Translation of "Kalan" in Italian

0.006 sec.

Examples of using "Kalan" in a sentence and their italian translations:

Hayatta kalan yok.

Non ci sono sopravvissuti.

Geriye kalan tek şey

Quindi ciò che mi resta

kalan ise ısıya dönüştürülüyor,

e la restante in calore,

Kalan hiç süt yok.

Non c'è più latte rimasto.

Kalan çok seçenek yok.

Non c'è molta scelta.

Hayatta kalan var mı?

- Ci sono sopravvissuti?
- Ci sono dei sopravvissuti?

Hiç hayatta kalan yoktu.

Non ci sono stati sopravvissuti.

Kalan biraz şarap var.

- Rimane poco vino.
- Resta poco vino.

Başka sağ kalan yoktu.

Non c'erano altri sopravvissuti.

Pantanal'ın Brezilya'da kalan bölgesinde akşamüstü.

Tardo pomeriggio nel Pantanal, in Brasile.

Tom sadece kalan tek hasta.

Tom è l'unico paziente rimasto.

Kalan sadece üç gün var.

- Rimangono solo tre giorni.
- Restano solo tre giorni.
- Rimangono solamente tre giorni.
- Rimangono soltanto tre giorni.
- Restano solamente tre giorni.
- Restano soltanto tre giorni.

Kalan pek çok şey var.

Ne è rimasto ancora tanto.

Tom hayatta kalan tek kişiydi.

Tom era l'unico sopravvissuto.

Kalan sadece üç tanemiz var.

Ce ne sono rimasti solo tre.

kalan yüzde 88 ile çalışmanız gerektiği.

è che si dovrebbe lavorare con il restante 88%.

Kalan kabukları bıraktı ve hızlıca uzaklaştı.

fa cadere i gusci rimasti e schizza via.

Tom kahvaltı için kalan pizayı yedi.

- Tom ha mangiato la pizza avanzata per colazione.
- Tom mangiò la pizza avanzata per colazione.

Katliamda hayatta kalan sadece Tom değildi.

Non è stato l'unico sopravvissuto al massacro.

Bu yetersiz kalan bir ifade olabilir.

- Può essere una minimizzazione.
- Può essere un eufemismo.

Geriye kalan tek şey, kendimizi yeniden canlandırmak

tutto ciò che ci rimane da fare è renderci più indigeni

Sonsuzluk için iyi huylu kalan bir iklim.

un clima che rimane stabile per secoli,

Bir kaç yıl içinde kalan karbon bütçemizin

Ci sgranocchieremo quel che resta del budget di carbonio

Sınıfta kalan çok az sayıda öğrenci vardı.

C'erano pochi studenti rimasti in classe.

- Kalan üç ayın var.
- Üç ayın kaldı.

- Ti rimangono tre mesi.
- Vi rimangono tre mesi.
- Le rimangono tre mesi.
- Ti restano tre mesi.
- Vi restano tre mesi.
- Le restano tre mesi.

El arabası sisteminden geriye kalan tek şey bu.

Ecco quel che rimane dell'impianto col carrello.

Anlam, her şey soyup çıkarıldığında geriye kalan şeydir."

Il senso è quello che rimane quando tutto il resto è strappato via".

- çaresizce ihtiyaç duyduğu, ancak yetersiz kalan bir nitelik.

- una qualità di cui aveva disperatamente bisogno, ma che si trovava in scarsità.

Bugün tırmanış ekibinden hayatta kalan tek kişi benim.

Sono l'unico Sherpa di quella spedizione ancora in vita.

Benim öğrenmem için kalan çok fazla şey var.

- Mi resta così tanto da imparare.
- Mi rimane così tanto da imparare.

Saldırıdan hayatta kalan tek kişi sensin, değil mi?

Sei l'unico ad essere sopravvissuto all'attacco, non è vero?

Dışarıda bırakılan ve geride kalan kişiler ve yerler var.

che sono stati lasciati indietro.

Aynı zamanda okulda büyük ihtimalle zorbalığa maruz kalan çocuklar.

sono le stesse persone che subiscono il bullismo a scuola.

Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı.

Il numero di studenti che erano in ritardo per la scuola era molto più piccolo di quanto mi aspettassi.

Hayatının geri kalan kısmını hapishanede geçirmeyi gerçekten istiyor musun?

Davvero volete passare il resto della vostra vita in prigione?

- O bir az gösterme.
- Yetersiz kalan bir ifade bu.

È un eufemismo!

- Geri kalanları alabilirsin.
- Geri kalan senin olabilir.
- Kalanları alabilirsiniz.

- Puoi avere il resto.
- Potete avere il resto.
- Può avere il resto.

Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.

Tom non ha intenzione di restare a Boston per il resto della sua vita.

Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da yaşamaya karar verdi.

Tom ha deciso di vivere a Boston per il resto della sua vita.

Kalan %97, steroid almış bir tür çılgın enerji tavşanı gibi

Il restante 97% continua a picchiare la testa al muro

Çevreciler geride kalan vahşi gergedanları kurtarmak için daha çok çalışıyor.

Gli ambientalisti si impegnano per salvare i rinoceronti selvaggi rimasti.

Büyükbabam hayatının geriye kalan kısmını sakin bir şekilde yaşamak istiyor.

Mio nonno vuole vivere tranquillamente per il resto della sua vita.

Bugün ise sağ kalan altı türü var ve iki gruba ayrılıyorlar.

Oggi sono rimaste sei specie di bradipo, suddivise in due gruppi.

Hatta belki de okyanusun kalan kısmındaki tüm canlıların toplamından daha fazla.

Forse, più di quanta ce ne sia complessivamente nel resto dell'oceano.

Yaşlı erkek fazla iri olduğu için geri kalan herkesten daha yavaş.

La grande stazza del vecchio maschio lo rende molto meno agile degli altri.

- Yalnızca üç haftamız kaldı.
- Sadece kalan üç haftamız var.
- Sadece üç haftamız var.

- Ci rimangono solo tre settimane.
- Ci restano solo tre settimane.
- Ci restano soltanto tre settimane.
- Ci rimangono soltanto tre settimane.
- Ci restano solamente tre settimane.
- Ci rimangono solamente tre settimane.

Asya'nın hayatta kalan birkaç büyük maymunundan biri, birden Scourfield ve rehberine dal fırlatmaya başladı.

All'improvviso, una delle ultime grandi scimmie asiatiche rimaste iniziò a lanciare rami verso Scourfield e la sua guida.

Her sabah canlı bir kurbağa ye ve günün geri kalan kısmında sana daha kötü bir şey olmayacak.

- Mangia una rana viva ogni mattina e non ti capiterà nulla di peggio per il resto della giornata.
- Mangiate una rana viva ogni mattina e non vi capiterà nulla di peggio per il resto della giornata.