Translation of "Oğlan" in Japanese

0.006 sec.

Examples of using "Oğlan" in a sentence and their japanese translations:

Oğlan ormanda kayboldu.

その少年は森の中で道に迷った。

Oğlan ekmek yemekte.

少年がパンを食べています。

Oğlan ellerini kirletti.

その男の子は手を汚した。

Oğlan ağlamaya başladı.

その男の子は泣き始めました。

Oğlan ancak üç yaşındaydı.

まだ3歳の子どもをです

Oğlan babasının yanına yürüdü.

その男の子は父親のそばへちょこちょこ走って行った。

Oğlan kayıp anahtarı arıyordu.

その少年は無くした鍵を探していた。

Oğlan, bitkinin büyümesini gözlemledi.

その少年は植物の成長を観察した。

Oğlan karanlıkta yatmaktan korkar.

その少年は暗い中では恐くて寝ることができない。

O çağdaş bir oğlan.

彼はモボです。

Oğlan ellerini ceplerine koydu.

その少年はポケットに手を入れた。

Oğlan kediyi kuyruğundan yakaladı.

男の子は猫の尻尾を掴んだ。

Sınıfımızdaki oğlan sayısı otuzdur.

クラスの男の子の数は30人です。

Oğlan görünüşte hafifçe babasına benziyordu.

少年は容貌が父親にかすかに似ている。

Oğlan çekingen ve pek konuşmuyor.

少年は内気であまりしゃべらない。

Bir oğlan koyun sürüsünü güdüyordu.

ひとりの少年が羊の群れを追っていた。

Oğlan okulumuz için bir itibar.

その少年は我が校の名誉だ。

O oğlan hiç korku göstermedi.

その子は何の恐怖も示さなかった。

Oğlan ve adam, su içiyorlar.

男の子と男の人は水を飲んでいます。

Ona parlak bir oğlan buldum.

私は彼が利口な少年とわかった。

Tom bir oğlan gibi görünmüyor.

トムは男じゃないらしい。

Oğlan bir kuşu serbest bıraktı.

少年は、鳥を逃がしてやった。

Oğlan için babası otoriteyi temsil etti.

少年にとって父親は権威だった。

Her oğlan ve her kız memnundu.

どの少年もどの少女も、喜んでいた。

Oğlan bize etrafı gösterecek nezakete sahipti.

その少年は親切にも私たちを案内してくれた。

Oğlan ciddi bir hastalıkla mücadele etti.

その少年は重病と戦った。

- Çocuk neredeyse boğuluyordu.
- Oğlan neredeyse boğuluyordu.

その少年はおぼれそうになった。

Hem oğlan hem de kız akıllı.

その少年とその少女のどちらもかしこい。

Oğlan onların kavgalarına son noktayı koydu.

その少年たちはついにけんかをやめた。

Oğlan yeni bir bisiklet için yalvardı.

男の子は新しい自転車をねだった。

Her oğlan ve kız Kolomb'u bilir.

全ての少年少女はコロンブスを知っています。

Şu oğlan bir yetişkin gibi konuşuyor.

- あの子は大人のような喋り方をする。
- あの男の子はまるで大人のような口の利き方をする。

Çocuğunuz oğlan mı yoksa kız mı?

君のお子さんは男の子ですか、女の子ですか?

Burada yaklaşık on tane oğlan var.

ここに十人ぐらいの少年がいる。

- O çocuk koşuyor.
- O oğlan koşuyor.

あの少年は走っています。

İngilizce konuşan o oğlan benden daha uzundur.

英語を話しているあの少年は私よりも背が高い。

Çok geçmeden oğlan hayatın ne olduğunu öğrenir.

まもなくその少年は人生とは何かがわかるだろう。

Oğlan en ufak bir şey bile söyleyemiyor.

その坊やはツバメとスズメが区別できない。

Oğlan bir Antarktika seferine gitmeyi hayal ediyordu.

その少年は南極探検に出かける事を夢見ていた。

Oğlan fark edilmek istediği için arabasını boyadı.

その少年は注目されたくて髪を染めた。

İki oğlan sevimli bir kediyle yalnız yaşıyorlardı.

その少年たちはかわいい猫と一緒に2人きりで暮らしていた。

Bu oğlan aritmetikteki herhangi bir problemi çözebilir.

その子は算数ならどんな問題でも解ける。

En büyük oğlan bütün mülkiyetin varisi oldu.

長男がすべての財産を相続した。

Gitar çalan oğlan benim küçük erkek kardeşim.

- ギターをひいている少年は僕の弟です。
- ギターを弾いてる子ね、私の弟なのよ。

Oğlan kızın çenesini okşadı ve yanağından öptü.

少年は少女の顎に軽く触れ、頬にキスをした。

Oğlan ve kız birbirlerini tanıyor gibi görünüyor.

少年と少女は知り合いらしい。

İki oğlan arasında dikkat çekici farklılıklar vardı.

二人の少年の間には著しい違いがあった。

İki çocuğumuz var. Biri oğlan diğeri kız.

私にはふたりの子供がいる。一人は男の子、もうひとりは女の子です。

Şu oğlan sanki bir yetişkinmiş gibi konuşuyor.

その子は大人のような口を利く。

Jack kötü düşüncelerle dolu kötü bir oğlan.

ジャックは悪いことをいっぱい考える悪がきだ。

Kato'nun sınıfı kırk tane oğlan ve kızdan oluşur.

加藤君のクラスには40人の男女がいる。

Oğlan bayıldı, ama yüzüne su attığımızda kendine geldi.

その少年は気を失ったが、我々が彼の顔に水をかけると、意識を取り戻した。

- Çocuk beni gördüğünde kaçtı.
- Oğlan beni görünce kaçtı.

少年は私を見ると逃げた。

Küçük oğlan kendini polis memurundan kurtarmak için uğraştı.

少年は警察官からのがれようとしてもがいた。

- O çocuk kaç yaşında?
- O oğlan kaç yaşında?

- 何歳、あの少年?
- あの男の子って幾つなの?

- Ağacın altında bazı oğlanlar var.
- Ağacın altında birkaç oğlan var.

木の下に何人かの少年がいます。

- O çocuk, onun erkek kardeşi.
- O oğlan onun erkek kardeşidir.

あの少年は彼の兄さんです。

- İlk olarak, o tembel bir oğlan.
- Öncelikle, o tembel bir çocuk.

まず第一に、彼は怠け者だ。

Cumartesi günü Cyril adlı oğlan arkadaşımla bir tenis maçı oynuyor olacağım.

私は土曜日男友達のシリルとテニスの試合をやることになっている。

Oğlan bir avuç yer fıstığı topladı ve onları küçük bir kutuya koydu.

少年は一握りのピーナッツを集め、それを小さな箱に入れた。

Uzun bir zaman önce Plüton hâlâ gezegenken, Tom adında bir oğlan vardı.

昔々、冥王星がまだ惑星だったころ、トムという男の子がいました。

- Lunaparkta Mary yalnız başına ağlayan bir oğlan buldu ve yumuşak bir sesle "Merhaba yavrum, sorun nedir? Kayıp mı oldun? Seni Kayıp Çocuklar Şubesine götüreyim mi?" dedi.
- Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. "Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?"

メアリーは遊園地で一人で泣いている男の子を見つけて、やさしく声をかけた。「ねえ、ぼく、どうしたの? 迷子になっちゃったの? お姉ちゃんが迷子センターに連れてってあげようか?」