Translation of "Kaybolan" in English

Kaybolan oğlunu arıyordu.

She searched about for her lost boy.

Kaybolan zamanı telafi etmeliyim.

I must make up for lost time.

Kaybolan zamanı telafi etmeliyiz.

We must make up for lost time.

Kaybolan bir oğlum var.

I have a son who disappeared.

Kaybolan zamanı telafi ettim.

I made up for lost time.

Kaybolan kişi ben değildim.

I wasn't the one who got lost.

Aramızda kaybolan, aramızda görünmez olan,

I found endless stories of young people

Sonunda kaybolan erkek kardeşini buldu.

He found his missing brother at last.

Kaybolan kız adını söylerken hıçkırarak ağladı.

- The stray girl sobbed her name.
- The girl who'd got lost sobbed as she said her name.

Hızlı koşarak kaybolan zamanı telafi etti.

He made up for lost time by running fast.

Biz kaybolan çocuğu ve köpeği arıyoruz.

We are looking for the boy and the dog that are lost.

Kaybolan çocuk, kurtarma ekibi gelene kadar dayandı.

The lost boy held out until the rescue team came.

Kaybolan zamanı telafi etmek için acele ediyorduk.

We were hurrying in order to make up for the wasted time.

Gazetedeki bir duyuru vasıtasıyla kaybolan köpeğimi buldum.

I found my lost dog by means of a notice in the paper.

Bir dileğim olabilseydi, kaybolan zamanı telafi edebilmeyi isterdim.

If I could have a wish, I'd wish I could make up for lost time.

Elimden geldiğince çok çalışarak kaybolan zamanı telafi edeceğim.

I will make up for the lost time by working as hard as I can.

Çok yaralanan vardı, ama kaybolan neredeyse kimse yoktu.

There were many injured people, but hardly any people were missing.

Tom tarafından bakılan genç kadın ufukta kaybolan adaya bakarken, bir süre konuşmadan kaldı.

The young woman, supported by Tom, remained a few moments without talking, looking at the island that was disappearing on the horizon.