Translation of "Telafi" in English

Kaybı telafi etmeliyiz.

We must make up for the loss.

Kaybı telafi etmeliyim.

I must make up for the loss.

Bunu telafi etmelisin.

- You gotta be making this up.
- You've got to be making this up.

Bu telafi edilemez.

It's unrecoverable.

Kaybolan zamanı telafi etmeliyim.

I must make up for lost time.

Kaybolan zamanı telafi etmeliyiz.

We must make up for lost time.

Kaybı kim telafi edecek?

Who will compensate for the loss?

O, kaybı telafi edecek.

- We will make up for the loss.
- We'll make up for the loss.

O, zararı telafi etti.

He made up for the deficit.

Kaybettiğin zamanı telafi etmelisin.

- You have to make up the time you have lost.
- You have to make up the time you've lost.

Ben telafi etmek isterim.

I'd like to make amends.

Kayıp zamanı telafi etmeliyiz.

We have to make up for lost time.

Ben onu telafi edeceğim.

I'll make up for it.

Kaybolan zamanı telafi ettim.

I made up for lost time.

Davranışımı telafi etmek istiyorum.

I want to make amends for my behavior.

Biz telafi etmeye çalışmıyoruz.

We're not trying to make amends.

Nasıl telafi etmeyi planlıyorsun?

How do you plan to make amends?

Şimdi telafi etme zamanı.

Now it's time to make amends.

Ben telafi etmeye hazırım.

I'm ready to make amends.

Ben bunu telafi etmiyorum.

- I'm not making this up.
- I'm not making it up.
- I'm not making that up.

Kayıp zamanı telafi edemezsin.

You can't make up for lost time.

Kaybı telafi etmek zorundaydım.

I had to make up for the loss.

Yaptığım şeyi telafi edemiyorum.

I can't make up for what I did.

Kayıp gelecek ay telafi edilmeli.

The loss must be made up for next month.

Kaybedilen zamanı telafi etmen gerekir.

You must make up for lost time.

Keşke kayıp zamanı telafi edebilsem.

I wish I could make up for lost time.

Kaybedilen zamanı telafi etmek zordur.

It's difficult to make up for lost time.

Kayıp zamanı telafi etmemiz gerekiyor.

We need to make up for lost time.

Telafi edecek çok şeyim var.

I've got a lot to make up for.

Boşa harcanmış zaman telafi edilemez.

Wasted time is irretrievable.

Para kayıp zamanı telafi edemez.

- Money cannot make up for lost time.
- Money can't make up for lost time.

Tom telafi edilmeyi hak ediyor.

Tom deserves to be compensated.

Tom Mary'yi telafi ettiğini söylüyor.

Tom says he's made amends with Mary.

Tom telafi etmek istediğini söyledi.

- Tom said he wanted to make amends.
- Tom said that he wanted to make amends.

Tom telafi etmesi gerektiğini hissetti.

Tom felt he needed to make amends.

Bunu senin için telafi edeyim.

Let me make it up to you.

Tom onu telafi ettiğimi sandı.

- Tom thought I was making it up.
- Tom thought that I was making it up.

Onu gelecek sefer telafi edeceğim.

I will make up for it next time.

Kaybı gelecek hafta telafi etmelisin.

You must make up the loss next week.

Arabana yaptığım hasarı telafi edeceğim.

I will make up for the damage I did to your car.

Kayıp zamanı telafi etmem gerekiyor.

I need to make up the time lost.

Kaybedilen zamanı telafi etmeye çalıştı.

He tried to make up for lost time.

Kayıp zamanı telafi etmeye çalışıyoruz.

We're trying to make up for lost time.

Kayıp zamanı telafi etmeye çalışıyorum.

I'm trying to make up for lost time.

Akış oranı yeterince yüksekse telafi edilebilir.

if the flow rate in from the glacier aquifer is high enough.

Hükümet çiftçilerin hasatlarının zararını telafi etti.

The government compensated the farmers for the damage to the crops.

Hükümet, kaybı telafi etmek zorunda kaldı.

The government had to make up for the loss.

Boşa geçen zamanı telafi etmek zor.

- It is difficult to make up for wasted time.
- It's difficult to make up for wasted time.

Uçak kaybedilen zamanı telafi etti mi?

Did the plane make up for the lost time?

Hızlı koşarak kaybolan zamanı telafi etti.

He made up for lost time by running fast.

Çok çalışarak kaybedilen zamanı telafi etti.

She made up for lost time by working hard.

Kaybı telafi etmek için çok çalıştım.

I worked hard to compensate for the loss.

Tom kestirerek uykusuzluğunu telafi etmeye çalıştı.

Tom tried to make up for his lack of sleep by taking a nap.

Listemdeki insanların çoğuna zaten telafi yaptım.

I've already made amends to most of the people on my list.

Telafi etmek rehabilitasyona doğru ilk adımdır.

Making amends is the first step toward rehabilitation.

Tom telafi etme sürecine başlamak istiyor.

Tom wants to begin the process of making amends.

Tom ve Mary birbirlerini telafi etti.

Tom and Mary made amends with each other.

Tom Mary ile telafi etmeye kalkıştı.

Tom attempted to make amends with Mary.

Tom telafi etmek için ne yaptı?

What has Tom done to make amends?

Tom telafi etmek için söz verdi.

Tom has promised to make amends.

Pahalı yemekler uyku eksikliğini telafi edemez.

Expensive meals can't compensate for lack of sleep.

Tom kayıp zamanı telafi etmeye çalışıyor.

Tom is trying to make up for lost time.

Sana bunu telafi edeceğime yemin ederim.

- I swear I'll make it up to you.
- I swear that I'll make it up to you.

Bunu senin için telafi edebilir miyim?

Can I make this up to you?

- Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyım.
- Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışmam gerekiyor.

I must study hard to make up for lost time.

Bunu bir kaskla telafi etmek çok zor.

And that's very hard for a helmet to compensate for.

Bir noktada aşırı telafi ediyordum, değil mi?

At some point, I was overcompensating, right?

Kaybedilen zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyız.

We must work hard to make up for lost time.

Telafi etmek için asla çok geç değil.

It's never too late to make amends.

Onun geçmişteki hatalarını hiçbir şey telafi etmeyecektir.

Nothing will make up for his past mistakes.

Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışıyoruz.

- We are working hard to make up for lost time.
- We're working hard to make up for lost time.

Onun dahiliği onun deneyim eksikliğini telafi eder.

Her genius makes up for her lack of experience.

Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyım.

I must work hard to make up for lost time.

Kayıp zamanı telafi etmek için acele ettim.

I hurried to make up for the lost time.

Tom Mary'yi akşam yemeğine götürerek telafi etti.

Tom made amends to Mary by taking her out to dinner.

Kaybolan zamanı telafi etmek için acele ediyorduk.

We were hurrying in order to make up for the wasted time.

Sigorta şirketi zarar için onu telafi edecek.

The insurance company will compensate her for the loss.

Biz onun kaybı telafi etmesi gerektiğini önerdik.

We suggested that she should make up for the loss.

Bir dileğim olabilseydi, kaybolan zamanı telafi edebilmeyi isterdim.

If I could have a wish, I'd wish I could make up for lost time.

Elimden geldiğince çok çalışarak kaybolan zamanı telafi edeceğim.

I will make up for the lost time by working as hard as I can.

Tom kayıp zamanı telafi etmek için acele etti.

Tom hurried to make up for lost time.

Tom Mary'ye özür dilemesini ve telafi etmesini önerdi.

Tom suggested to Mary that she apologize and make amends.

Tom Mary'den telafi etmeye ve özür dilemeye çalıştı.

Tom tried to make amends and apologize to Mary.

Tom telafi etmek için çok geç olmadığını söylüyor.

- Tom says it's not too late to make amends.
- Tom says it isn't too late to make amends.

O, deneyim eksikliğini telafi etmek için çok çalıştı.

He worked hard to make up for his lack of experience.

Kayıp zamanı telafi etmek için daha sıkı çalışmalısın.

You have to work harder to make up for lost time.

Kaybı telafi etmek için her şeyi yapmaya hazırım.

I am ready to do anything to make up for the loss.

O, kayıp zamanı telafi etmek için acele etti.

He hurried on to make up for lost time.

Mümkün olduğunca çok çalışarak kayıp zamanı telafi edeceğim.

I will make up for the lost time by studying as hard as I can.

Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.

The country is trying hard to make up for her trade deficit.

Bizim için kayıp zamanı telafi etmenin mümkün olmadığını düşünüyorum.

I think it isn't possible for us to make up for lost time.

Tren yerine bir uçağa binerek kayıp zamanı telafi edebilirsin.

You can make up for lost time by taking an airplane instead of a train.

- Ben sadece telafi etmek istiyorum.
- Ben sadece kendimi affettireceğim.

I just want to make it up to you.

Onu telafi etmek için elimden gelen her şeyi yapacağım.

I'll do all I can to make up for it.

Tom yetimhanenin bina fonuna katkıda bulunarak telafi etmeye çalışmıştır.

Tom has attempted to make amends by contributing to the orphanage's building fund.

Sizi hayal kırıklığına uğrattığımı biliyorum fakat bunu telafi edeceğim.

I know I've let you down, but I'll make it up to you.

Geçtiğimiz bahar üç saat süren telafi edici bir görüşmemiz oldu.

And last spring, I had a delightfully redemptive three-hour visit with them.