Translation of "Zamanlarında" in English

0.008 sec.

Examples of using "Zamanlarında" in a sentence and their english translations:

Kariyerimin ilk zamanlarında başladı.

It started early in my career.

Boş zamanlarında neler yapar?

What does she do in her free time?

Zorluk zamanlarında bize yardımcı olur.

It helps us in times of difficulty.

Bolluk zamanlarında kıtlık zamanlarını hatırla.

In times of abundance, remember the times of famine.

Boş zamanlarında ne yapmayı seversin?

What do you like to do in your spare time?

Tom onu boş zamanlarında yapabilir.

Tom can do that at his leisure.

İnsanlık tarihinin devasa ölçeğinin son zamanlarında

It wasn't until pretty recently on the grand scale of human history

Bu özellikle felaketten kurtarma zamanlarında önemlidir.

This is particularly important during times of disaster recovery.

Sovyet zamanlarında, her hükümet propaganda yaptı.

In Soviet times, each government made propaganda.

Onlar her boş zamanlarında briç oynarlar.

They play bridge every free moment.

Tom gençliğinin son zamanlarında Boston'a taşındı.

Tom moved to Boston in his late teens.

Tom boş zamanlarında ne yapmaktan hoşlanır?

What does Tom like to do in his free time?

Var oluşlarının ilk zamanlarında son derece entoneydiler.

early on in their existence, they were all finely tuned.

Tom'un boş zamanlarında ne yaptığını biliyor musun?

Do you know what Tom does in his free time?

O, eylülün son zamanlarında bir öğleden sonraydı.

It was one late September afternoon.

Amerikan tarihinin ilk zamanlarında, siyahlar kölelik yaşadı.

In the early days of American history, blacks lived in slavery.

Tom boş zamanlarında çengel bulmaca çözmeyi sever.

Tom likes to solve arrowword puzzles in his spare time.

- Boş zamanında ne yaparsın?
- Boş zamanlarında ne yapıyorsun?

- What do you do in your free time?
- What do you do in your spare time?

Yılın farklı zamanlarında gökyüzünde farklı takım yıldızları görülebilir.

At different times of year, different constellations can be seen in the sky.

Onun boş zamanlarında, o yüzme ve tenisin tadını çıkarır.

In her leisure time, she enjoys swimming and tennis.

Tom boş zamanlarında futbol oynamayı, arkadaşlarıyla takılmayı ve müzik dinlemeyi sever.

In his spare time, Tom loves to play soccer, hang out with his friends, and listen to music.

Bana kalırsa, işinize müdahale etmediği sürece boş zamanlarında yaptığın şey senin kendi işin.

As far as I'm concerned, what you do in your free time is your own business, as long as it doesn't interfere with your work.