Translation of "John'un" in Italian

0.006 sec.

Examples of using "John'un" in a sentence and their italian translations:

John'un gerekçesi şuydu:

La giustificazione di John era semplice:

O John'un elması.

È la mela di John.

Tom, John'un ikizidir.

Tom è il gemello di John.

- John'un ölümünden dolayı şoka girdim.
- John'un ölümü beni çok sarstı.
- John'un ölümüyle dehşete düştüm.

Ero scioccato per la morte di John.

- O, John'un onu sevdiğini biliyordu.
- John'un kendisini sevdiğini biliyordu.

- Sapeva che John l'amava.
- Lei sapeva che John l'amava.

- Tom, John'un kazağını giyiyordu.
- Tom'un üstünde John'un kazağı vardı.

Tom stava indossando il maglione di John.

John'un evi kilisenin karşısındadır.

La casa di John è di fronte alla chiesa.

John'un beş elması var.

John ha cinque mele.

Mary, John'un kız kardeşidir.

Mary è la sorella di John.

Tom John'un göbek adıdır.

Tom è il secondo nome di John.

Tom John'un pijamalarını giyiyordu.

Tom stava indossando il pigiama di John.

Tom, John'un tişörtünü giyiyor.

- Tom sta indossando la T-shirt di John.
- Tom sta indossando la maglietta di John.

Tom John'un ayakkabılarını giyiyor.

Tom sta indossando le scarpe di John.

Tom John'un bir arkadaşı.

Tom è un amico di John.

Tom, John'un ikiz kardeşidir.

Tom è il fratello gemello di John.

- Tom Mary'ye John'un resmini gösterdi.
- Tom Mary'ye John'un bir resmini gösterdi.

Tom ha mostrato a Mary una foto di John.

O, John'un onu sevdiğini biliyor.

- Sa che John la amava.
- Lei sa che John la amava.

Tom John'un eski eşine aşık.

Tom è innamorato dell'ex moglie di John.

John'un karısı bir İngilizce öğretmenidir.

- La moglie di John è un'insegnante d'inglese.
- La moglie di John è una professoressa d'inglese.

Tom, John'un en büyük oğludur.

Tom è il figlio maggiore di John.

Tom ve Mary, John'un cenazesindeydiler.

Tom e Mary erano al funerale di John.

John'un burada olması gerekmiyor muydu?

John non doveva essere qui?

Tom John'un küçük erkek kardeşi.

Tom è il fratello minore di John.

John'un burada hiç arkadaşı yok.

- John non ha amici qui.
- John non ha amiche qui.

Tom Mary'ye John'un resmini gösterdi.

Tom mostrò a Mary la foto di John.

Tom John'un oda arkadaşı oldu.

- Tom è diventato il compagno di stanza di John.
- Tom divenne il compagno di stanza di John.
- Tom diventò il compagno di stanza di John.

Tom ve Mary, John'un arkadaşlarıdır.

- Tom e Mary sono amici di John.
- Tom e Mary sono gli amici di John.

Tom John'un ölümü için Mary'yi suçluyor.

Tom incolpa Mary per la morte di John.

Tom, Mary ve John'un hepsi burada.

Tom, Mary e John sono tutti qui.

Tom John'un Mary'ye verdiği yüzüğe baktı.

- Tom ha guardato l'anello che John ha dato a Mary.
- Tom guardò l'anello che John diede a Mary.

Tom, Mary'yle John'un tartıştığını duyduğunu söylüyor.

Tom dice di aver sentito Mary e John litigare.

Tom Mary'ye John'un telefon numarasını verdi.

- Tom ha dato il numero di telefono di John a Mary.
- Tom diede il numero di telefono di John a Mary.

Tom Mary'ye John'un bir fotoğrafını gösterdi.

- Tom ha mostrato a Mary una foto di John.
- Tom ha mostrato a Mary una fotografia di John.
- Tom mostrò a Mary una foto di John.
- Tom mostrò a Mary una fotografia di John.

Tom John'un dul kadını ile evlendi.

- Tom ha sposato la vedova di John.
- Tom sposò la vedova di John.

John'un babası biraz Fransızca bilgisine sahiptir.

Il padre di John ha qualche conoscenza del francese.

Tom Mary'ye John'un söylediğine inandığını söyledi.

Tom disse a Mary che credeva a ciò che diceva John.

Tom, Mary ve John'un ayrıldığını duydu.

Tom sentì dire che Mary e John si erano separati.

Tom, Mary'ye John'un aradığını söylemeyi unuttu.

Tom dimenticò di dire a Mary che John aveva chiamato.

Tom, John'un Mary'ye bakış tarzını sevmiyor.

A Tom non piace il modo in cui John guarda Mary.

Tom Mary'ye John'un nerede olduğunu sordu.

Tom chiese a Mary dove fosse John.

Tom Mary'ye John'un nerede yaşadığını sordu.

Tom chiese a Mary dove vivesse John.

Tom kaptan olarak John'un yerini aldı.

- Tom ha sostituito John come capitano.
- Tom sostituì John come capitano.

Tom, Mary'nin John'un kuzeni olduğunu düşünüyordu.

Tom pensava che Mary fosse la cugina di John.

Tom Mary'nin John'un karısı olduğunu bilmiyordu.

Tom non sapeva che Mary fosse la moglie di John.

Tom ve ben John'un ağladığını biliyoruz.

Io e Tom sappiamo che John ha pianto.

Tom Mary'nin John'un yüzebileceğini düşünmediğini söyledi.

Tom ha detto che Mary non pensa che John sappia nuotare.

Tom ve John'un sakalları var mı?

Tom e John hanno la barba?

Tom şimdi John'un eski eşi ile evlidir.

- Tom ora è sposato con l'ex moglie di John.
- Tom adesso è sposato con l'ex moglie di John.

Tom Mary'ye John'un bir resmini göstermek istedi.

Tom voleva mostrare a Mary una foto di John.

Tom bir kabadayı, tam John'un olduğu gibi.

Tom è un bullo, proprio come John.

Tom Mary'yi John'un ofisine kadar takip etti.

- Tom ha seguito Mary nell'ufficio di John.
- Tom seguì Mary nell'ufficio di John.

Tom Mary ve John'un kızıyla evlenmek istiyor.

Tom vuole sposare Mary e la figlia di John.

Tom, John'un iyi bir adam olduğunu söyledi.

Tom ha detto che John un buon uomo.

Tom, Mary'nin John'un yeni arabasını sürdüğünü gördü.

Tom ha visto Mary guidare l'auto nuova di John.

Tom, Mary ve John'un niçin dövüştüklerini bilmiyor.

Tom non sa perché Mary e John si fanno la guerra.

Tom, Mary ve John'un bir resmini buldu.

Tom ha trovato una foto di Mary e John.

Tom ve Mary, John'un akıllı olduğunu biliyorlar.

Tom e Mary sanno che John è intelligente.

Tom Mary'nin John'un kız arkadaşı olduğunu düşündü.

- Tom pensava che Mary fosse la fidanzata di John.
- Tom pensava che Mary fosse la ragazza di John.
- Tom pensava che Mary fosse la morosa di John.

Tom ve Mary John'un yalan söylediğini biliyorlar.

Tom e Mary sanno che John ha mentito.

Tom ve Mary, John'un yalan söylediğini söylüyor.

Tom e Mary dicono che John ha mentito.

Ne Tom'un ne de John'un sakalı var.

Né Tom, né John hanno la barba.

Tom, arkadaşı Mary'yi John'un partisinde gördüğüne şaşırdı.

Tom era sorpreso di vedere la sua amica Mary.

John'un büyükannesi uzun bir hastalığın ardından vefat etti.

La nonna di John è venuta a mancare dopo una lunga malattia.

Tom Mary ve John'un onu öldürmeye çalıştığını hatırladı.

Tom ricordava che Mary e John avevano tentato di ucciderlo.

Tom, Mary'nin John'un kız arkadaşı olduğunun farkında olmalı.

Tom deve stare attento al fatto che Mary è la ragazza di John.

Tom, John'un masum olduğu konusunda Mary'yi ikna etti.

Tom convinse Mary che John era innocente.

Tom, Mary ve John'un artık birlikte olmadıklarını biliyor.

- Tom sa che Mary e John non sono più assieme.
- Tom sa che Mary e John non sono più insieme.

Tom, Mary'yle John'un konuştuğu gibi konuşmanın kaba olduğunu düşünüyordu.

Tom pensava che fosse maleducato parlare con Mary nel modo in cui ha fatto John.

Tom ve Mary, John'un üç sıra arkasına birlikte oturdular.

Tom e Mary erano seduti tre file dietro a John.

Tom Mary'yi John'un partisine gitmesi için ikna etmeye çalıştı.

Tom cercò di persuadere Mary ad andare alla festa di John.

Tom, Mary ve John'un finansal durumlarını tartışmalarını dinlememeye çalıştı.

Tom cercava di non ascoltare mentre Mary e John discutevano della loro situazione finanziaria.

John'un beş elması var. Birini Mary'ye verir. Çantada kaç tane elma kalır?

John ha cinque mele. Ne dà una a Mary. Quante pere rimangono nella borsa?

- John'ın iki oğlu var.
- John'ın iki oğlu vardır.
- John'un iki oğlu var.

John ha due figli.

John'un annesi çok genç görünüyor, bu yüzden o sık sık onun ablasıyla karıştırır.

La madre di John sembra così giovane che spesso la scambiano per sua sorella.