Translation of "Ebeveynleri" in English

0.007 sec.

Examples of using "Ebeveynleri" in a sentence and their english translations:

Ebeveynleri bile.

Not even her parents.

Ebeveynleri öldükten sonra, onları büyük ebeveynleri büyüttü.

After their parents died, their grandparents brought them up.

Ebeveynleri de unutmayalım.

And let's not forget about the parents.

Onun ebeveynleri iyi.

His parents are well.

Tom'un ebeveynleri öğretmen.

Tom's parents are teachers.

Tom'un ebeveynleri öldürüldüler.

Tom's parents were murdered.

Tom'un ebeveynleri öldü.

Tom's parents are dead.

Tom'un ebeveynleri Kanadalı.

Tom's parents were Canadian.

Tom'un ebeveynleri öğretmendi.

Tom's parents were teachers.

Tom'un ebeveynleri ayrıldı.

Tom's parents have separated.

Tom'un ebeveynleri şaşırmıştı.

Tom's parents were baffled.

Tom'un ebeveynleri Kanadalıydı.

Tom's parents were Canadian.

Tom'un ebeveynleri göçmen.

Tom's parents are immigrants.

Tom'un ebeveynleri kayıp.

Tom's parents are missing.

Benim ebeveynleri sıkı.

My parents are strict.

Tom'un ebeveynleri boşanıyor.

Tom's parents are getting divorced.

Yedi yaşındayken ebeveynleri boşanıyor.

When he was seven, his parents were divorcing.

Onun ebeveynleri beni sever.

Her parents love me.

Ebeveynleri uçak kazasında öldü.

He had his parents die in the plane accident.

Tom'un ebeveynleri evde değillerdi.

Tom's parents weren't home.

Tom'un ebeveynleri Boston'da evlendi.

- Tom's parents got married in Boston.
- Tom's parents were married in Boston.

Onun ebeveynleri beni sevdi.

His parents loved me.

Onun ebeveynleri dehşete kapılmıştı.

His parents were horrified.

Onun ebeveynleri şehir dışındaydı.

Her parents were out of town.

Tom'un ebeveynleri şehir dışında.

Tom's parents are out of town.

Tom'un ebeveynleri beni sevmiyor.

Tom's parents don't like me.

Tom'un ebeveynleri orada olmayacak.

Tom's parents won't be there.

Siz Tom'un ebeveynleri olmalısınız.

You must be Tom's parents.

Tom'un ebeveynleri de şarkıcı.

Tom's parents were also singers.

Tom'un ebeveynleri mutlu değildi.

Tom's parents weren't happy.

Tom'un ebeveynleri artık yaşamıyor.

Tom's parents aren't living anymore.

Tom'un ebeveynleri için üzülüyorum.

I feel sorry for Tom's parents.

Onun ebeveynleri nişanı onaylıyor.

His parents approve of the engagement.

Tom ebeveynleri ile anlaşamıyor.

Tom doesn't get along with his parents.

Tom'un seven ebeveynleri vardı.

Tom had loving parents.

Onun ebeveynleri harap edildi.

Her parents were devastated.

Tom'un ebeveynleri harap edildi.

Tom's parents were devastated.

Tom'un ebeveynleri memnun değildi.

Tom's parents weren't pleased.

Tom ebeveynleri olmasını istedi.

Tom wished he had parents.

Tom'un ebeveynleri ile görüşmeliyiz.

We need to contact Tom's parents.

Tom'un ebeveynleri Avustralya'da doğdu.

Tom's parents were born in Australia.

Ebeveynleri evlendiklerinde kaç yaşındaydılar?

How old were your grandparents when they got married?

Çocuğa ebeveynleri tarafından eşlik edildi.

The boy was accompanied by his parents.

Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.

His parents were glad at his success in the examination.

Ebeveynleri ondan çok şey bekliyorlar.

His parents expect too much of him.

Mary'nin ebeveynleri Tom'dan nefret eder.

Mary's parents hate Tom.

Tom ebeveynleri tarafından terk edildi.

Tom was abandoned by his parents.

Onun ebeveynleri ondan nefret eder.

His parents hate him.

O, büyük ebeveynleri tarafından büyütüldü.

He was raised by his grandparents.

Tom'un ebeveynleri ile iletişime geçmeliyiz.

We need to get in touch with Tom's parents.

Tom'un ebeveynleri Mary'den çok etkilendi.

Tom's parents were very impressed with Mary.

Tom büyük ebeveynleri tarafından yetiştirildi.

Tom was brought up by his grandparents.

Onun ebeveynleri yıllardır denizde çalıştı.

His parents have worked at sea for many years.

Tom'un ebeveynleri ne iş yapar?

What do Tom's parents do?

O zaman Tom'un ebeveynleri neredeydi?

Where were Tom's parents at that time?

O ebeveynleri ile birlikte yaşıyor.

She lives with her parents.

Tom büyük ebeveynleri tarafından büyütüldü.

Tom was raised by his grandparents.

Tom günü ebeveynleri ile geçirdi.

Tom spent the day with his parents.

Tom'un ebeveynleri benimkilerden daha yaşlı.

Tom's parents are older than mine.

Tom'un ebeveynleri boşandılar, değil mi?

Tom's parents are divorced, right?

Tom'un ebeveynleri gurur duyuyor olmalı.

Tom's parents must be proud.

Tom'un ebeveynleri John ve Mary'dir.

Tom's parents are John and Mary.

Al Smith'in ebeveynleri İrlanda'dan geldi.

Al Smith's parents came from Ireland.

Tom ebeveynleri ile birlikte yaşar.

Tom lives with his parents.

Tom'un ebeveynleri Kanada'nın dışında doğdular.

Tom's parents were born outside Canada.

Tom'un ebeveynleri bakkal dükkanına sahipler.

Tom's parents own the grocery store.

Tom ve Mary, John'un ebeveynleri.

Tom and Mary are John's parents.

Tom'un ebeveynleri Mary ve John'dur.

Tom's parents are Mary and John.

Tom evde ebeveynleri ile birlikte.

Tom is at home with his parents.

Tom, ebeveynleri boşandıklarında Boston'da yaşıyordu.

Tom was living in Boston when his parents got divorced.

Ebeveynleri nişanında onu tebrik etti.

His parents congratulated him on his engagement.

Montrose, Colorado'ya gittik. Orası, ebeveynleri tarafından

we went to this one place, we went to Montrose, Colorado.

Ebeveynleri ona hoş bir şey aldılar.

His parents bought him something nice.

Lucy onun büyük ebeveynleri tarafından büyütüldü.

Lucy was brought up by her grandparents.

Tom'un ebeveynleri eski bir römorkta yaşıyor.

Tom's parents live in an old trailer.

- Anne babası Almanya'dan geliyor.
- Ebeveynleri Alman.

His parents came from Germany.

Tom henüz Mary'nin ebeveynleri ile tanışmadı.

- Tom hasn't met Mary's parents yet.
- Tom hasn't yet met Mary's parents.

Kızın ebeveynleri onun ricasını kabul etti.

The girl's parents agreed to her request.

Tom'un ebeveynleri Mary'nin ebeveynlerinden daha yaşlı.

Tom's parents are older than Mary's parents.

Onun ebeveynleri ana ilçe merkezinde yaşıyor.

His parents live in the main county town.

Onun ebeveynleri beni yemeğe davet etti.

His parents invited me to dinner.

Tom'un biyolojik ebeveynleri onu evlatlık verdi.

Tom's biological parents gave him up for adoption.

O, eve vardığında Tom'un ebeveynleri uyuyordu.

- Tom's parents were asleep when he got home.
- Tom's parents were asleep when Tom got home.

Ebeveynleri ona bir üniversiteye girmesini söyledi.

His parents told him to get into a university.

Lucy'ye büyük ebeveynleri tarafından şaka yapıldı.

Lucy was bantered by her grandparents.

Tom Mary'den ebeveynleri ile tanışmasını istedi.

Tom wanted Mary to meet his parents.

Tom'un ebeveynleri bitiş çizgisinde onu bekliyor.

Tom's parents are waiting for him at the finish line.

Tom Mary'nin ebeveynleri ile iyi geçinmiyor.

Tom doesn't get along with Mary's parents.

Tom'un ebeveynleri bir bakkal dükkanına sahipler.

Tom's parents own a grocery store.

Tom'un ebeveynleri üç yıl önce boşandılar.

Tom's parents got divorced three years ago.

Tom ve Mary John'un büyük ebeveynleri.

Tom and Mary are John's grandparents.

Tom'un ebeveynleri o üç yaşındayken öldü.

- Tom's parents died when he was three.
- Tom's parents died when Tom was three.
- Tom's parents died when he was three years old.

- Ebeveynleri onun kolej eğitimi için birikim yapıyorlar.
- Onun ebeveynleri onun üniversite eğitimi için para biriktiriyor.

His parents are saving for his college education.