Translation of "Hayatın" in Italian

0.005 sec.

Examples of using "Hayatın" in a sentence and their italian translations:

Hayatın gerçeği.

È un dato di fatto.

Hayatın nasıl?

- Come va la tua vita?
- Come va la sua vita?
- Come va la vostra vita?

Hayatın dönüm noktalarında,

Quando vi trovate a un punto di svolta nella vita,

Hayatın yaşanılması gerekiyor.

- La vita deve essere vissuta.
- La vita ha bisogno di essere vissuta.

Tom, hayatın tehlikede.

Tom, la tua vita è in pericolo.

Bir hayatın yok.

- Non hai una vita.
- Tu non hai una vita.

Çocuklar hayatın çiçekleridirler.

I bambini sono i fiori della vita.

O hayatın değeri ne?

che valore rimane alla sua vita?

Hayatın günlük rutininden usandım.

- Sono stanco del solito tran-tran.
- Sono stanco della routine di ogni giorno.

Bana hayatın anlamını anlat.

- Dimmi il significato della vita.
- Mi dica il significato della vita.
- Ditemi il significato della vita.

Senin bir hayatın yok.

Tu non hai una vita.

Çocuklar hayatın gerçek öğretmenleridir.

I bambini sono i veri insegnanti della vita.

Sanat hayatın monotonluğu kırar.

L'arte spezza la monotonia della nostra vita.

Hayatın anlamı hakkında düşünüyorum.

Sto pensando al significato della vita.

Bu, hayatın bir gerçeği.

È un fatto della vita.

Hayatın bana sunduklarına kendimi açtım

Mi sono aperta a ciò che l'universo ha da offrire,

Ama karmaşık hayatın gelişimi için

ma forse lo sviluppo della vita complessa

Hayatın ölümden daha iyi olduğu,

che la vita è meglio della morte,

Bilim hayatın tüm sorunlarını çözememiştir.

La scienza non ha risolto tutti i problemi della vita.

İnsanlar hayatın kısa olduğunu söylüyor.

- La gente dice che la vita è corta.
- La gente dice che la vita è breve.

Bilim hayatın tüm sorunları çözmez.

La scienza non risolve tutti i problemi della vita.

Hayatın tümü eğlenceden ibaret değil.

La vita non è tutta divertente.

Hayatın inişleri ve çıkışları vardır.

Il mondo è fatto a scale, chi le scende e chi le sale.

Yemek hayatın harika zevklerinden biridir.

Mangiare è uno dei grandi piaceri della vita.

Hayatın adil olduğunu kim söyledi?

Chi ha detto che la vita è facile?

Birincisi, karmaşık hayatın evrimleşmesine imkan sağladı.

Primo, ha permesso lo sviluppo di forme di vita più complesse.

Sevginin ışıltısı olmadan hayatın anlamı nedir?

Cos'è la vita senza la radiosità dell'amore?

Seyahat hayatın en acı zevklerinden biridir.

Viaggiare è uno dei piaceri più tristi della vita.

Yemek hayatın en büyük zevklerinden biridir.

Il cibo è uno dei piaceri più grandi della vita.

Hayatın kökenine dair çeşitli teoriler mevcut.

Esistono numerose teorie sull'origine della vita.

Benim için hayatın anlamı devamlı mücadele etmekti,

e il Motivo per me fu tornare a competere,

Işık ve gürültü kirliliği hayatın ritmini değiştiriyor.

L'inquinamento luminoso e acustico sta cambiando i ritmi della vita,

Ama hayatın kesinlikle diğer insanlar tarafından zenginleşti.

ma la mia vita è stata sicuramente arricchita da altre persone.

Ay ile gelgitlerin hayatın ritmini belirlediği bir dünya.

Dove la luna e le maree determinano il ritmo della vita.

Bu yolun veya hayatın beni nereye götüreceğinden emin değildim.

non ero sicuro dove questa strada o la mia vita stessero andando.

Yoksa bu birlikte yaşamamız gereken hayatın bir gerçeği mi?

O dobbiamo imparare a conviverci?

Çok fazla selfie çekmek cinsel hayatın durgun olduğunun işaretidir.

Farsi troppi selfie significa una mancanza di sesso.

Sadece bir tane hayatın var. Onu mutlu ve başarılı bir şekilde yaşa.

Si ha una sola vita. Vivetela felicemente e con successo.