Translation of "Pratik" in French

0.011 sec.

Examples of using "Pratik" in a sentence and their french translations:

Pratik yapın.

Entraînez-vous.

Tom pratik.

Tom est pratique.

Pratik yapıyorum.

J'ai répété.

Pratik yapmaya çalışıyorum.

J'essaye de m'entraîner.

Bu pratik değil.

Ce n'est pas pratique.

Pratik yapıyor musun?

T'es-tu entraîné ?

- Seninle pratik yapmak istiyorum.
- Sizinle pratik yapmak istiyorum.

- Je veux m'entrainer avec toi.
- Je veux pratiquer avec toi.

Pratik için geç kaldım.

Je suis en retard pour l'entraînement.

Biz çok pratik yaparız.

Nous répétons beaucoup.

Biz sadece pratik yapıyoruz.

Nous ne faisons que nous exercer.

Folyo ile pratik yapalım.

Exerçons-nous au fleuret.

Pratik yapmayı unuttun mu?

T'as oublié de t'entraîner ?

Fransızcamı pratik yapmam gerkiyor.

J'ai besoin de pratiquer mon français.

Pratik yapmaya devam ettim.

Je continuais à m'entraîner.

- Türkçe konuşmayı pratik etmeye ihtiyacım var.
- Türkçe konuşarak pratik yapmaya ihtiyacım var.
- Türkçe konuşarak pratik yapmalıyım.

Il me faut pratiquer le turc.

Kemanı her gün pratik yapmalısın.

Tu devrais t'exercer au violon tous les jours.

O, pratik için erken geldi.

- Elle est venue tôt pour pratiquer.
- Elle est arrivée tôt pour l'entraînement.

Keman çalmak çok pratik ister.

Jouer du violon nécessite beaucoup de pratique.

Tom pratik yapmaya devam etti.

Tom continuait à s'entraîner.

Bana biraz pratik tavsiyeler verdi.

Elle m'a donné des conseils pratiques.

Pratik sınav yarından sonraki gün.

L'examen pratique est après-demain.

Teori ve pratik el ele gitmeli.

La théorie et la pratique devraient aller main dans la main.

Bu şehirdeki ulaşım araçları çok pratik.

Les transports dans cette ville sont très pratiques.

Ve o temel ifadelerle pratik yapmaya başlatmak.

et pratiquer les formules de base.

İyi İngilizce yazma, çok fazla pratik gerektirir.

- Écrire du bon anglais demande beaucoup de pratique.
- Bien écrire anglais nécessite beaucoup de pratique.

O, pratik yapmak için geç saatlerde geldi.

Il est venu tard à l'entraînement.

Bana İngilizcesini benimle pratik etmek istediğini söyledi.

Il m'a dit qu'il voulait pratiquer son anglais avec moi.

Pratik şakacı bir osuruk yastığı olmadan olmamalı.

Aucun farceur ne devrait se passer de coussin péteur.

O, çatıdaki kemanla sık sık pratik yapardı.

Elle avait l'habitude de jouer du violon sur le toit.

İngilizceyi pratik yapmak için her fırsatı kullandı.

Il mettait à profit chaque occasion d'exercer l'anglais.

"Bu kişiyi her gördüğümde, biliyorum ki, pratik zamanı,

« Chaque fois que je le croise, je dois pratiquer,

Yabancı bir lisan öğrenmek çok fazla pratik gerektirir.

- Pour maîtriser une langue, il faut énormément de pratique.
- La maîtrise d'une langue étrangère vient de la parler souvent.

Esperanto öğrenmek istiyorsan oku ve çokça pratik yap.

Si tu veux apprendre l'espéranto, lis et pratique beaucoup.

- Pratik en iyi öğretmendir.
- Uygulama en iyi öğretmendir.

- La pratique est le meilleur maître.
- L'entraînement est le meilleur professeur.
- La pratique constitue le meilleur enseignant.

İtmeli düğmeler, çocuk kıyafetleri için pratik bir bağlayıcıdır.

Pour les vêtements des enfants, les boutons-pression sont une fermeture pratique.

Pratik ve insancıl yaklaşımı saygı kazandı ve sonuçlar getirdi.

Son approche pratique et humaine a gagné le respect et a donné des résultats.

İyi bir yazar olmak istiyorsan, yazmayı pratik yapman gerekir.

Si vous voulez devenir un bon écrivain, il vous faut pratiquer l'écriture.

O daha iyi bir iş bulabilmek için İngilizceyi pratik yapıyor.

Elle pratique l'anglais de manière à obtenir un meilleur emploi.

Esperanto öğrenmesi ve ezberlemesi kolay esnek ve pratik bir dildir.

L'espéranto est une langue flexible, facile à apprendre, pratique et mémorisable.

Tom günde yaklaşık bir saat piyanoyu pratik yapmak için geçirir.

Tom passe environ une heure par jour à pratiquer le piano.

Öncelikli olarak bu insanlar bencil, hızlı ya da pratik olan yerine

Dans le fond, ils travaillaient dans un système juste

Akademik ve pratik yolu planlıyordu bir anda ülkenin başkanı olana kadar

telle que décrite par les journaux britanniques loin des yeux de son père, qui a rejeté l'

Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte var.

En théorie, il n'y a pas de différence entre la théorie et la pratique. Mais, en pratique, il y en a.

Pratik olarak, her iki konuk için bir kilo sığır eti planlamalısınız.

À grosse maille, vous devriez prévoir une livre de bœuf pour deux invités.

Profesyonel bir banjo oyuncusu olmak için pratik yapmaya binlerce saat harcamalısın.

Pour devenir un joueur professionnel de banjo, il faut passer des milliers d'heures à pratiquer.

Gibi pratik şakalar yapabilirsin… ya da Thormod gibi şiir hakkında mızmızlanabilirsiniz. ve

se faisant couper les mains du gars ... ou vous pouvez pinailler sur la poésie comme Thormod et

Ben benim Alman konuşmamı pratik etmeme yardım etmesi için özel öğretmen tuttum.

- J'ai engagé un professeur particulier pour m'aider à pratiquer ma conversation allemande.
- J'ai loué les services d'un professeur particulier pour m'aider à pratiquer ma conversation allemande.

İyi bir seviyede olmadığımın farkındayım; bu yüzden, daha fazla pratik yapmam gerekiyor.

Je suis conscient de ne pas avoir un bon niveau ; par conséquent, j'ai besoin de pratiquer plus.

Bu bilimsel bir kişi için iyi görünüyor ama ben sana pratik konularda danışmayı tercih ederim.

Ça semble bon pour une personne scientifique, mais je préfère vous consulter dans des questions pratiques.

- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte var.
- Teoride, teori ve uygulama arasında farklılık yok. Ama uygulamada var.

En théorie, il n'y a pas de différence entre la théorie et la pratique. Mais, en pratique, il y en a.