Translation of "Ortaya" in Hungarian

0.046 sec.

Examples of using "Ortaya" in a sentence and their hungarian translations:

Ortaya çık.

- Gyere elő!
- Lépjen elő.

Para ortaya çıkacak.

Meglesz az a pénz.

Duman ortaya çıktı.

Füst jelent meg.

çünkü ortaya çıktı ki

mert kiderült,

Tüm gerçekliğiyle ortaya çıkarıyor.

hogy a perfekcionizmus mint létforma káros.

Karmaşık yaşamın ortaya çıkışı.

Összetett életformák kialakulása –

Ortaya çıktıkları andan itibaren...

Kikelése pillanatától kezdve

...güçlü yırtıcıları ortaya çıkarıyor.

amint Mumbai utcáit róják.

Tom'un ortaya çıkacağını düşündüm.

Azt gondoltam, Tomnak meg kéne mutatni.

Dikkatsizlik kazaları ortaya çıkarır.

A balesetek gondatlanságból származnak.

Tom aniden ortaya çıktı.

Tom hirtelen megjelent.

Kendi kimliğinizi ortaya çıkarın.

Azonosítsátok magatokat.

Bu, bilimin ortaya koyduğu uyarıların,

Elég logikusan hangzik,

Tembel hayvan iftirasının ortaya çıkışı

A lajhárokat érő rágalmakat

Ekonomik avantajlarıyla birlikte ortaya çıkarır.

gazdasági előnyökkel is jár.

Karanlıkta gizlenen şeyleri ortaya çıkarır.

és feltárja, mi rejtőzik a sötétben.

İçindeki gizli hayatları ortaya çıkarabiliyoruz.

az ott zajló életek titkaiba...

...gizli gece dünyasını ortaya çıkarır.

láthatóvá teszi ezt a titkos éjjeli világot,

Aktörler tarihi kostümlerle ortaya çıktılar.

- A színészek történelmi kosztümökben léptek fel.
- A színészek történelmi jelmezben játszottak.

Birçok kaza dikkatsizlikten ortaya çıkar.

Sok baleset a gondatlanságból származik.

O er geç ortaya çıkacak.

Előbb vagy utóbb, de felbukkan.

Duygularının ortaya çıkmasına izin verme.

Ne mutasd ki az érzéseid!

Tom'un sonunda ortaya çıkacağından eminim.

Biztos vagyok benne, hogy Tom előbb vagy utóbb itt lesz.

Benim haklı olduğum ortaya çıktı.

Kiderült, hogy igazam volt.

Yeni bir zorluk ortaya çıktı.

Egy új probléma adódott.

Köpeğimiz bir kafatası ortaya çıkardı.

Kiásott egy koponyát a kutyánk.

Aslında bir hediye olduğu ortaya çıktı

ajándéknak bizonyult számomra,

Umut ancak o zaman ortaya çıkar.

És akkor, de csak akkor, megjelenik a remény.

Bir gecede ortaya konabilen sistemler bütünü.

Egy sor olyan rendszer, amely naponta előállítható.

Bir olasılık planının gerekliliğini ortaya koyuyor.

magába foglal egy szükségszerű vészhelyzeti intézkedési tervet.

Bunlar, şehrin ortaya çıkması için geçen

Ezek a képek ugyanazon a helyszínen készültek,

Uzaklaştırmayı ve o anda ortaya çıkmasını

az segíthet őket kiverni a fejünkből,

Ama bunu ortaya ben çıkarmış olacağım

de csak most hoztam felszínre,

Nasıl işlediğine dair fikirlerimizi ortaya çıkardı.

és a jogrendszer működéséről.

ortaya çıkarmam, anlamam ve düzeltmem gereken

teljes világnyi gyűlölet várt arra, hogy felfedezzem,

Morötesi ışık gizli avcıları ortaya çıkarıyor.

Az ultraviola fény leleplezi a rejtőzködő vadászokat.

Sihirli bir gece dünyası ortaya çıkarıyoruz.

Egy varázslatos éjszakai világ.

Zamanı hızlandırınca ölümcül sırları ortaya çıkıyor.

A gyorsított felvétel leleplezi gyilkos titkukat.

Gece kameraları gizli dünyalarını ortaya çıkarıyor.

Az éjjellátó kamera elénk tárja titokzatos világukat.

ortaya geldiğinizde diş fırçası kullanmaya başlıyorsunuz,

középre haladva használatba jön a fogkefe,

Projemin fikri işte böyle ortaya çıktı.

Így született meg az ötlet a projektemhez.

Ama bazen ortaya iki bacak çıkıyor.

De néha kidugja két karját,

Onun, unun babası olduğu ortaya çıktı.

Kiderült, hogy ő az apja.

Onun, onun babası olduğu ortaya çıktı.

Kiderült, hogy az apja.

Benim önsezinin doğru olduğu ortaya çıktı.

- Az előérzetem valóra vált.
- Kiderült, hogy helyes az előérzetem.

Doğru olmadığı veya eksik olduğu ortaya çıkıyor.

hogy nem igaz, vagy a tudásunk hiányos.

Hiçbir şeyin gerçeğin dışına çıkamayacağı ortaya çıkıyor.

Aztán kiderült, hogy mi sem áll távolabb a valóságtól.

Mesela hep en iyi yanımı ortaya çıkaran,

Mint például jó barátom és lelkésztársam, Mark,

ortaya başka bir çelişki atmama izin verin.

hadd keverjek még ide egy másik ellentmondást, megemlítve,

Güvensizlik ve utanma duyguları yeniden ortaya çıkar

ismét a bizonytalanság és szégyen völgyébe szólít valami minket,

Programcılar henüz dünya dışı varlıkları ortaya çıkarmadı.

Csak a programozók még nem fedték fel az idegeneket.

Bu TEDGlobal 2017'de ortaya konduğu gibi

Adjunk szabad teret ötleteinknek és képzeletünknek,

Fakat alçalan güneş fokun silüetini ortaya çıkarıyor.

Az alacsonyan álló nap kirajzolja a fóka körvonalait.

Mary birdenbire ortaya çıktığında ben ayrılmak üzereydim.

Már indulni készültem, amikor Mary megjelent a semmiből.

İlacın karaciğer hasarına neden olduğu ortaya çıkarıldı.

Kiderült a drogról, hogy májkárosodást okoz.

Sanayi Devrimi ilk defa İngiltere'de ortaya çıkmıştır.

Az ipari forradalom első ízben Angliában ment végbe.

Soru senin neden orada olduğundan ortaya çıkıyor.

Felmerül a kérdés, mit kerestél te ott.

Kameramı ne zaman ortaya çıkarsam bana yardımı olur

Mikor érdemes elővennem a gépet,

ortaya çıkmaması için yatırım yapmaya teşvik etmiş olmuyoruz

hogy eleve a szerencsétlenség megelőzésébe fektessen be,

Yakınlaşma, yaratıcılık ve inovasyon organizasyon içinde ortaya çıkıyor.

elhivatottság, újító- és alkotókészség virul a szervezetünkben.

4 trilyon dolarlık bir değer ortaya çıkarmış oluruz.

egy négy billió dolláros értéket szabadíthatunk fel.

Maymunların algılamadığı kızılötesi ışık tünedikleri yerleri ortaya çıkarıyor.

A majmok számára láthatatlan infravörös fény megvilágítja rejtekhelyüket a magasban.

Yeni bir keşif, geceleri nasıl beslendiklerini ortaya çıkardı.

Nemrég derült csak ki, hogyan táplálkoznak az éjszaka folyamán.

Karanlıkta keşfe çıkarak... ...yeni davranışlar da ortaya çıkarıyoruz.

A sötétben vizsgálódva új viselkedésformákat is megismerünk.

Gece olunca, mercanların bile karanlık yüzü ortaya çıkıyor.

Éjszaka még a korallok is sötét oldalukat mutatják.

Cevapları ortaya yakın olanlar doğru ya da yanlıştan

Akik viszont az átlaghoz közelebb állnak,

Benim fizik ödevimden daha farklı olmadığı ortaya çıktı.

nem is sokban különböznek a fizika házimtól.

Bu toplantının işten çıkarılma görüşmem olduğu ortaya çıktı.

Közölték velem, hogy felmondanak.

Şaşırtıcı şekilde, onun bir hırsız olduğu ortaya çıktı.

Mindenki nagy meglepetésére kiderült, hogy ő egy tolvaj.

Mary güzel bir elbise giyerek okulda ortaya çıktı.

Mari egy elegáns köpenyben jelent meg az iskolában.

Bir gün ortaya çıkan küçük bir çocuğun kibarlığı hakkında

az egy napon felbukkanó vajszívű kisfiúról,

Ortaya çıkan şirketlerin çoğu Orta Doğu ve Çin'den geliyor.

A fölbukkanó cégek közül több a közel-keleti és kínai.

Bu yeni bellek izlerini etkin bir şekilde ortaya koyamayız.

nem tudjuk hatékonyan rögzíteni az új emléknyomokat.

Gerçekten ileri bir medeniyetin gelişimi için ortaya engel koyuyor.

a valóban fejlett civilizáció kialakulását.

Gece kameralarımız, yeni davranış denilebilecek bir şeyi ortaya çıkarıyor.

Úgy tűnik, az éjjellátó kamera eddig ismeretlen viselkedést leplez le.

Ve bu çizgileri çizerken, tüm bu hikâyeler ortaya çıkıyor.

És ahogy felvázoltam ezeket a vonalakat, kirajzolódtak ezek a történetek.

- Acil bir şey ortaya çıktı.
- Acil bir durum çıktı.

Akadt valami sürgős dolog.

Ancak dünyada her ay 10 milyon yeni iş ortaya çıkmıyor.

És a világunk nem teremt havonta 10 millió új munkahelyet.

Tıpkı düzeneğin üst kısmında tek sıra hâlinde ortaya çıkışları gibi.

és kialakul egy sor a szóródási mátrix tetején.

Dokunacak mesafeye geliyorlar ki... ...bir kez daha tehlike ortaya çıkıyor.

Karnyújtásnyi távolságra vannak, mikor újabb veszély bukkan fel.

Çoğu insan ortaya çıkan yeni fikirlere bakar ve onları yargılar.

Legtöbben megvizsgáljuk az ötleteinket, és valamilyen ítéletet hozunk:

- O konu asla ortaya çıkmadı.
- O konu asla gündeme gelmedi.

Ez a téma soha nem jött elő.

- Bu tatlı küçük yaşlı kadının bir sendikanın başı olduğu ortaya çıktı.
- Bu tatlı küçük yaşlı kadının bir suç örgütünün başı olduğu ortaya çıktı.

Kiderült, hogy ez az alacsony idős hölgy a maffia feje.

Bu sadece ortaya çıkan değerlerle yaklaşma yaklaşımı çok mu fazla olur?

ha e felfedett értékek túl messzire visznek?

Pek çok ufak yaratık en güvenli buldukları bu zamanda ortaya çıkar.

Sok apró teremtmény csak ilyenkor merészkedik elő.

İşe aldığımız her kişiye karşılık 10 kişi için iş imkânı ortaya çıkacak.

Minden emberrel, akit felveszünk, 10 munkahelyet teremtünk a környéken.

Isıya duyarlı kamera daha yükseklerde, karanlıkta saklanan bir başka avcıyı ortaya çıkarıyor.

A magasban a hőkamera egy másik, sötétben bujkáló vadászt leplez le.

Ama düşük ışıkta çalışan kameralar farklı bir yaklaşımı olan bir türü ortaya çıkarıyor.

De a fényérzékeny kamera más fajokat is felfedez.

- Bu sorun, karşılıklı yanlış anlamadan ortaya çıktı.
- Bu problem karşılıklı yanlış anlamadan doğdu.

Ez a probléma kölcsönös félreértésből származott.

O durumu bu kadar mantıklı bir biçimde ortaya koyarken benim ne demem gerekiyor?

Mit mondhatnék, ha ő olyan logikusan elmagyarázta?

Japon flütleri çoğunlukla bambu kamışından yapılır, fakat son zamanlarda bazı ağaç olanları ortaya çıkmıştır.

A legtöbb sakuhacsi bambuszból készül, de az utóbbi időben fából készült példányok is feltűntek.

- İyi bir fikir bulamıyorum.
- İyi bir fikir ileri süremiyorum.
- Ortaya iyi bir fikir atamıyorum.

- Nem tudok előhozakodni egy jó ötlettel.
- Semmilyen jó ötlet sincs a tarsolyomban.

- Tek yararlı cevaplar yeni soruları ortaya atandır.
- Faydalı cevaplar, sadece yeni sorular sorduran cevaplardır.

A válaszok csak akkor hasznosak, ha új kérdéseket vetnek fel.

Şaşırtıcı ama gece ortaya çıkan bu görüntülere sıkça rastlanır. Tüm deniz hayvanlarının üçte biri biyolüminans yaratır.

Az ilyen éjszakai látványosságok meglepően gyakoriak. A tengeri állatok háromnegyedének van biolumineszcenciás képessége.

"Esperanto: Avrupa veya Asya dili" denemesinde Claude Piron, Esperanto ve Çince arasındaki benzerliği gösterdi ve Esperanto'nun yalnızca Avrupa merkezli olduğunu ortaya koydu.

"Eszperantó: európai vagy ázsiai nyelv" című tanulmányában Claude Piron kimutatta a hasonlóságot az eszperantó és a kínai nyelv között, így cáfolta azt a gondolatot, hogy az eszperantó tisztán európai nyelv.