Translation of "Hoşlanmadığı" in English

Ailemin hoşlanmadığı birine aşık oldum.

I fell in love with someone my parents didn't like.

Tom'un artık Mary'den hoşlanmadığı açık.

- It's obvious Tom doesn't like Mary anymore.
- It's obvious that Tom doesn't like Mary anymore.

Tom'un Mary'den hoşlanmadığı doğru mu?

- Is it true that Tom doesn't like Mary?
- Is it true Tom doesn't like Mary?

Tom birçok insanın hoşlanmadığı adam türüdür.

Tom is the kind of guy lots of people just don't like.

Tom hoşlanmadığı şarkıların bir listesini yaptı.

Tom made a list of songs he doesn't like.

Tom'un hoşlanmadığı pek çok şey vardı.

There were many things Tom didn't like.

Tom'un hoşlanmadığı pek çok şey var.

There are many things Tom doesn't like.

O herkesin ondan hoşlanmadığı düşüncesiyle çok dolu.

He is so full of conceit that everybody dislikes him.

Tom hiç hoşlanmadığı bir Kanadalı ile tanışmadı.

Tom has never met a Canadian he didn't like.

Mary'nin ondan hoşlanmadığı konusunda Tom'un hiçbir fikri yoktu.

- Tom had no idea that Mary didn't like him.
- Tom had no idea Mary didn't like him.

Ondan hoşlanmadığı için muhtemelen onun tavsiyesine uymayı kabul etmeyecek.

- She is likely to refuse to follow his advice, because she doesn't like him.
- She is likely to refuse to follow his advice, because she does not like him.

Tom Mary'den hoşlanmıyor. Ama onun ondan hoşlanıp hoşlanmadığı özellikle onun umurunda değil.

Tom doesn't like Mary. However, she doesn't particularly care whether he likes her or not.