Translation of "Başladılar" in German

0.013 sec.

Examples of using "Başladılar" in a sentence and their german translations:

Koşmaya başladılar.

Sie liefen los.

Geri çekilmeye başladılar.

Sie mussten sich zurückziehen.

Kızlar gülmeye başladılar.

Die Mädchen fingen an zu lachen.

Birbirlerini öpmeye başladılar.

Sie fingen an, sich zu küssen.

Dans etmeye başladılar.

- Sie fingen an zu tanzen.
- Sie fingen zu tanzen an.

Onlar konuşmaya başladılar.

Sie fingen an zu sprechen.

Onlar derhal çalışmaya başladılar.

- Sie machten sich umgehend an die Arbeit.
- Sie machten sich sogleich ans Werk.

Onlar aynı zamanda başladılar.

- Sie haben gleichzeitig angefangen.
- Sie starteten zur gleichen Zeit.

Üçü birden gülmeye başladılar.

Sie begannen alle drei zu lachen.

Onlar ateş etmeye başladılar.

- Sie eröffneten das Feuer.
- Sie fingen an zu schießen.

Polisi görünce koşmaya başladılar.

Sie liefen los, als sie die Polizei sahen.

Onlar tepeye tırmanmaya başladılar.

Sie begannen, den Hügel zu ersteigen.

Tom ve Mary yürümeye başladılar.

Tom und Maria gingen los.

Ve bir süre sonra çarpışmaya başladılar

und nach einer Weile fingen sie an zu kämpfen

Sonbahar geldi ve yapraklar düşmeye başladılar.

Es wurde Herbst und das Laub begann zu fallen.

Bilimciler bu soruların yanıtlarını bulmaya başladılar.

Wissenschaftler begannen Antworten auf diese Fragen zu finden.

Bir süre sonra yeniden yürümeye başladılar.

Nach einer Weile gingen sie weiter.

Teksaslılar kendi ordularını organize etmeye başladılar.

Die Texaner machten sich daran, ein eigenes Heer auszuheben.

Onlar düdük sesini duyduklarında son hızla başladılar.

Als sie den Pfiff hörten, starteten sie mit voller Geschwindigkeit.

Tokyo'da yeni bir tür araba satmaya başladılar.

Sie begannen einen neuen Autotyp in Tokio zu verkaufen.

Avrupalılar, Amerikaları 15. yüzyıl sonunda keşfetmeye başladılar.

Im späten 15. Jahrhundert begannen die Europäer, Amerika zu erkunden.

Tom ve Mary tekrar kavga etmeye başladılar.

Tom und Maria haben schon wieder angefangen zu streiten.

Sonra bütün kızlar birbiri ardına ağlamaya başladılar.

Darauf fingen alle Mädchen, eines nach dem anderen, an zu weinen.

İnsanlar sanki o kuşağın parçası gibi rol yapmaya başladılar

in der Menschen sich benehmen, als ob sie Teil jener Generation sind,

Tom ve Mary çok yakın zamanlarda birbirleriyle çıkmaya başladılar.

Tom und Maria haben ganz vor kurzem angefangen, sich zu treffen.

Tom ve Mary ışık kapanır kapanmaz birbirlerini öpmeye başladılar.

Tom und Maria fingen sofort an, sich zu küssen, als das Licht ausging.

Birkaç gün içinde ailenin diğer üyeleri de belirtileri göstermeye başladılar.

Innerhalb von ein paar Tagen fingen andere Familienmitglieder an, Symptome zu zeigen.

Tom ve Mary her ikisi de odaya girer girmez konuşmaya başladılar.

Tom und Maria fingen an, sich zu unterhalten, kaum dass sie beide das Zimmer betreten hatten.

Tom ve Mary birlikte zaman geçirirken birbirlerini daha iyi tanımaya başladılar.

Je mehr Zeit Tom und Maria zusammen verbrachten, desto besser lernten sie sich kennen.

Bir süre sonra bu davalılar masraf yapmamak için beraber gidip gelmeye başladılar

Nach einer Weile begannen diese Angeklagten, sich zusammenzuschließen, um Kosten zu vermeiden

Tom ve Mary lisede arkadaştı ve mezun olduktan birkaç yıl sonra çıkmaya başladılar.

- Tom und Maria waren in der Schule befreundet und ein paar Jahre nach ihrem Abschluss ein Pärchen.
- Tom und Maria waren in der Schule befreundet, und einige Jahre nach dem Abschluss wurden sie ein Paar.

" O tekrar olmayacak. "Fortunatus kendi kendine söyledi, ve tekrar birbirlerine at sürmeye başladılar. Bu defa Fortunatus'un mızrağı düşmanına o kadar güçlü rastladı ki o atından bir top gibi uçtu ve yerde ölü yatıyordu.

„Das soll nicht wieder geschehen“, sagte Fortunatus bei sich, und wieder ritten sie aufeinander los. Dieses Mal traf der Speer des Fortunatus den Feind so heftig, dass dieser wie ein Ball vom Pferde flog und tot auf der Erde liegen blieb.