Translation of "Almaya" in Japanese

0.032 sec.

Examples of using "Almaya" in a sentence and their japanese translations:

Ehliyetimi almaya.

目標は運転免許取得です

Beni almaya gel.

迎えに来て。

Eğer bazı riskler almaya,

もし皆さんが 少しのリスクをとり

Sürücü belgemi almaya gideceğim.

車の免許を取りに行く。

Beni almaya gelebilir misin?

迎えに来てくれない?

Aniden kilo almaya başladım.

- 急に太りだしました。
- 急に体重が増えてきちゃったんだよ。

Ondan haber almaya özlüyordu.

彼女は彼からの便りを待ちこがれていた。

O kilo almaya başladı.

彼女は太りはじめた。

İyi notlar almaya çalıştım.

良い点を取ろうと努力をした。

Biraz ekmek almaya gideceğim.

- パンを買いにいく。
- パンを買いにいきます。

Ödül almaya hak kazandı.

彼はその報酬を受ける資格がある。

Ben teklifinizi almaya istekliyim.

あなたの申し出はお受けします。

Kendinizi ciddiye almaya başlamanızı istiyorum.

もっと真剣に 考えてみてほしいということです

Her zaman istediğini almaya çalışıyorsun.

自分勝手な奴だな。

Senden haber almaya can atıyorum.

- 君から手紙が届くのが楽しみです。
- お便りを心待ちにしています。
- お返事頂けるのを楽しみにしております。
- お便りお待ちしております。

Bana "Kurabiye almaya gideceğim" dedi.

「外へ行ってクッキーを買ってくるわ」と彼女は私に言った。

İstediği her şeyi almaya çalıştı.

彼女は欲しい物は何でも手にいれようとした。

Partinin liderliğini almaya razı oldu.

- 彼女はその党の指導的任務につくことを承認した。
- 彼女は党の指輝を取ることに承諾した。

Hisse senedi satın almaya zorlandı.

彼は無理に株を買わされた。

Sormadan arabamı almaya cüret etti.

彼はあつかましくも私にききもしないで私の車をもっていった。

Ondan haber almaya can atıyorum.

私は彼から便りが来るのを楽しみに待っている。

Ayak parmaklarıyla anahtarlarını almaya çalıştı.

トムはつま先で鍵を拾おうとした。

Bir araba almaya karar verdim.

- 私は車を買うことにした。
- 車を買うことに決めた。

Güveç için et almaya gideceğim.

シチューの為の肉を買いに行く。

Biraz dondurma almaya gidebilir miyim.

ちょっとアイス買ってきてもいい?

Biraz dondurma almaya gidebilir miyim?

ちょっとアイス買ってきてもいい?

Riski almaya istekli olduğunuzu varsayıyorum.

私には君が自ら危険を冒そうとしているように見える。

Lütfen arabayla beni almaya gel.

車で迎えに来て下さい。

çeşitli kuruluşlarda gönüllü görev almaya başladım.

ヨーロッパに住む ムスリムの若者を支援しました

Ama adalet almaya değecek bir risk.

しかし 公平さは リスクを冒してでも 追求する価値があります

Perry Drake'den bilgi almaya karar verdi.

ペリーはドレークから情報をもらうことにした。

Tom yeni bir araba almaya istekli.

トムはしきりに新車を買いたがっている。

Bebek masadaki kırmızı mumu almaya çalıştı.

その赤ちゃんはテーブルの上の赤いろうそくを取ろうとした。

Herkesin bir araba almaya gücü yetmez.

誰でも車が持てるわけではない。

Yarın yağmur yağarsa beni almaya gel.

明日雨が降ったら迎えに来て。

Yeni bir şemsiye almaya karar verdim.

新しい傘、買うことにしたんだ。

Tüm yarışmacılar pastadan paylarını almaya çalışıyor.

すべての競合会社がパイの分け前を得ようとしています。

George o zor işi almaya isteksizdir.

ジョージはその困難な仕事を引き受けるのを嫌がっている。

Bir fincan kahve almaya ne dersin?

- コーヒーを一杯いかがでしょうか。
- コーヒーをお飲みになりませんか。

Bir araba satın almaya gücüm yetmez.

私には自動車を買う余裕がない。

O, yeni bir bisiklet almaya niyetlidir.

彼は新しい自転車を買うつもりです。

O yasal danışmanlık almaya karar verdi.

弁護士に相談することにした。

Mavi arabayı satın almaya karar verdim.

その青い車を買うことに決めたよ。

Genç yavrular birlik olarak yol almaya çalışıyor.

‎子供たちは数で勝負する

Reklamlar bizi lüks satın almaya teşvik ediyor.

宣伝広告に駆り立てられて私たちは高価な商品を買ってしまう。

Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.

わたしは第3の立場を取るつもりだ。

Biz çocuklar için noel hediyesi almaya başlamalıyız.

そろそろ子供達にプレゼントを用意しなければ。

Öğretmenin söylediği her şeyi not almaya çalıştı.

彼は先生のいうことをすべて書き付けようとした。

Ev almaya çalışan bir sürü insan var.

家を買おうとする人がたくさんいる。

Kullanılmış bir araba bile almaya gücüm yetmez.

私には中古車も買えない。

Maalesef yeni bir araba almaya gücüm yetmez.

私にはどうも新車を買う余裕はない。

Ona yeni bir elbise almaya gücüm yetmez.

私は彼女に新しいドレスを買ってやる余裕がない。

Neredeyse boğulmuş olan adam nefes almaya başladı.

おぼれかけた人は息を吹き返した。

O, üniversitede tıp eğitimi almaya karar verdi.

彼は大学で医学を専攻しようと決心した。

Niçin bu evi satın almaya karar verdin?

なぜこの家を買うことに決めたのですか。

Zevk almaya yetecek kadar uzun süre çalışmış olduğumdan.

良さが分かるまで 勉強してきたからにすぎないと

Böylece, risk almaya alışmanın korku ve suçluluk gibi

私が予想したのは リスクを冒すことへの馴化が

Sonuçlar risk almaya alışmanın gerçekten de ergenin duygusal

その結果から リスクを冒すことへの馴化が

Bir dalgıcın büyük bir midyeden inci almaya çalışırken

ダイバーが 貝から 真珠を取ろうとして

Eğer çok çalışmazsan kötü puanlar almaya devam edeceksin.

一生懸命勉強しないと悪い点がつづくよ。

O, partiye gittiğinde, Sam doğruca yemek almaya gitti.

パーティー会場に入るなり、サムは食べ物めがけて脇目もふらず突進した。

Mümkün olan kısa sürede bir randevu almaya çalışın.

できるだけ早く予約をとるようにしなさい。

Onlar düşman tarafından vurulma riskini göze almaya hazırdılar.

敵に撃たれる危険を冒す覚悟だった。

Sizi işe almaya karar verirsek, bizden haber alırsınız.

採用と決定したらご通知いたします。

Sosisli sandviç ya da bir şey almaya gidelim.

ホットドッグか何か食べに行こうよ。

İngilizce eğitimi almaya başladığımdan beri altı yıl oldu.

英語を学び始めてから6年です。

Muhteşem ceketi gördüğünde, Julie onu almaya karar verdi.

ジュリーは豪華な上着を見ると、それを買う決心をした。

Bu sözlük çok pahalı ama satın almaya değer.

この辞書はとても高いが買う価値がある。

Biraz ödünç para almaya çalışarak tüm kasabayı koştum.

お金を借りようと思ってかけずり回った。

- Ev alacak param yok.
- Ev almaya gücüm yok.

家を買う余裕なんてないよ。

20 dakika sonra sabrım tükendi ve duş almaya gittim.

20分後には耐えられなくなって シャワーを浴びに席を外しました

Yardım çağırmamız gerekiyor. Bu almaya değer bir risk değildi.

助けが必要だ 食べなきゃよかった

Risk almaya devam etmeleri bir o kadar kolaylaşıyor olmasıydı.

ますます安易にリスクを 冒すようになるということです

Şirket gayri resmi olarak beni işe almaya karar verdi.

就職が内定した。

Milyoner, maliyeti ne olursa olsun başyapıtı satın almaya niyetlendi.

その大富豪は費用には関係なくその傑作を購入するつもりだった。

Tekne su almaya başladı ve kısa süre içinde battı.

そのボートは浸水し始めてまもなく沈んだ。

Dükkânda bir çadır almaya çalıştı, ancak istediği çadırı bulamadı.

彼女は店でテントを手に入れようとしたが、欲しいと思うテントを見つけることができなかった。

Evi şöyle dursun, onun araba almaya bile gücü yetmez.

彼は自動車を買う余裕はない。まして家は買えない。

Onu bir tane almaya ikna etmek için ne söylerdin?

彼にひとつ買うように納得されるのに、君ならなんと言いますか。

Okumaya değmeyen bir kitap ta en başta almaya değmez.

読む価値の無い本はまず第一に買う価値が無い。

- Erkek arkadaşımı çalmaya çalıştı.
- Erkek arkadaşımı benden almaya yeltendi.

- 彼女ね、私の彼氏を横取りしようとしたのよ。
- 彼女ね、私の彼氏を奪い取ろうとしたの。

Almaya gücüm yeter yetmez yeni bir araba almayı planlıyorum.

- 余裕ができ次第すぐ新しい車を買う予定です。
- 余裕ができたらすぐにでも新しい車を買うつもりです。

Daha sonra hayattan yeniden zevk almaya başladı ve gitgide iyileşti.

その後はまた生活が楽しくなり、徐々に回復していった。

O boşuna onlardan büyük bir meblağ para ödünç almaya çalıştı.

彼は彼らから多額の金を借りようとしたが駄目だった。

Bir bilet almaya gideceğim.Bu yüzden lütfen bir dakikalığına çantalarıma bak.

切符買ってくるから、ちょっと荷物見てて。

Bu kitap çok pahalı. Benim bunu satın almaya gücüm yetmez.

この本は高すぎるので私には買えない。

Bir televizyon seti istiyorum, ama bir tane satın almaya param yetmez.

テレビが欲しいのですが買う余裕がありません。

"Sağlık yetkilileri endişe verici bir SARS salgınını kontrol altına almaya çalışıyor"

”保健当局は SARSの流行について 事態を把握しきれず…”

Tom hep sınıfta uyur. Sanki okula sadece uykusunu almaya geliyormuş gibidir.

トムは授業中寝てばかりいるので、学校に寝に行っているようなものだ。

Yeni bir tane şöyle dursun, kullanılmış bir arabayı almaya gücüm yetmez.

- 私は中古車を買う余裕がない、まして新車は買えない。
- 私には中古車も買えない。まして、新車を買う余裕などない。

Ben 30 yaşında evlendim ve aynı zamanda, kısırlık tedavisi almaya başladım.

30歳で結婚し、同時に不妊治療を始めました。

Parkın bir yerinde şemsiyemi kaybettiğimden yeni bir tane almaya ihtiyacım var.

私の傘を公園のどこかでなくしてしまったから新しいのを買います。

Aynı şekilde, sıradan insanların böylesine lüks malları satın almaya parasal güçleri yetemez.

実際のところ、普通の人々にそんな贅沢品を購入する余裕はない。

Onu satın almaya karar vermeden önce, uyup uymadığını görmek için ceketi denedim.

買うのを決める前に、似合うかどうかそのジャケットを試着してみた。

Düzenli testler almaya ek olarak, bizim uzun bir deneme teslim etmemiz gerekiyor.

定期試験を受けるほかに、長いエッセーも提出しなければならない。

- Yeni bir bisiklet almayı göze alamam.
- Yeni bir bisiklet almaya bütçem elvermez.

私には新しい自転車を買う余裕がない。

Sorun şu ki daha az oksijen almaya başladığıızda, zihniniz sizinle oyunlar oynamaya başlar.

酸素が少なくなってくると 頭がいたずらしてくる

- Araba şöyle dursun, bisiklet almaya bile param yetmiyordu.
- Arabayı geçtim, bisiklet alacak param dahi yoktu.

僕は自転車を買う余裕がなかった。まして車なんて。

- Yeni bir araba almayı göze alamam.
- Yeni bir araba almaya gücüm yetmez.
- Yeni bir araba almak için param yok.

- 私には新車を買うゆとりは無い。
- 私には新車を買う余裕はないんです。
- 新車を買う余裕なんてないよ。