Translation of "Ortak" in French

0.018 sec.

Examples of using "Ortak" in a sentence and their french translations:

ortak oldular.

offrant des sanctions alternatives.

Çoğu özelliğimiz ortak.

Nous avions tant de traits en commun.

Biz ortak değiliz.

Nous ne sommes pas partenaires.

Ortak arkadaşlarımız var.

Nous avons des amis en commun.

- Bizim ortak bir şeyimiz yok.
- Ortak hiçbir şeyimiz yok.

Nous n'avons rien en commun.

Herkesle ortak nokta bulabilirler,

ils peuvent trouver un terrain d'entente avec quiconque,

Ortak bir kanı yok.

Il n'y a pas de consensus sur le sujet.

Burada ortak olan şey,

Le point commun ici

Çünkü kararlar ortak alınır

Parce que les décisions sont prises conjointement

Ortak bir şeyimiz var.

Nous avons quelque chose en commun.

Ortak hiçbir şeyimiz yok.

Nous n'avons rien en commun.

Sanırım ortak yanımız var.

Je pense que nous avons quelque chose en commun.

Bizim ortak çıkarlarımız var.

Nous avons des intérêts en commun.

Ortak bir arkadaşımız var.

- Nous avons un ami commun.
- On a un ami commun.

Biz rakibiz, ortak değil.

- Nous sommes concurrents, pas partenaires.
- Nous sommes concurrents, non partenaires.
- Nous sommes concurrentes, pas partenaires.

Ortak hiçbir noktamız yoktu.

Nous n'avions rien en commun.

Bu araçlar ortak kullanımdadır.

Ces ustensiles sont d'usage courant.

Ortak birkaç şeyimiz var.

Nous avons quelque chose en commun.

Ortak çok şeyimiz var.

Nous avons beaucoup de choses en commun.

Annemin de ortak ebeveyni olabilirdi.

ma mère aussi aurait eu un coparent.

Ayrıca üstün düzeyde ortak çalışabiliyoruz.

Nous nous avérons également être les coopérateurs ultimes.

Inanılmaz fedakârlığımız ve ortak çalışmamız.

notre altruisme et notre coopération incroyables.

Ortak varlık satılamaz, başkasına verilemez

Un bien commun ne peut pas être vendu ou être cédé

Ortak ilgi alanlarımızın bizi yakınlaştıracağı

Un monde où nous pouvons nous lier les uns aux autres autour de nos intérêts communs

ortak bir mutfaktan çay içebilir.

dînent ensemble dans la cuisine commune.

Keşke beraber ortak birşey yapabilselerdi

J'aimerais qu'ils puissent faire quelque chose ensemble

Onunla ortak hiçbir şeyim yok.

Je n'ai rien de commun avec elle.

Onların ortak bir şeyi yok.

Ils n'ont rien en commun.

Onunla ortak bir şeyim yok.

Je n'ai rien en commun avec lui.

Onunla ortak hiçbir şeyi yok.

- Elle n'a rien de commun avec lui.
- Elle est aux antipodes de lui.

Bizim çok ortak yanımız yok.

Nous n'avons pas grand-chose en commun.

Onunla çok ortak noktam yok.

Je n'ai pas grand-chose en commun avec lui.

Çok az ortak yanımız var.

Nous avons très peu en commun.

Onunla çok ortak yönüm var.

J'ai beaucoup en commun avec lui.

Onlarla ortak bir şeyim yoktu.

Je n'avais rien en commun avec eux.

Bizim ortak bir şeyimiz yok.

Nous n'avons rien en commun.

Seninle çok ortak yanım var.

J'ai beaucoup de choses en commun avec toi.

Ortak bir zemin bulabildiniz mi?

Avez-vous trouvé un terrain d'entente ?

Birkaç etkili ve ortak prensipte anlaşarak

Mais plutôt en s'accordant sur quelques principes communs forts,

Bu aracı, ortak hatıralar olarak düşünüyorum.

Celui-ci, j'y pense comme à la création d'un patrimoine partagé.

çok ortak yanları yokmuş gibi görünüyorlar.

elles n'ont pas l'air d'avoir beaucoup en commun.

Ve yönetimde dolayısıyla ortak şekilde yapılıyor

Et cela se fait conjointement dans la gestion

Müzik insanlık için ortak bir dildir.

La musique est une langue commune pour l'humanité.

Tom ve benim ortak yanımız yok.

Tom et moi n'avons rien en commun.

Fakat hiç ortak bir yönümüz yok.

Mais nous n'avons vraiment rien en commun.

Onların ortak amacı projeyi başarılı yapmaktı.

Le but qu'ils avaient en commun était de faire du projet un succès.

Sanırım bir sürü ortak noktamız var.

Je pense que nous avons beaucoup en commun.

Onunla bir sürü ortak yönüm var.

J'ai beaucoup en commun avec lui.

Fransa'nın İtalya'yla ortak bir sınırı vardır.

La France a une frontière commune avec l'Italie.

Düşündüğümden daha fazla ortak yönlerimiz var.

Nous avons plus en commun que je ne le pensais.

Bizim ortak başka bir şeyimiz var.

Nous avons quelque chose d'autre en commun.

Siz ikinizin çok ortak özelliği var.

Vous deux avez beaucoup en commun.

Onun onunla ortak bir yanı yoktu.

Elle n'a rien de commun avec lui.

Şimdiye kadar bir ortak buldun mu?

- As-tu trouvé un partenaire jusqu'à présent ?
- Avez-vous trouvé un partenaire jusqu'à présent ?

Bizim gerçekten çok ortak yönümüz var.

Nous avons vraiment beaucoup en commun.

Bazı semboller ürkütücü şekilde ortak özelliklere sahip.

Certains symboles ont des points communs étranges.

Bu kadar ortak yanım olması fikrine katlanamıyordum.

avec quelqu'un qui avait des opinions si racistes.

Edinilen bilgiler için ortak bir kaynak oluşturmak

des collaborations sur Wikipedia Galactica

Unut gitsin. Sonuçta o bizim ortak arkadaşımız.

Oublie ça. Il est notre ami commun, après tout.

Japonun Koreli ile ortak bir şeyi var.

Il y a des points communs entre le coréen et le japonais.

Sen ve ben ortak bir şeye sahibiz.

- Vous et moi avons quelque chose en commun.
- Toi et moi avons quelque chose en commun.

Havuz mahallede tüm çocuklar tarafından ortak kullanılır.

La piscine est utilisée en commun par tous les enfants du voisinage.

Kavgalar için bile ortak bir dil gereklidir.

Pour les querelles aussi, une langue commune est nécessaire.

Onların hepsinin ortak neyi olduğunu merak ediyorum.

- Je me demande ce qu'ils ont tous en commun.
- Je me demande ce qu'elles ont toutes en commun.

Bu ikisinin çok az ortak yanı var.

Ces deux-là n'ont pas grand-chose en commun.

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

Tom et Mary ont beaucoup en commun.

İran ve Rusya ortak bir banka kuracak.

L'Iran et la Russie vont établir une banque commune.

Ortak ebeveynlik şunu der: Evet, ebeveynlikte fedakârlık vardır

La coparentalité dit que, si la parentalité implique des sacrifices,

Bir ortak bulma hevesinden, haftalık 60 saatlik mesailerden

se détourner de leurs aspirations à devenir associé,

çığır açacak keşiflerin ilk adımını ortak noktada buluşturuyor.

et la clé de nombreuses découvertes majeures sur la vie sur notre planète.

Kadın kocasına veriyor fakat aslında mallar tamamen ortak

elle le donne à son mari, mais en fait, les marchandises sont tout à fait courantes

Yine de ortak kıyafetlerden bir tanesi ise ferace

Pourtant, l'un des vêtements communs est l'Abaya

Sanırım ortak hareket etmelerine sebep bu sesler olabilir

Je pense que cela peut conduire à une action commune

Dünyadaki bütün insanlar ortak bir atanın soyundan gelirler.

Tous les humains sur Terre sont issus d'un ancêtre commun.

Biz maymunlardan evrim geçirmedik. Ortak bir atayı paylaşıyoruz.

Nous n'avons pas évolué à partir des singes. Nous partageons un ancêtre commun.

Elbette, ortak insanlığımızı tanıma sadece bizim görevin başlangıcıdır.

Bien sûr, reconnaître notre humanité commune est seulement le commencement de notre tâche.

İkiz olmalarına rağmen, onların birkaç ortak ilgisi var.

Bien qu'ils soient jumeaux, ils ont peu d'intérêts en commun.

Ayrı hesapların mı yoksa ortak hesabın mı var?

Vous avez un compte commun ou des comptes séparés ?

Tom ve Mary'nin neredeyse ortak hiçbir şeyi yok.

Tom et Mary n'ont presque rien en commun.

Tom ve Mary'nin gerçekten pek ortak noktası yoktur.

Tom et Mary n'ont pas vraiment beaucoup en commun.

Ortak ebeveynlik, biz bu dünyayı terk ettikten çok sonra

Cela nécessiterait de l'amour dans un environnement nourricier et sûr

O hâlde dünya genelindeki insanlarla ortak bir noktanız var.

alors vous avez quelque chose en commun avec des gens dans le monde entier.

Ve bu iki dahinin ortak yaptığı çalışma malesef yok

Et malheureusement, la collaboration de ces deux génies n'existe pas.

İngilizce artık dünyadaki çeşitli ulusların ortak dili haline gelmiştir.

L'anglais est désormais devenu la langue commune à de nombreuses nations de la planète.

Ortak yönleri olmadığı için Tom ve Mary birbirleriyle geçinmiyor.

Tom et Marie ne s'entendent pas parce qu'ils n'ont rien en commun.

Sanırım, bu tüm sorularım için ortak cevap bu olacak.

Je suis sûre que ce sera la réponse pour toutes les questions suivantes que j'ai.

Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.

Ils savaient qu'ils devaient combattre ensemble pour défaire l'ennemi commun.

İki ülkenin beş yüz kilometre uzunluğunda ortak sınırı var.

Les deux pays partagent 500 km de frontière.

Damar yoluyla uyuşturucu kullanırken başkalarıyla ortak iğne kullanmış mıydınız?

- Avez-vous déjà partagé des aiguilles lorsque vous utilisiez des drogues intraveineuses ?
- As-tu déjà partagé des aiguilles lorsque tu as utilisé des drogues intraveineuses ?

Kahkahayı ortak alanlar dışındaki yerlerde sıradan bir şey yapmaya başladık.

et à rendre le rire commun dans des endroits pas communs.

Ten renginizi beyazlaştıran bir uygulama geliştirmek adına Facebook'la ortak oldu

pour créer une application qui éclaircit la peau de votre photo de profil

Ya düşünebiliyormusunuz dünyaya yön vermiş iki tane adam ortak çalışamıyor

Pouvez-vous imaginer que deux hommes qui ont donné une direction au monde ne peuvent pas travailler ensemble?

Basit bir ortak haline getiriyor, ancak bugün genel olarak ekonominin

trentaine de pour cent de l'économie en général, et tout cela est soutenu par de solides

İkiz olmalarına rağmen, onların çok az ortak ilgi alanları var.

Bien qu'ils soient jumeaux, ils ont peu d'intérêts en commun.

Ondan vazgeçtim. İrlandalı rahip ve Kongolu cadı doktorun ortak neyi var?

J'abandonne. Qu'ont en commun un prêtre irlandais et un sorcier africain ?

Bir bütçe açığını finanse etmek için ortak bir yöntem tahviller çıkarmaktır.

Une manière répandue de financer un déficit est de proposer des obligations.

Bugünlerde Amerika ile ortak gerçekten her şeyimiz var, elbette dil hariç.

- De nos jours, l’Amérique et nous, avons vraiment tout en commun, à l’exception de la langue, bien entendu.
- Nous avons réellement, de nos jours, tout en commun avec l'Amérique, hormis, bien entendu, la langue.

Senin ve benim ortak çok şeyimiz olduğuna dair içimde bir his var.

J'ai le sentiment que vous et moi avons beaucoup en commun.

Sanırım senin ve Tom'un senin kabul etmek istediğinden daha çok ortak yönünüz var.

Je pense que toi et Tom avez plus en commun que vous ne voulez bien l'admettre.

Onların neden böyle iyi arkadaşlar olduklarını anlayamıyorum. Onların ortak çok az şeyi var.

Je n'arrive pas à comprendre pourquoi ils sont si bons amis : ils ont peu de points communs.