidiyor, hepsi bu.

وهو لطيف ويتدحرج للأمام، هذا كل شيء.

Daha çocuktu bu onların yanına gidiyor

كان مجرد طفل ، يذهب إليهم

Senin nereye gidiyor olduğunu sorabilir miyim?

- هل يمكنني أن أسأل, إلى أين أنتَ ذاهب؟
- هل يمكنني أن أسأل, إلى أين أنتِ ذاهبة؟

Tom gelecek yıl yatılı okula gidiyor.

سيذهب توم إلى مدرسة داخلية في العام القادم.

Tom, Boston'a gerçekten yalnız mı gidiyor?

أحقّا سيذهب توم إلى بوسطن لوحده؟

- Onlar nereye gidiyorlar?
- Onlar nereye gidiyor?

- أين هم ذاهبون؟
- إلى أين هم ذاهبون؟

Gidiyor, kara tahtanın başında halkını bilgilendirmeye çalışıyor.

يقف أمام السبورة السوداء ليعلم شعبه.

Ve aslında işler daha da kötüye gidiyor.

والأمور تزداد سوءاً في الحقيقة.

Ve tadı o kadar hoşuna gidiyor ki

وأصبحت أحد الأصناف التجارية الأساسية في القرن التاسع عشر

Anne babası dönmediğinden... ...o, onları bulmaya gidiyor.

‫لم يعد أيًا من والديه،‬ ‫لذا خرج للبحث عنهما.‬

Engellediği güneş ışınları nereye gidiyor o zaman?

أين أشعة الشمس التي تمنعها من الذهاب؟

- Brezilya Portekizcesini seviyorum.
- Brezilya Portekizcesi hoşuma gidiyor.

تعجبني اللغة البرتغالية البرازيلية.

Kurmay yüzbaşı olarak ilk kıta vazifesine Suriye’ye gidiyor

ذهب إلى سوريا في أول مهمة له كنقيب أركان حرب

çıkarmak için kazdı kazdı daha da derine gidiyor

حفر حفر حفر أعمق

Uzun adımlarla yürüyüp gidiyor. İki ayak üstünde duruyor.

‫وتنطلق وتذهب بعيدًا.‬ ‫وتمشي على قدمين.‬

Bu ikisi az önceki gibi ileri ve geri gidiyor,

هذين الإثنين يتحركان ذهابًا وإيابًا كالسابق،

Ilaç arabasına gidiyor, ilacı alıyor ve hastanın yatağına yöneliyor.

تأخذ عندها الدواء وتتوجه نحو سرير المريض.

Genç bir erkek ya da kız şiddete kurban gidiyor.

في مكان ما من العالم يقتلون جراء أعمال العنف.

Çiftleşme sona erdi. Yumurtalarını bırakmak için yerin altına gidiyor.

‫بعد انتهاء التزاوج،‬ ‫تتوجه الإناث إلى ما تحت الأرض‬ ‫لوضع بيوضها...‬

Ve garip bir şekilde eğlenceli olarak ileri ve geri gidiyor

يتحركون بطريقة رتيبة، ولكن ممتعة بشكل غريب.

Dünya'nın en büyük kara memelisi şehrin tam göbeğinden geçip gidiyor.

‫أكبر ثدييات اليابسة تخترق وسط مدينة.‬

Oh pekala, işte böyle gidiyor, sadece onunla mücadele etmemiz gerekecek. '

حسنًا ، هذه هي الطريقة التي تسير بها الأمور ، سيكون علينا فقط محاربتها.

"çok mu ileri gidiyor?" diye soran insanlarla 1936 yılına kadar.

مع الناس يسألون "هل يذهب بعيدا؟" بقدر ما يعود إلى عام 1936.

Biri o tarafa, diğeri o tarafa gidiyor, başka biri de o tarafa.

‫أحدها يتجه إلى هذه الناحية، ‬ ‫وأحدها إلى تلك الناحية،‬ ‫وآخر مثل هذا.‬

İzak her ramazan Batı Şeria'daki küçük bir köye Sami'yi ziyaret etmeye gidiyor.

في كلّ شهر رمضان، يذهب إسحاق لزيارة صديقه سامي في قرية صغيرة في الضّفّة الغربيّة.