Translation of "Vurarak" in English

Avcı, tilkiyi vurarak öldürdü.

The hunter shot the fox dead.

Polis Dan'ı vurarak öldürdü.

The police shot Dan dead.

Müdür masaya vurarak adamı azarladı.

The manager reprimanded the man by pounding on the table.

Kuma vurarak oluşturduğu titreşimlerle rakibini uyarıyor.

He drums a warning that resonates through the sand.

Omzuma hafifçe vurarak ona yardım ettiğim için bana teşekkür etti.

Patting me on the shoulder, he thanked me for helping him.

Tom, Mary'nin çektiği sondaj ve yoklamaları işi gırgıra vurarak savuşturmaya çalıştı.

Tom tried to pass Mary's shit tests using his amused mastery.

Gerçek şu ki, golfçüler topa daha fazla vurarak neden birçok sebebi var.

The truth is, there are a lot of reasons why golfers are hitting the ball farther.