Translation of "Babasının" in Japanese

0.011 sec.

Examples of using "Babasının" in a sentence and their japanese translations:

Berthier, babasının izinden

ベルティエは父親の足跡をたどり、

Susan babasının ayakkabılarını parlattı.

スーザンは父親の靴を磨いた。

Mary babasının durumunu sordu.

メアリーは彼の父親の容態を尋ねた。

Thomas'a babasının adı verildi.

トマスは彼の父の名をそのままつけられた。

Oğlan babasının yanına yürüdü.

その男の子は父親のそばへちょこちょこ走って行った。

O, babasının yerine geçirildi.

彼は父親の代役をした。

O babasının işini devraldı.

彼は父親の仕事を引き継いだ。

O, babasının intikamını aldı.

彼は父親のあだを討った。

Babasının mağazasında yardımcı olur.

彼は父の店を手伝っている。

Babasının işini devralmak istiyor.

彼は父の仕事を継ぎたい。

Babasının öldürülmesinin intikamını aldı.

彼は父の殺されたのを復讐した。

Babasının beklentilerine uyarak yaşayacak.

彼は父の期待にこたえるだろう。

Babasının çiftliği sattığına şaşırdı.

彼は父が農園を売り払ったのに唖然とした。

Babasının adına toplantıya katıldı.

彼がおとうさんの代わりにその会合に出ました。

O, babasının yerine geçti.

彼は父親の代理をした。

Babasının durumu hakkında sordu.

彼女は彼の父親の容態を尋ねた。

O, babasının işini devraldı.

彼は、お父さんのビジネスを引き継ぎました。

Babasının tavsiyesini görmezden geldi.

彼は父親の忠告を無視した。

İşi babasının yerine yürütüyor.

彼が父親に代わって事業を営んでいる。

Tom babasının izinden gitti.

トムは家業を継いだ。

Babasının katilinin öcünü aldı.

彼は父の殺されたのを復讐した。

Çocuk babasının tavsiyesini umursamadı.

少年は父親の忠告に少しも注意を払わなかった。

Babasının ölümünün intikamını aldı.

彼は父の死の恨みを晴らした。

Babasının rızası dışında evlendi.

彼女は父の意に逆らって結婚した。

- Paul babasının yerine partiye gitti.
- Paul babasının evindeki partiye gitti.

ポールは父親の代わりにパーティーに行った。

Küçük çocuk babasının omuzlarına oturdu.

- 幼い少年は父親の肩の上に座った。
- その幼い少年は父親の両肩の上に乗っていた。

Küçük kız babasının koluna sarıldı.

その少女は父親の腕にしがみついていた。

Babasının ölümü onu kederle doldurdu.

父が死んで彼は悲しみにしずんだ。

Babasının sağlığı için endişe duyuyor.

彼女は父親の健康を心配している。

O, babasının işini başarmak zorundadır.

彼は父親の仕事を受け継がなければならない。

O, babasının şirketinin sorumluluğunu üstlendi.

- 彼は父親の会社の経営を引き継いだ。
- 彼は父親の会社の営業を引き継いだ。

Babasının dediği gibi oraya gitti.

彼は父の言いつけでそこへ行った。

O bana babasının öldüğünü söyledi.

彼は自分の父は死んでいると私に言った。

O hâlâ babasının sırtından geçiniyor.

彼はいまでも父親のすねかじりです。

Babasının şimdi hapishanede olduğunu duydum.

彼のお父さんは今入院中だそうです。

Babasının saldırganlıklarından hiçbirine sahip değil.

彼に父の持っている積極的が全然ない。

Taro babasının halini hatırını sordu.

太郎は彼女の父親の容態を尋ねた。

O, babasının kararına boyun eğdi.

彼は父親の決定に黙って従った。

O ölen babasının intikamını aldı.

彼は死んだ父のかたきを討った。

O, babasının cesedini görünce ağladı.

彼女は父親のなきがらを見て泣いた。

Ken babasının durumu hakkında sordu.

ケンは彼のお父さんの容態を尋ねた。

O, babasının nasıl olduğunu sordu.

彼女は彼の父親の容態を尋ねた。

Babasının emekliliği üzerine işi devraldı.

父親が引退すると彼は商売を継いだ。

Sık sık babasının arabasını sürer.

彼はしばしば父の車を運転する。

Bill'in babasının hasta olduğunu öğrendim.

私はビルのお父さんが病気だと知った。

O, babasının söylediğini asla dinlemez.

彼は父親の言うことをちっとも聞かない。

Babasının yerine oraya o gitti.

彼は父の代わりにそこへ行った。

O, babasının ölümünün şokunu atlattı.

彼女は父親の死から立ち直った。

- Greg'in babasının ayak izlerini takip edeceğinden eminim.
- Greg'in babasının yolundan gideceğinden eminim.

グレッグは、きっとお父さんの後を継ぐつもりだと思う。

- Bill, babasının çok sigara içtiği gerçeğini sevmez.
- Bill babasının çok sigara içmesinden hoşlanmaz.

- ビルは父親がたばこをたくさん吸うのを嫌がっている。
- ビルは彼の父親がたくさんタバコを吸うのが好きではない。

Mike babasının zengin olmasıyla gurur duyar.

マイクは父親が金持ちなのを誇りに思っている。

Çocuk, babasının öldüğünü kavrayabilecek durumda değildi.

その子は父の死を理解できなかった。

Babasının yediği kadar çok et yedi.

彼女はお父さんとちょうど同じだけの肉を食べた。

Onun babasının bir genel mağazası var.

- 彼女の父は雑貨店を所有している。
- 彼女の父は雑貨店をしている。

O, babasının ayak izlerini takip etti.

彼は父親の例にならっていった。

Babasının ölümü ile ilgili şoku atlattı.

- 彼は父親の死のショックから立ち直った。
- 彼は父が死んだショックから立ち直った。

O, babasının bağlantıları sayesinde işi aldı.

彼は父親のコネのおかげで職を得た。

O, babasının zengin olmasıyla gurur duyuyor.

彼は父親が金持ちである事を自慢している。

Bana babasının bir doktor olduğunu söyledi.

彼は自分の父は医者だと私に言った。

Onun evden kaçması babasının şiddetinden dolayıdır.

彼が家を飛び出したのは父親が厳しかったせいだ。

Anne babasının arzusunun aksine şarkıcı oldu.

彼は親の意にそむいて歌手になった。

O, babasının yüzüne bir şey diyemez.

彼は父親の前では何もものが言えない。

Babasının bir trafik kazasında öldüğü söylenmektedir.

彼女のお父さんは交通事故で亡くなったそうだ。

Babasının yabancı bir ülkede öldüğü söyleniyor.

彼のお父さんは外国で死んだのだそうだ。

O hiçbir zaman babasının söylediklerini önemsemez.

彼は父親の言うことをちっとも聞かない。

Onun babasının yurt dışında olduğunu duyuyorum.

彼のお父さんは外国にいるそうだ。

O, babasının fakir olmasından utanç duyuyordu.

彼は父親が貧乏であることを恥じている。

Susie bazen babasının ofisini ziyaret eder.

スージーは時々父の事務所を訪ねます。

Ona babasının anısına Robert ismi verildi.

彼は父親の名をとってロバートと名付けた。

John babasının şirkette başarılı olacağından emin.

ジョンはその会社できっと父のあとを継ぐだろう。

Oğlu Robert'a kendi babasının adını verdi.

彼は自分の父親にちなんで息子をロバートと名付けた。

Tom'un babasının ünlü olduğu doğru mu?

トムのお父さんが有名な人って、本当なの?

- Anne ve babasının her ikisi de iyi.
- Anne ve babasının her ikisi de iyiler.

彼の両親はともに健在です。

- O, babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu üstüne aldı.
- Babasının ölümünden sonra firmanın sorumluluğunu o aldı.

- 父の死後彼が会社の責任者となった。
- 父の死後、彼が会社の責任者になった。

Küçük kız babasının kollarında eve geri götürüldü.

少女は父親の腕に抱かれて家に帰った。

Babasının yardımı olmasaydı o, işte başarısız olurdu.

もし父親の援助がなかったら、彼は事業に失敗していただろう。

Bill babasının çokça sigara içmesinden nefret ediyor.

ビルは父親がたばこをたくさん吸うのを嫌がっている。

Küçük çocuk babasının kollarında kendini güvende hissetti.

その小さな男の子は父親の腕に抱かれて安心した。

Babasının ölümünden sonra, zamanını barlarda geçirmeye başladı.

父親が亡くなって、ジョンは居酒屋に入りびたるようになった。

O, babasının rahatsızlığı ile ilgili endişe duymaktadır.

彼は父親の病気を心配している。

O, babasının büyük mal varlığının varisi oldu.

彼は父親の大きな土地を相続した。

O, babasının varlığında çok iyi gitar çalardı.

彼は父親のいる前でギターを上手に演奏した。

O, bana babasının bir öğretmen olduğunu söyledi.

- 彼は自分の父は先生だと私に言った。
- 彼は自分の父親は教師だと言った。
- 彼は自分の父親は先生をしていると言った。

Kalmaya ve babasının işini sürdürmeye karar verdi.

彼はとどまって父親の商売を営むことにした。

O, şirketin başkanı olarak babasının yerine geçti.

彼はその会社の社長として父親の後を継いだ。

Tom babasının tüm varlığını miras olarak aldı.

トムは父親の全財産を相続した。

Onun babasının başka bir ülkede olduğunu duyuyorum.

- 彼のお父さんは外国にいるそうだ。
- 彼の父親は外国にいると聞いている。

O sadece babasının mezarından önce sürekli ağladı.

彼女はただ父の墓の前でとめどなく涙を流した。

Babasının büyük bir bilimci olmasıyla gurur duyuyor.

彼は自分の父が偉大な科学者であったことを誇りに思っている。

O bu günlerde anne babasının sözünü dinlemiyor.

このごろ彼は親に反抗する。

O, anne ve babasının bilgisi olmadan evlendi.

彼女は両親に知らせずに結婚した。

Babasının hasta olduğunu söyledi, o bir yalandı.

彼は父親が病気だと言ったが、それはうそだった。

Linda, babasının ani hastalığı yüzünden üniversiteden geri çağrıldı.

リンダ父親の急病で大学から呼び出された。

Sonunda babasının paylaştığı haberle annesine gitmeye karar verdi.

ついにおとうさんから聞いたひどい話を、おっかさんに伝える決心をした。

Politikacı öldüğünde, herkes oğulun babasının izinden gideceğini umuyordu.

その政治家が死ぬと、誰もが息子が父親の後を継ぐことを望んだ。

O, anne ve babasının onu seyrettiğinin farkında oldu.

- 彼女は親の視線にきづいていた。
- 彼女は両親が彼女を見つめていることに気付いた。
- 彼女は両親が自分を見守っているのに気が付いた。

Babasının ölümünden sonra aile şirketinin sorumluğunu üstüne aldı.

彼は父親の死後、家業を引き受けた。

O, babasının sahip olduğu kadar çok kitaba sahip.

彼は父親と同じぐらいたくさんの本を持っている。