Translation of "Ettiği" in Japanese

0.007 sec.

Examples of using "Ettiği" in a sentence and their japanese translations:

Onun iflas ettiği doğrudur.

彼が破産したというのは本当だ。

Tercih ettiği av, domuz yavrusu.

‎子ブタは絶好の獲物だ

Tom'un intihar ettiği doğru mu?

トムが自殺したって本当なの?

Bu, Jack'in inşa ettiği evdir.

これはジャックが建てた家だ。

Çin de uygulama çağına öncülük ettiği

中国が実用化の時代を先導し

Onun tavsiye ettiği kişiyi işe alacağım.

私は彼が推薦する人なら誰でも雇うつもりだ。

Max'ın tahmin ettiği gibi, takımımız kaybetti.

マックスが予想した通り、俺たちのチームは負けた。

Onun bu işi kabul ettiği doğrudur.

彼がこの仕事を受けたのは本当だ。

Bize kimin yardım ettiği umurunda mı?

誰が私達を助けるかなんて問題?

Onun tam olarak niyet ettiği oydu.

それはちょうど彼女が意図した通りのことだった。

Ve iklim değişikliğini düzenlemede yardım ettiği düşünülüyor.

地球の気候変動を穏やかにしたと 言われています

Ancak çok yavaş hareket ettiği için eleştirildi.

しかし、彼は動きが遅すぎると批判されました。

O, işte tembellik ettiği için işten kovuldu.

仕事をサボったからクビになった。

Onun, Paris'e hareket ettiği gün yağmurlu idi.

彼女がパリに立った日は雨だった。

Ziyaret ettiği kişiler hakkında bir kitap yazdı.

- 彼女は訪れた人々について本を書いた。
- 彼女は自らが訪ねた人々のことを本にしたためた。

Bana yardım ettiği için ona teşekkür ettim.

私は彼に助けてもらったお礼を言った。

Tayfunun ekinleri harap ettiği günü asla unutmayacağım.

私たちは台風が農作物を台無しにした日のことを忘れません。

Mağdur ettiği kişiden özür dileyen zorbaya bir bakın.

いじめの犠牲者に謝ることを学んだ 加害者をご覧ください

Doktorun sana tavsiye ettiği gibi yapsan iyi olur.

- 医者の言うとおりにしなさい。
- 医師のいう通りにしなさい。
- お医者さんの言う通りにした方がいいんだよ。

O sadece bize yardım ettiği için çok memnundu.

彼はそれはもう喜んで私たちを手伝ってくれた。

O beni ziyaret ettiği zaman ödevimi yeni bitirmiştim.

彼が訪ねてきたとき、宿題を終えたところだった。

Onun parayı kabul ettiği gerçeği hâlâ devam etmektedir.

彼がその金を受け取ったという事実は依然として残る。

Tom'un tahmin ettiği gibi her şey işe yarıyor.

すべてがトムの予言通りに進んでいる。

Tom Mary'ye onun yerine park ettiği için kızgındı.

トムはメアリーが彼の場所に駐車したので、彼女に腹を立てた。

Karısının onu niçin terk ettiği hakkında hiçbir fikri yoktu.

彼はなぜ妻が彼のもとを去ったのかわからなかった。

Kız arkadaşı onu terk ettiği için Tom'un morali bozuk.

- トムは彼女にふられて落ち込んでいる。
- トムは彼女にフラれてへこんでいる。

Bu kimin yazdığını fark ettiği kitabı okumayı bitirene kadar değildi.

彼女はその本を読み終わって初めて誰が書いたのか気がついた。

Erkek çocuğu dişlerini fırçalamayı ihmal ettiği için kötü dişleri vardı.

歯磨きを怠って、その子は虫歯になった。

Bir de, herkesin uğruna mücadele ettiği şeye karşı savaş açan bir düşman vardır.

皆が必死に取り組んでいる目的に 真っ向から歯向かう敵対者がいます

Dünyanın yüzeyinden herhangi bir insanın kat ettiği en uzak mesafe 850 mil idi.

人間が地球の表面から最も遠くに移動したのは850マイルでした。

Gibi aktif, saldırgan ve zekiydi. Saalfeld'de, Prens Louis Ferdinand'ın komuta ettiği bir Prusya tümenini bozguna uğratarak

活発で 攻撃的で輝かしい 人物 でした。ザールフェルトで、彼は戦争の最初の主要な戦闘を戦い、

Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.

捨てる神あれば拾う神あり。やっと採用試験に合格したよ。

- Bu figürün Marilyn Monroe'yu temsil ettiği varsayılır, ama onun adaletini temsil ettiğini sanmıyorum.
- Bu figürün Marilyn Monroe'yu temsil etmesi gerekiyor ama onun adaletini temsil ettiğini sanmıyorum.

この人形はマリリン・モンローのつもりらしいが、実物ほどよくないと思う。

Senin geçmiş deneyimini bilmeyen biri senin bir yerli konuşmacı gibi konuştuğunu söylerse, bu senin bir yerli konuşmacı olmadığını onlara fark ettiren konuşman hakkında muhtemelen bir şey fark ettiği anlamına gelir.Yani, senin gerçekten yerli konuşmacı gibi konuşmadığını.

生い立ちを知らない人にネイティブみたいに聞こえるよって言われたら、それはおそらく、あなたの喋り方のどこかが、ネイティブじゃないと感じさせたってことだよ。つまりね、ネイティブのようには聞こえないということなんだよ。