Translation of "Ateş" in Spanish

0.011 sec.

Examples of using "Ateş" in a sentence and their spanish translations:

Ateş!

- ¡Dilo!
- ¡Empiece!
- ¡Disparen!

- Ateş!
- Yangın!
- Ateş et!

- ¡Fuego!
- ¡Incendio!
- ¡Disparad!

- Ateş!
- Ateş et!
- Vur!

- ¡Fuego!
- ¡Disparad!
- ¡Disparen!
- Dispara.
- ¡Dispará!
- ¡Dispare!

Ateş böcekleri.

Las luciérnagas.

Ateş etmesi

disparar

Ateş söndü.

El fuego se extinguió.

Ateş serbest!

- ¡Disparad!
- ¡Fuego a discreción!

Ateş etmeyin!

- ¡No dispares!
- ¡No dispare!
- ¡No disparéis!
- ¡No disparen!

Ateş etmeyin.

Deja de disparar.

Ateş yanar.

El fuego quema.

"Askerler, ateş emri verdiğimde yüreğime ateş" dedi.

“Soldados, cuando yo dé la orden de disparar, disparen al corazón”, le dijo al pelotón de fusilamiento.

Birinci önceliğimiz, ateş.

Número uno: hacer una fogata.

Ateş hastalık gösterir.

La fiebre indica enfermedad.

Tom ateş yaktı.

- Tom prendió el fuego.
- Tom encendió el fuego.

Ateş çok tehlikelidir.

El fuego es muy peligroso.

Lütfen ateş etmeyin.

No dispares, por favor.

Nişan al. Ateş!

Apunta. ¡Fuego!

Bekle, ateş etme!

- ¡Espere, no dispare!
- ¡Espera, no dispares!
- ¡Esperá, no dispares!

Ateş yakar mısın?

- ¿Quiere prender el fuego?
- ¿Te importaría encender el fuego?
- ¿Quiere encender el fuego?

Askerler ateş etti.

Los soldados abrieron fuego.

Perde ateş aldı.

La cortina se prendió en llamas.

Tom'a ateş edildi.

Tom recibió un disparo.

Emretmeden ateş etmeyin.

No disparen antes de que dé la orden.

Belki bir ateş yakabiliriz

Podríamos hacer una fogata,

Ateş iyi bir karardı.

Buena decisión la del fuego.

Ateş topu gibi fırlıyor,

rebotando como si fuesen bolas de fuego,

Ateş her zaman tehlikelidir.

El fuego siempre es peligroso.

Ateş etrafında oynamak tehlikelidir.

Es peligroso jugar cerca del fuego.

Tom ateş yüzünden yatakta.

Tom está en la cama con fiebre.

Silah kazara ateş aldı.

El arma se disparó accidentalmente.

O bana ateş etti.

Él me disparó.

Tom, Mary'ye ateş etti.

Tom le disparó a Mary.

O, ona ateş etmedi!

¡Él sí le disparó!

O ona ateş etti.

Le disparó.

Tom ona ateş etti.

Tom le disparó.

Tom ayıya ateş edemedi.

- Tomás no pudo disparar al oso.
- Tomás no fue capaz de disparar al oso.

Onlar bize ateş ediyorlar.

Ellos nos están disparando.

Polis "Ateş etmeyin!" dedi.

—¡No dispares! —dijo el policía.

- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
- Dumanın olduğu yerde ateş vardır.

Donde hay humo, hay fuego.

Yoksa durup ateş mi yakayım?

¿O voy a detenerme y a hacer una fogata?

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

- Cuando el río suena, agua lleva.
- No hay humo sin fuego.
- Donde hay humo, hay fuego.

Avcı bir geyiğe ateş etti.

El cazador le disparó a un ciervo.

Biz ateş etrafında dans ettik.

Bailamos alrededor del fuego.

O, nasıl ateş yakacağını açıkladı.

Él explicó cómo hacer un fuego.

Polisler Tom'un lastiklerine ateş ettiler.

El policía le reventó los neumáticos a Tom de un tiro.

Kuşa ateş etti fakat ıskaladı.

- Él le disparó al pájaro, sin embargo falló.
- Él disparó al pájaro, pero falló.

Bu buzu eritemem. Ateş yok.

No puedo derretir este hielo. No hay fuego.

Hiç tüfekle ateş ettin mi?

¿Alguna vez has disparado con un rifle?

Avcı bir ayıya ateş etti.

El cazador disparó a un oso.

Nasıl ateş edeceğimi öğrenmek zorundayım.

Tengo que aprender a tirar.

- Onu vuracağım.
- Ona ateş edeceğim.

- Voy a pegarle un tiro.
- Le voy a disparar.

Ormanda ateş ile dikkatli ol.

Cuidado con el fuego en el bosque.

Tom'un Mary'ye ateş ettiğini gördüm.

Yo vi a Tom disparar a Mary.

Tom ilk olarak ateş etti.

Tom disparó primero.

Tom bir kez ateş etti.

Tom disparó una vez.

Onlar ateş açıncaya kadar bekle.

- Esperen hasta que abran fuego.
- Esperad a que abran fuego.

İspanyol ilk olarak ateş etti.

Los españoles dispararon primero.

Oda çok soğuk. Ateş söndü.

La habitación está muy fría. El fuego se ha apagado.

O üç el ateş etti.

Él realizó tres disparos.

Nişan almayı bilmiyorsan ateş etme.

No dispares si no sabes apuntar.

Bize arkadan ateş de ettiler.

A nosotros también nos dispararon por la espalda.

Ve daha az ateş basması yaşıyorlar.

y también tienen menos sofocos.

Bu ateş büyük bir fark yaratıyor.

Esta fogata hace una gran diferencia.

Kıvılcım çıkartmak için ateş çeliği kullanacağım.

Usaré el chispero para encenderlo.

Çoğu ateş böceği ışığını açıp kapatır.

La mayoría de las luciérnagas proyecta su luz.

1000 yıl sonra verimli ateş yakabiliyoruz

Podemos disparar eficientemente después de 1000 años

Sadece her istediğimiz zaman ateş yakabileceğiz

solo podemos encender fuego cuando queramos

Ben kibrit olmadan ateş yakmayı öğrendi.

Ben aprendió a hacer fuego sin usar fósforos.

- Ateş söndü.
- Yangın söndü.
- Yangın bitmişti.

El fuego se extinguió.

Tom'un ateş yakmaya çalıştığını gördün mü?

¿Has visto a Tom intentar iniciar un fuego?

Senin gibi ateş etmeyi öğrenmek istiyorum.

Quiero aprender a disparar como tú.

Hava soğuktu, bu yüzden ateş yaktık.

Hacía frío, así que prendimos una fogata.

Sigaram için bana bir ateş ver.

Déme candela para encender el cigarrillo.

Babam tavuk kızartmak için ateş kullanır.

Papá usa el fuego para asar un pollo.

Diğer polisler kalabalığa ateş etmeye başladı.

Los otros policías empezaron a disparar contra la multitud.

Tom Mary'ye ateş etti fakat ıskaladı.

Tom le disparó a Mary, pero falló.

Hormon tedavisinin, ateş basması gibi bazı semptomları

es que la terapia hormonal puede ser de ayuda

Pekâlâ, durup ateş yakmayı denememizi istediniz demek?

Bien, ¿opinan que debemos parar e intentar hacer una fogata?

Ateş sönüyor; biraz odun ilave eder misin?

- El fuego se está extinguiendo; ¿le pondrías algo de leña?
- La hoguera se está apagando; ¿le echas más leña?

Hastalığın ilk belirtileri ateş ve boğaz ağrısı.

Los síntomas iniciales de la enfermedad son fiebre y dolor de garganta.

Ateş için biraz odun almaya gider misin?

¿Puedes ir a buscar leña?

Baca ateş aldı ve ev tamamen yandı.

Se incendió la chimenea y se quemó toda la casa.

- Tom, Mary'ye ateş etmedi.
- Tom Mary'yi kovmadı.

Tom no echó a Mary.

Benim topraklarıma girdin, şimdi sana ateş etmeliyim.

Has transgredido mi territorio, ahora debo dispararte.

Bu hem ateş hem de ısı kaynağı olacak

Esto generará fuego y calor

İlk yapacağımız bu. Sonra küçük bir ateş yakacağız.

Eso primero. Luego haremos fuego.

Ateş yakmak her zaman iyidir. Avcıları uzak tutar.

Siempre es bueno hacer una fogata. Ahuyenta a los depredadores.

Japonlar, ateş böceği mürekkep balığını çok lezzetli bulur.

Los japoneses consideran al calamar luciérnaga una exquisitez.

Dikkatli ol, bu adamın ateş etme ruhsatı var!

¡Ten cuidado, este tipo tiene licencia de disparar!

- Üç atış duyuldu.
- Üç el ateş sesi duyuldu.

Se oyeron tres balazos.

Onlar iyi ata binebiliyor ve iyi ateş edebiliyorlardı.

Ellos podían montar y disparar bien.

Ama büyük bir ateş yakarsak bunu caydırıcı olarak kullanabiliriz.

Pero creo que podemos ahuyentarlo si hacemos una fogata.

Ateş yakmak her zaman güzeldir, avcıları bizden uzak tutar.

Siempre es bueno hacer una fogata, va a ahuyentar a los depredadores.