Translation of "Ateş" in Polish

0.027 sec.

Examples of using "Ateş" in a sentence and their polish translations:

- Ateş!
- Yangın!
- Ateş et!

- Pali się!
- Strzelaj!
- Ognia!

- Ateş!
- Ateş et!
- Vur!

- Strzelaj!
- Ognia!

Ateş böcekleri.

Świetliki.

Ateş serbest!

- Ognia!
- Strzelać!

Ateş etme.

Wstrzymać ogień.

Ateş etmeyin.

Przestań strzelać.

Ateş edeceğim.

Będę strzelać.

Ateş yanar.

Ogień parzy.

Birinci önceliğimiz, ateş.

Priorytet numer jeden: ogień.

Ateş hastalık gösterir.

Gorączka wskazuje na chorobę.

Nişan al. Ateş!

Cel. Ogień!

Tom ateş püskürecek.

Tom będzie bardzo zły.

Belki bir ateş yakabiliriz

Moglibyśmy tu rozpalić małe ognisko.

Ateş iyi bir karardı.

Dobra decyzja w sprawie ognia.

Ateş topu gibi fırlıyor,

które pojawiły się jak kule ogniowe,

Ben kimseye ateş etmedim.

Nikogo nie zastrzeliłem.

Tom'a ateş ettin mi?

- Czy postrzeliłeś Toma?
- Czy postrzeliłaś Toma?

Biz ona ateş ettik.

Zastrzeliliśmy ją.

Hemen bir ateş yaktım.

Natychmiast rozpaliłem ogień.

Ken Tom'a ateş etti.

Ken zastrzelił Toma

Yoksa durup ateş mi yakayım?

Czy mam tu zostać i rozpalić ogień?

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

Nie ma dymu bez ognia.

Avcı bir geyiğe ateş etti.

Myśliwy strzelił do jelenia.

- Onu vuracağım.
- Ona ateş edeceğim.

Zastrzelę go.

Tom herhangi birine ateş etmedi.

Tom nikogo nie zastrzelił.

Bu ateş büyük bir fark yaratıyor.

Ogromna różnica z tym ogniem.

Kıvılcım çıkartmak için ateş çeliği kullanacağım.

Użyję krzesiwa, aby wywołać iskrę.

Çoğu ateş böceği ışığını açıp kapatır.

Większość świetlików miga swoimi światełkami.

Hava soğuktu, bu yüzden ateş yaktık.

Było zimno, więc podłożyliśmy ogień.

Pekâlâ, durup ateş yakmayı denememizi istediniz demek?

Więc uważacie, że powinniśmy zostać i spróbować rozpalić ogień?

Hastalığın ilk belirtileri ateş ve boğaz ağrısı.

Pierwsze objawy choroby to gorączka i ból gardła.

Baca ateş aldı ve ev tamamen yandı.

Komin zajął się ogniem i dom się spalił.

Şimdiye kadar hiç ateş böceği gördün mü?

Widziałeś kiedyś świetlika?

Bu hem ateş hem de ısı kaynağı olacak

To będzie ogień i ciepło.

İlk yapacağımız bu. Sonra küçük bir ateş yakacağız.

To pierwsza rzecz. Potem rozpalimy mały ogień.

Ateş yakmak her zaman iyidir. Avcıları uzak tutar.

Zawsze dobrze jest rozpalić ogień, bo odstrasza drapieżniki.

Japonlar, ateş böceği mürekkep balığını çok lezzetli bulur.

Dla Japończyków te kałamarnice to przysmak.

Ama büyük bir ateş yakarsak bunu caydırıcı olarak kullanabiliriz.

Moglibyśmy rozpalić duży ogień, by go odstraszyć.

Ateş yakmak her zaman güzeldir, avcıları bizden uzak tutar.

Zawsze dobrze jest rozpalić ogień. To odstraszy drapieżniki.

Büyük, kuvvetli ve ateş turuncusu. Asya'nın simge hâline gelmiş orangutanı.

Duży, silny i jaskrawopomarańczowy, orangutan jest symbolem Azji.

Ama sanırım büyük bir ateş yakarsak onu caydrıcı olarak kullanabiliriz.

Ale jeśli rozpalimy duży ogień, możemy nim je odstraszyć.

Bakın, ateş de ona göre hareketlendi. Kesinlikle bir hava akımı var.

Patrzcie, jak płomień migocze. Nadchodzi przeciąg.

Muhtemelen insanların ona kötü davranmasına, ateş etmelerine şaşırdı, o yüzden hemen kaçmadı.

i pewnie zdziwiły go strzały i to, jak źle go potraktowali, więc nie uciekł od razu.

Ateş böceği mürekkep balığı, fotofor adı verilen özel hücreleriyle kendi ışığını üretir.

Świecące kałamarnice wytwarzają światło dzięki specjalnym komórkom – fotoforom.

Bu dişi ateş böceği mürekkep balığı abisten yüzlerce metre yukarıya doğru göç ediyor.

Ta samica świecącej kałamarnicy migruje setki metrów z głębin ku górze.