Translation of "Kalmaya" in French

0.014 sec.

Examples of using "Kalmaya" in a sentence and their french translations:

Uyanık kalmaya çalış.

Essaie de rester éveillé.

Sakin kalmaya çalıştı.

Elle a essayé de rester calme.

Yalnız kalmaya ihtiyacım var.

- J'ai besoin d'être seul.
- J'ai besoin de me trouver seul.

Tom sakin kalmaya çalıştı.

Tom essaya de rester calme.

Boston'da kalmaya karar verdim.

J'ai décidé de rester à Boston.

Neden kalmaya karar verdin?

- Pourquoi avez-vous décidé de rester ?
- Pourquoi as-tu décidé de rester ?

Uyanık kalmaya çalışmak zorundasın.

Tu dois essayer de rester éveillé.

Ben sakin kalmaya çalıştım.

J'ai essayé de rester calme.

Sessiz kalmaya karar verdik.

Nous avons décidé de nous taire.

Benim kalmaya niyetim yok.

Je n'ai pas l'intention de rester.

Tom kalmaya karar verdi.

Tom a décidé de rester.

Tom sessiz kalmaya çalıştı.

Tom essaya de rester silencieux.

Gitmeyi kalmaya tercih ederim.

Je préfère rester que partir.

Beladan uzak kalmaya çalışın.

Essaie de rester à l'écart des ennuis.

Hep iyimser kalmaya çalışırım.

J'essaie toujours de rester optimiste.

Ve avlanarak hayatta kalmaya çalışıyoruz

et nous essayons de survivre en chassant

Onun yalnız kalmaya ihtiyacı var.

Il a besoin d'être seul.

O, okula geç kalmaya eğilimlidir.

Elle a tendance à arriver en retard à l'école.

Bu hapishanede kapalı kalmaya dayanamıyorum!

Je ne peux supporter d'être enfermé dans cette prison !

Ben sadece hayatta kalmaya çalışıyorum.

- J'essaie simplement de survivre.
- J'essaie juste de survivre.
- J'essaye juste de survivre.
- J'essaye simplement de survivre.

Uzun süre kalmaya niyetim yok.

Je ne prévois pas de rester longtemps.

Bir sonraki oyun kalmaya değer.

La prochaine entrée en scène vaut le coup de rester.

Birbirimizle temasta kalmaya devam edelim.

Restons en contact.

Şimdilik bir otelde kalmaya niyetliyim.

Pour l'instant, je compte séjourner à l'hôtel.

Onu geç kalmaya karşı uyardım.

Je le mis en garde de ne pas être en retard.

Tom Maria'yı kalmaya ikna edemedi.

Tom n'a pas pu persuader Mary de rester.

Taktik içgüdüsü mükemmel kalmaya devam etti.

instinct tactique soient restés superbes.

Ben geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.

- Je suis habitué à me coucher très tard.
- Je suis habitué à rester debout tard.

- Sakin olmaya çalışın.
- Sakin kalmaya çalışın.

- Essaie de rester calme.
- Essayez de rester calme.
- Essayez de rester calmes.

Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkınım.

Je suis habitué à veiller tard le soir.

Dışarı gitmeyi evde kalmaya tercih ederim.

- Je préfère sortir que rester à la maison.
- Je préfère sortir que de rester à la maison.

Bu kadar uzun kalmaya niyet etmemştim.

Je n'avais pas l'intention de rester aussi longtemps.

Bir gün daha kalmaya karar verdim.

J'ai décidé de rester un jour de plus.

Tom Mary'nin evinde kalmaya karar verdi.

Tom décida de rester chez Marie.

Tom'un geleceği belirsiz kalmaya devam ediyor.

L'avenir de Tom reste incertain.

Bir saat daha kalmaya karar verdin.

Tu décides de rester une heure de plus.

Tom Boston'da üç gün kalmaya niyetli.

Tom prévoit de rester trois jours à Boston.

Birkaç günlüğüne gizli kalmaya karar verdik.

Nous décidâmes de rester cachés deux ou trois jours de plus.

- Gece geç saatlere kadar kalmaya alışkın değilim.
- Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkın değilim.

Je ne suis pas habitué à veiller tard le soir.

Gece geç saatlere kadar uyanık kalmaya alışkınım.

J'ai l'habitude de rester éveillé jusque tard dans la nuit.

O,tüm gece boyunca ayakta kalmaya alışık.

Elle a l'habitude de rester éveillée toute la nuit.

öyle ki bu kelime hafızanızda kalmaya devam edecek.

Et cela fait que vous allez vous souvenir de ce mot.

Ve hayatta kalmaya odaklı bir dünya. DÜNYA'DA GECE

plongé dans l'ombre.

Ve hayatta kalmaya çalışan biri olarak, ellerimi kullanamazsam

Et j'ai besoin de mes mains dans la nature,

Biz yaklaşık iki hafta orada kalmaya niyet ettik.

Nous avions l’intention de rester là près de deux semaines.

Gerçekten biraz kendimle baş başa kalmaya ihtiyacım var.

- Je n'ai réellement besoin que de me trouver seul un moment.
- Je n'ai réellement besoin que de me trouver seule un moment.

Keşke diyette kalmaya devam etmek için irade gücüm olsa.

J'aimerais disposer de la volonté de me tenir à un régime.

Eğer bizimle kalmaya karar verseydin bu senin odan olurdu.

Cela aurait été ta chambre si serais resté parmi nous.

Gecikme bizi pahalı bir otelde bir gece kalmaya zorladı.

Le retard nous a forcé à passer la nuit dans un hôtel cher.

Tom hayatının geriye kalan kısmında Boston'da kalmaya niyeti yok.

Tom n'a pas l'intention de rester à Boston pour le reste de ses jours.

Tom'u okulda kalmaya teşvik etmek için elimden geleni yapacağım.

Je ferai tout ce que je peux pour encourager Tom à ne pas quitter l'école.

O kadar çok yağmur yağıyordu ki evde kalmaya karar verdik.

Il pleuvait si fort que nous avons décidé de rester à la maison.

Dün gece dışarı çıkmadık. Sinemaya gidebilirdik ama evde kalmaya karar verdik.

Nous ne sommes pas sortis la nuit dernière. Nous aurions très bien pu aller au cinéma mais nous avons décidé de rester à la maison.

Tom bir soygundan dolayı 20 yıl kapalı cezaevinde kalmaya mahkum edildi.

Tom a été condamné à 20 ans de prison ferme pour une affaire de braquage.

Bu şekilde hikâyeler hep hayatta kaldı ve hayatta kalmaya da devam edecek.

C'est ainsi que les histoires ont survécu et continuent de survivre.

Orangutan da yok edilen doğal ortamında hayatta kalmaya çalıştığı için kendini savunabiliyor.

Et bien sûr, l'orang-outan cherche à vivre et survivre dans un environnement qui a été détruit et il pourrait chercher à se défendre.

Akşam yemeği için kalmaya ne dersiniz? Ben büyük bir kap güveç yapıyorum.

- Que dites-vous de rester pour le dîner ? Je suis en train de faire une grande marmite de ragoût.
- Que dis-tu de rester pour le dîner ? Je suis en train de faire une grande marmite de ragoût.

- Dışarı çıkmayı evde kalmaya tercih ederim.
- Evde kalmaktansa dışarı çıkmayı tercih ederim.

Je préférerais sortir plutôt que de rester à l'intérieur.

Niyetli olmayanlar uyum sağlamazken, kalmaya niyetli olanlar adanın konuşma yapılarına çabucak uyum sağladılar.

Ceux qui avaient l'intention de rester adoptèrent rapidement l'accent de l'île, tandis que ceux qui ne l'avaient pas ne le firent pas.

- Dan sonuçta burada kalmak hakkına sahiptir.
- Ne de olsa Dan'ın burada kalmaya hakkı var.

Dan a le droit de rester ici, après tout.