Translation of "Içim" in English

0.035 sec.

Examples of using "Içim" in a sentence and their english translations:

İçim baydı.

- I am bored to death.
- I'm bored to death.

Sanırım benim içim gitme zamanıdır.

- I think it's time for me to leave.
- I think that it's time for me to leave.

Şu an içim çok sıkkın.

I'm pretty depressed right now.

Bu konuda içim daha rahat zaten.

I already feel better about that.

Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum.

I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.

Hayatta olduğunu, nefes aldığını görünce içim rahatladı.

I was very relieved that she was alive, breathing.

Tom Mary'ye kantininden bir içim su verdi.

Tom gave Mary a sip of water from his canteen.

Bunu özel bir durum içim saklamak istedim.

I wanted to save this for a special occasion.

- İçim içimi yiyor.
- Hop oturup hop kalkıyorum.

I'm like a cat on a hot tin roof.

- Ürktüm.
- Korkuyla sindim.
- Korkuyla geri çekildim.
- İçim kıyıldı.

I cringed.

Tom arabasının çekilerek götürüldüğünü görmek içim tam zamanında restorandan çıktı.

Tom walked out of the restaurant just in time to see his car being towed away.

- İçim içime sığmıyor.
- Çok çok mutluyum.
- Sevinçten havalara uçuyorum.
- Cennette gibiyim.

- I am in cloud number nine.
- I'm in seventh heaven.
- I'm on cloud nine.

- Yabani bir at gibi içim içime sığmıyor.
- Vahşi bir at gibi yerimde duramıyorum.
- Vahşi bir at gibi dişimi sıkıyorum.

I'm champing at the bit like a wild horse.