Translation of "Hissetmeye" in English

0.108 sec.

Examples of using "Hissetmeye" in a sentence and their english translations:

özgür hissetmeye başladım.

that society wanted me to fit in.

Yakışıksız hissetmeye başlıyorum.

I'm beginning to feel out of place.

Aptalca hissetmeye başlıyorum.

I'm beginning to feel stupid.

Gergin hissetmeye başlıyordum.

I was beginning to feel nervous.

Sersemlemiş hissetmeye başlıyorum.

I'm starting to feel dizzy.

- Tom garip hissetmeye başlamıştı.
- Tom kendini garip hissetmeye başlıyordu.

Tom was beginning to feel awkward.

O kötü hissetmeye başladı.

He began to feel ill.

Kendimi umutsuz hissetmeye başlıyorum.

I'm starting to feel desperate.

Kendini çaresiz hissetmeye başlıyor.

She's starting to feel desperate.

Tom hasta hissetmeye başladı.

- Tom began to feel sick.
- Tom started feeling sick.

Tom yorgun hissetmeye başladı.

Tom began to feel tired.

Tom çaresiz hissetmeye başlıyordu.

Tom was starting to feel desperate.

Tom kızgın hissetmeye başladı.

Tom started feeling angry.

Tom üzgün hissetmeye başladı.

Tom started feeling sad.

Daha iyi hissetmeye başlıyorum.

I'm starting to feel better.

Tom huzursuz hissetmeye başladı.

Tom began to feel uneasy.

Tom öfkeli hissetmeye başladı.

Tom began to feel hot under the collar.

Mary öfkeli hissetmeye başladı.

Mary began to feel hot under the collar.

Biraz yorgun hissetmeye başlıyorum.

I'm beginning to feel a little tired.

Biraz uykulu hissetmeye başlıyorum.

I'm beginning to feel a little sleepy.

O korkmuş hissetmeye başladı.

He began to feel afraid.

Tom baygınlık hissetmeye başladı.

Tom began to feel faint.

Tom yorgun hissetmeye başlıyordu.

Tom was starting to feel tired.

Tom aç hissetmeye başlıyordu.

Tom was starting to feel hungry.

Çok sersemlemiş hissetmeye başlıyordum.

I was starting to feel very dizzy.

Çok sersemlemiş hissetmeye başlıyorum.

I'm starting to feel very dizzy.

Ben uykulu hissetmeye başlıyorum.

I'm starting to feel sleepy.

Kendimi suçlu hissetmeye başlıyorum.

I'm starting to feel guilty.

Kendimi yorgun hissetmeye başladım.

I'm beginning to feel tired.

Gittikten sonra, huzursuz hissetmeye başladı.

After he left, she started feeling uneasy.

O kendini çaresiz hissetmeye başlıyor.

He's starting to feel desperate.

Onun hakkında suçlu hissetmeye başlıyorum.

I'm beginning to feel guilty about it.

Kendimi biraz suçlu hissetmeye başlıyorum.

I'm starting to feel a little guilty.

Hasta hissetmeye başladığımı itiraf etmeliyim.

I should admit that I started to feel sick.

- Acıkmaya başlıyorum.
- Aç hissetmeye başlıyorum.

I'm starting to feel hungry.

- Yorulmaya başlıyorum.
- Yorgun hissetmeye başlıyorum.

I'm starting to feel tired.

Tom kendini güvensiz hissetmeye başladı.

Tom started feeling insecure.

Tom dışlanmış gibi hissetmeye başlıyordu.

Tom was beginning to feel left out.

Tom kendini uykulu hissetmeye başlıyordu.

Tom was beginning to feel sleepy.

Tom kendini aç hissetmeye başlıyordu.

Tom was beginning to feel hungry.

Tom kendini yorgun hissetmeye başlıyordu.

Tom was beginning to feel tired.

Tom kendini mutlu hissetmeye başlıyordu.

Tom was beginning to feel happy.

Ben biraz aç hissetmeye başlıyorum.

I'm beginning to feel a little hungry.

Biraz daha iyi hissetmeye başladım.

I began to feel a little better.

Tom çok sersemlemiş hissetmeye başladı.

Tom started to feel very dizzy.

Herkesin sevildiğini hissetmeye ihtiyacı vardır.

- Everyone needs to feel loved.
- Everybody needs to feel loved.

Sami daha iyi hissetmeye başladı.

Sami started feeling better.

Sami kendini yenilmez hissetmeye başladı.

Sami started to feel invincible.

Sami kendini boğulmuş hissetmeye başlıyordu.

Sami was starting to feel stifled.

Sami kendini gergin hissetmeye başladı.

Sami started feeling nervous.

Sami kendini suçlu hissetmeye başladı.

Sami started feeling guilty.

Gerçekten de daha iyi hissetmeye başladım.

I actually did start to feel better.

Senin bedenin gibi hissetmeye başladığın zaman,

Similarly, as you start feeling like it's your body,

Tom kendini daha iyi hissetmeye başladı.

Tom began to feel better.

Konuşmanın yarısında o hasta hissetmeye başladı.

Halfway through the lecture, she began to feel sick.

Tom biraz daha iyi hissetmeye başlıyor.

Tom is starting to feel a little better.

Tom kendini ihmal edilmiş hissetmeye başlıyordu.

Tom was beginning to feel ignored.

Tom kendini biraz suçlu hissetmeye başladı.

Tom began to feel a little guilty.

Çince konuştuğumda içim rahat hissetmeye başlıyorum.

I'm beginning to feel at ease when I speak in Chinese.

Tom öncekinden daha güvende hissetmeye başladı.

Tom started to feel more confident than before.

Leyla kendini tekrar özgür hissetmeye başladı.

Layla started to feel free again.

Tom çok baş döndürücü hissetmeye başlamıştı.

Tom was starting to feel very dizzy.

- Acıkmaya başlıyorum.
- Kendimi acıkmış hissetmeye başlıyorum.

I'm beginning to feel hungry.

Çift kişilikli bir hayatım olduğunu hissetmeye başladım,

because I felt like I was leading a double life,

Bay Beyaz kısa sürede suçlu hissetmeye başladı.

- Mr White soon began to feel guilty.
- Mr. White soon began to feel guilty.

- Birden hastalanırım.
- Kendimi birden kötü hissetmeye başladım.

I suddenly feel sick.

O, böyle hissetmeye başlayacak ilk kişiler arasındaydı.

He was among the first to start feeling like this.

Daha önce hissetmemiş olduğum şeyleri hissetmeye başladım.

I started feeling things that I hadn't felt before.

Suda doğal bir şekilde daha rahat hissetmeye başlıyorsun.

You naturally just get more relaxed in the water.

Tom hareket ettikten sonra kendisini güvende hissetmeye başladı.

Tom only began to feel safe after he moved.

Ve aslında, pozitif ayrımcılığa karşı bir alınganlık hissetmeye başladım

And in fact, I've come to resent the move towards positive discrimination,

O bir iş bulmak için başarısız olduğunda, Tom çaresiz hissetmeye başladı.

When he failed to find a job, Tom started feeling desperate.

Kesilmiş uzuvları olan insanlar onları hâlâ orada gibi hissetmeye devam ediyor.

People with amputated limbs continue to feel them as if they were still there.

Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı, ve o sudan çıkmış bir balık gibi hissetmeye başlıyordu.

All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.